Aslında son yağmurlar ve sellerden sonra yazmak için fırsat kolluyordum .
Lakin toplumda korku yaratır diye erteledim.
Dün sosyal medyada İsmet Üstüner abimin GaziMağusadaki sosyal konutlarının betonarme demeye şahit isteyen kolonları ve korozyona uğramış demirleri ile ilgili paylaşımını görünce ertelemenin aslında topluma daha büyük bir kötülük olacağını düşündüm.
Ve yazmaya karar verdim.
Yağmurlar biraz fazla yağınca seller yaşandı.Sellerde ülkemizdeki çarpıklığı kontrolsuzluğu gözler önüne serdi.Binalar sular altında kaldı. Yollarımız çöktü.
Ev ,araba neysede bu doğa olayında sel sularında 4 canımızıda ihmal yüzünden kaybettik.
Fakat yaşanması olası bir diğer doğa olayından bu kadar ucuz kurtulamayacağımızı hatırlatmak isterim.
Ve üzülerek söylemem gerekiyor ki ne yazık ki hazırlıklı değiliz.
Deprem.
Bir yağmurla ne hale geldiğimiz ortada iken Allah korusun bir başka doğal afet deprem olması halinde ne hale geleceğimizi düşündünüzmü .
Gördüğüm kadarı ile yap sat sektöründe piyasaya sunulan binalar büyük oranda endişe verecek konumda değiller.En azından malzemeden çalan olmadığını biliyorum.
Benim asıl üzerinde duracağım.
Sosyal konutlar.
Yıllarca hükümetler veya Belediyeler eliyle projelendirilip Mühendis ve Mimar odalarından onay almadan herhangi bir standarta bağlı olmadan inşaa edilmesine göz yumulan binalar.
Sosyal konut adı altında isteyenin istediği şekilde bazen deniz çakılı deniz kumu ile göz kararı karılarak yapılan beton ile inşaa edilen konutlar.
Sözde 2 kat olarak projelendirilen ama isteyenin 3. Katıda çıkmasında sakınca duyulmayan Belediyelerin sorumluluk alanında olmasına rağmen onlar dahil hiçbir merci tarafından kontrol edilmeden yapılan sosyal konutlar.
Buna birde fazla maddi külfet olur diye 80 000 str' lik evi inşa edilirken 2 bin sterlin vererek bir kontrol mühendisi yada mimar tutmaktan imtina eden mal sahiplerinide eklersek.Durumun vahameti daha da artıyor.
Halbuki 2. Derece deprem kuşağı üzerinde bir adayız.Adamızın tarihinde yıkıcı depremler mevcut.Dolayısı ilede bunu bilerek buna uygun inşaatlar yapmak zorundayız.
Bu konudada Devlet olarak sınıfta kaldığımızı görmek için yaşanmasını beklemek istemiyorum.Bunun içinde bir vatandaş ve mesleğin içinden biri olarak dikkat çekmenin görevim olduğuna inanıyorum.
Bir inşaatın kalitesi ;Boyası badanası ile değil esas Zemine uygun temel , uygun sistem seçimi ,Doğru donatı detayları ,yapım aşamasında yapılan denetimi ile ortaya çıkar.
Sağlam bir temel, doğal afet risklerinden bağımsız olarak bir yapı oluşturmanın en temel özelliğidir. Bir binanın uzun vadede sağlam kalması noktasında kritiktir ve depremin sebep olduğu güçlü etkilere direnmek için zemin etüdü ile birlikte güçlü bir temel gereklidir.
Deprem bölgelerindeki yapı düzenlemeleri, konutun depremin maruz bıraktığı yatay ve dikey kuvvetlere dayanacak veya hasar görmeyecek şekilde tasarlanmasını gerektirmektedir.
Bir binanın betonarme olarak nitelendirilebilmesi için elemanların monolitik olması, donatının bilinçli detaylandırılmış olması, betonun minimum bir dayanıma sahip olması ve kritik bölgelerin sık etriyelerle sarılmış olması gerekir.
Depremlerde betonarme binalarımızda gözlenen hasar ve göçmelerin sorumlusu betonarme değildir.
Tasarım ve yapım aşamasında yapılan çok sayıda hatadır.
