İklim krizi tüm dünyayı etkilediği gibi bizide etkiliyor.

Belki farkında değiliz ama iklimlerdeki değişiklik yüzünden sağlığımızdan sosyal yaşantımıza kadar birtakım değişiklikler oluyor.

İş bukadarlada kalmıyor tabii.Bunun ekonomik yansımalarıda oluyor ve farkında olmasakta bunun aile bütçemize yansımalarıda olumsuz .


Dünya Ekonomik Raporu’nun bu yılki Küresel Risk Raporu’na göre, etkisi bakımından 2017’de dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük beş riskin biri kitlesel imha silahları, diğer dördü iklimle ilgili: şiddetli hava şartları, su krizi, büyük doğal felaketler, iklim değişikliğine karşı uyum tedbirlerinin alınmaması idi.

Dünya Sağlık Örgütü, 2030-50 arasında, iklim değişikliğine bağlı olarak yılda 250 bin ekstra ölüm bekliyor.


Avrupa Çevre Ajansı’nca (AÇA) tarafından Avrupa’daki geçmiş ve öngörülen iklim değişikliklerinin, ekosistemler ve toplum üzerindeki göstergeleri temel alınarak hazırlanan “Avrupa’da iklim Değişikliği, Etkileri ve Kırılganlık 2016 Raporu”na göre 1980’den bu yana meydana gelen aşırı hava olaylarının üye ülkelere maliyeti 400 milyar Avro’yu bulmuş durumda.


Çok acı bilançolar da var.

Örneğin Kenya’daki kuraklık kız çocuklarını 12 yaşında seks işçiliğine yöneltiyor. Uluslararası Kurtarma Komitesi’nin (IRC) son raporuna göre ülkenin kırsal bölgelerindeki aileler açlığın pençesinde ve para kazanabilmeleri için kız çocuklarını büyük kentlere gönderiyorlar.

Rapora göre Kenya’da 2.6 milyon insan kuraklık yüzünden gıdaya erişimde sıkıntı yaşıyor, gıda fiyatları 5 misli artmış durumda.


Birçok rapor, aşırı sıcaklara bağlı olarak şiddetin ve göçün, gelir dağılımındaki eşitsizliğin ve yoksulluğun artacağını öngörüyor.

İklim değişikliği bütün ekonomik sektörler için son derece ürkütücü senaryolar ortaya koyuyor. Küresel sıcaklık ortalamalarında, yağış rejimlerinde ve aşırı hava olaylarında gözlenen ve öngörülemeyen radikal değişikliklerin ve diğer başka etkilerin yön verdiği bu senaryolar, krizin bir sebebi olan ekonomik sektörleri de artık çözümün bir parçası olmaya zorluyor.

Öyle ki, küresel karbon emisyonlarının yaklaşık %20’sinden sorumlu olan enerji sektörünün en kırılgan sektörlerden biri olduğu da söylenebilir. Örneğin, hava sıcaklıkları ortalamasının yükselmesi, termik santrallarda soğutma suyu olarak kullanılan doğal su kaynaklarının sıcaklığının yükselmesi, termal çevrim katsayısını düşürmekte ve bu da termik santralların veriminin düşmesine neden olmaktadır.

Daha sıcak soğutma suyunun kullanılmasının ve santral veriminin düşmesinin bir sonucu olarak, termik santrallar, her 1 derece santigratlık artışta kurulu kapasitelerinin %1 ila 2’sini kaybetmektedirler.

Ayrıca, doğalgazla çalışan termik santrallar, 5,5 °C’lik bir sıcaklık artışında enerji üretimlerinin %3 ila 4’ünü kaybetmektedir.

İklim değişikliği ve etkilerinin tartışıldığı bir zeminde kolaylıkla akla gelemeyen sektörlerdeki bilançonun bile artık oldukça yıkıcı olduğu görülebiliyor

iklim değişikliğinin etkisine bağlı olarak bir ürünün veya hizmetin ticari popülaritesini yitirmesine veya ticari aktivitesini kaybetmesine sebep olan risklerde hergeçen gün artmakta.

Alternatif soğutma teknolojileri (akıllı iklimlendirme sistemleri) sıcak hava dalgaları ve aşırı sıcakların yaşanma sıklığı artış gösterdikçe, geleneksel iklimlendirme sistemlerinin (örneğin klimaların) yerini almaktadır.

Ya da karbon fiyatlandırma mekanizmaları uyarınca bazı enerji piyasalarında kömür fiyatlarında radikal bir yükseliş olmakta ve bu durum da kömürün maden sanayisinde ekonomik dalgalanma etkilerini tetiklemektedir


Geçen ay aralarında BM İklim Komisyonu Başkanı Christiana Figueres’in de olduğu 6 bilim insanı ve diplomat bir açık mektup yayımlayarak 3 yıl sonra iklim değişikliğinin gezegenimizde yapacağı tahribatın geri dönülemez şekilde olacağı uyarısında bulundular.


Planları 2020 için altı hedefi içeriyor:
• Yenilenebilir enerjiyi elektrik kullanımının yüzde 30’una yükseltin.
• Yılda 300 milyar dolarlık bir fon oluşturun. Ülke ve büyük kentlerin fosil yakıta ihtiyacını sıfırlayın.
• Yeni araçların yüzde 15’i elektrikli olsun.
• Ormansızlaşmadan net emisyonları kesin.
• 2050’den önce ormansızlaşmadan kaynaklanan emisyonların yarıya indirilmesi planını yayımlayın.
• Finans sektörünü, iklim azaltma çabalarına katılması ve daha fazla “yeşil tahvil” ihracı yapması yönünde cesaretlendirin.


Önemli bir bölümü deniz düzeyinin altında olan ve su seviyesinin artmasından en fazla etkilenecek ülkelerin başında Hollanda... Ama iklim değişimi yaklaşımında gerçekten ustalık kazanmış bir ülke. Ekogazete bu konuda güzel bir habere yer vermiş. Hollandalılar New York’tan Cakarta’ya kadar uzmanlık sunuyorlar, yöntemler öneriyorlar, eğitimler veriyorlar. Özellikle deniz yükselmesinden etkilenen yerlerde. Yaklaşımın temelinde duvar kurup yükseltmek yerine suları “buyur etmek” yatıyor. Suların yerleşim alanlarına zaman zaman dalmasına izin veriyor ama bunu kontrol altında tutarak yapıyorlar. Bu maksatla büyük havuzlar, geniş parklar, oyun alanları, yeraltı otoparkları yapıyorlar. Deniz ya da ırmak yükselmeye başlayınca buraları gelen sulara usul usul açıyorlar. Yani olayı ehlileştiriyorlar.

Bizimde bu küçük ülkemizde yapmamız gereken şeyler var ama bu konuda ne yazık ki proje üretip hayata geçirmekte zorlanıyoruz.Çevreyi

önemseyen sivil toplum örgütlerinin çabaları ne yazık ki sınırlı düzeyde kalıyor.Hükümet edenlerin bu konuda etkin çareler üretecek projeler

ortaya koyması gerekiyor yoksa bugün yaşamımızı kısıtlayan covit 19 gibi, yarın aşırı sıcaklarla bağlantılı yangınlar , düzensiz yağışlar ve

sellerle yaşamımız kısıtlanırken ekonomik olarak bizleri etkilemesininde önüne geçemeyeceğiz.

İklim krizinin IPCC’nin 1,5 Derece Raporu’nda öngördüğü 12 yıllık iklim eylemini zaman takviminde çözülebilmesi için sanayilerde

yürütülecek iklim eylemlerinin de uyum ve azaltım çalışmalarının harmonize edildiği bütüncül ve holistik bir yaklaşımla tasarlanması hayati

önem taşımaktadır. Öte yandan, Bizimde özellikle enerji, imalat, ulaştırma ve inşaat gibi iklime kırılganlığı yüksek olan sektörlerin iklim krizi

başlığı altında seragazı azaltımı konusunda etkili adımlar atılması sağlanmalıdır.

Bu noktadan hareketle KKTC ekonomisinin iklim krizinin şiddeti her geçen gün artan etkilerine ve yeni iklim rejiminin gerekliliklerine uyum

sağlaması için sektörel uyum planlarının aciliyetle hayata geçirilmesi gerekmektedir.