Uzun süredir özellikle Türkiyedeki depremlerden sonra yaptığım gözlemlerin ışığında, betonarme binalarda gözlenen hasarın nedenlerini üç grupta toplayabiliriz.
Yanlış veya uygun olmayan sistem seçimi, yanlış ve yetersiz donatı detayları ve en önemliside denetim eksikliğidir.
Birçok binada yatay deprem kuvvetlerini karşılayacak çerçeveler oluşmamakta, taşıyıcı sistem depreme göre değil,
düşey yüklere göre düzenlenmektedir. Taşıyıcı sistem düzensizlikleri çok yaygındır. Binanın deprem davranışını
olumsuz etkileyen kısa kolona, yumuşak kata, kuvvetli kiriş-zayıf kolona çok sık rastlanmaktadır.
Kolon kesitlerinin küçük tutulması ve perde kullanılmaması nedeniyle hasar gören veya yıkılan binaların çoğunun yanal
rijitliği istenen düzeyde değildir. Tüm bunlar, bina davranışını olumsuz yönde etkilemektedir.
Nitekim 1998 Ceyhan ve 1999 Marmara depremlerinde bu tür yapılar yerle bir olmuştur.
Bu yerlerdeki Deprem sonrası hasarlı binalar üzerinde yapılan incelemelerde, bunların tamamına yakın bir bölümünde
projede ön görülen sargı donatısının bulunmadığı gözlenmiştir. Etriye uçlarının çekirdekte kenetlendiğine ise hemen hiç
rastlanmamıştır. Yine birçok binada kolon boyutlarının yapım aşamasında küçültüldüğü ve eksik donatı konduğu
saptanmıştır
Peki bizde durum nedir.Ülkemizde yaşanması halinde bir depremde neler olacak.
Öncelike şunu çok açık bir şekilde ifade etmek isterim ki . 1995 yılındaki Lefkede proje ve imalat hatasından bir evinde yıkıldığı 5.7 şiddetindeki depremi saymazsak son 50 yılda henüz ciddi anlamda yıkıcı bir deprem olmamış adamızdaki sosyal konut olarak inşaa edilen binaların çoğu depremlerde göçen ve ağır hasar gören binalarda gözlenen kusurlara sahip.
Bir deprem özelliklede şiddetli bir deprem yaşanması halinde birinci öncelikle tehdit altında olan bu konutlardır.
Çünkü beton mukavemetleri betonun minimum dayanımınında altındadır.Demir donatıları usulünde konulmamış ,
kolonlar etriyelerle istenen sıklıkta sarılmış değildir.
Bir İnşaat mühendisi olarak bırakın geçen 30 senelik süredeki gözlemlerimi bu türden yapıların inşaa edilme
süreçlerinide yakından takip etmiş müdahale edebildiklerime uyarılarda bulunmuşta biriyim.
Bir başka gerçek ise bu türden yapılarla ilgili zaman zaman önümüze çıkan projeler gereği beton karotları alıp testede
tabii tutuyor olmamız sonucu gördüklerimiz.
Sonuçlar üzülerek söylemem gerekiyor ki asgariyi dahi karşılamayacak düzeyde.
Şunu açık açık söylemek istiyorum ki KKTC sınırları içerisinde herhangi bir sosyal konutta ikamet eden vatandaşlarımızın
tümü şiddetli bir depremde risk altında.
Bu vatandaşlarımızdan isteğim yarından tezi yok Mühendis ve Mimar odaları birliğine başvurmaları binaları için beton kalite testi istemeleridir.
Birçoğunun yukarıda bahsettiklerimi doğrulayacak sonuçlara ulaşacaklarına ve konutlarının güçlendirme isteyeceğine eminim.
Güçlendirme için büyük maliyeler gereklidir.Doğrudur.Vatandaşımızın tek başına bu işin üstesinden gelmeside kolay değildir .
Bu anlamda Çok geç olmadan Devletinde bu konuya eğilmesi ve belki Türkiyede uygulamaya konulan kentsel dönüşüm
tarzında bir proje ile bu konutlarda deyim yerinde ise kelle koltukta yaşayan vatandaşlarımıza destek olması
içlerinde yaşadıkları mekanların deprem güvenliğini artırması vatandaşlarının can ve mal güvenliğini
sağlaması gerekmektedir.
Unutmayın Seller gibi Depremde öIdürmez ihmal öIdürür.