FETÖ’den tutuklananların yarısı serbest bırakılsın.

HDP’den tutuklananlar serbest bırakılsın.

İlk olarak OHAL kalksın.

Türkiye, Suriye’den geri çekilsin.

Türkiye, Kuzey Irak’tan geri çekilsin.

Terörden tutuklanan gazeteciler serbest bırakılsın.

PKK’ya yapılan operasyonlar ivedilikle durdurulsun.

Öcalan ve FETÖ ile gerekirse barış sürecine girilsin.

Ermeni soykırımı tanınsın.

Kıbrıs Cumhuriyetini tanıyın ki terör ve büyük suçlarla mücadelede, Türkiye ile işbirliği yapalım.

Tüm bu kararlara imza atan bir oluşum.

Avrupa Parlamentosu,

Sözde birliğin politikalarını belirliyor, komisyon ve Konseye yazılı ya da sözlü sorular yönelterek ,işleyişini denetliyor.


AB Mevzuatının hazırlanmasında ve Komisyon önerilerinin yürürlüğe girmesi aşamasında Konsey ile ortaklaşa yetki kullanıyor

Son kararıda Kıbrısla İlgili ,dolaylı olarak yine Türkiye ile tabii

‘’KKTC'deki kapalı Maraş'ın bir kısmının açılması kararından vazgeçilsin’’

Eğer karardan vazgeçilmezse Avrupa Birliği Türkiyeye yaptırım uygulasın

Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir sözü, bu anlamda çok manidardır.Bunun için Avrupa Parlementosunun bu konuda da farklı bir karar üretmesini beklemek en azından saflık olurdu.

Ki bu Avrupa Parlamentosu (AP) 5 Eylül 2001 tarihli kararında da “Çözüm olmasa dahi Kıbrıs’ın üyeliğinin gerçekleşmesinin desteklendiğinin” vurguluyordu.

Sonuda 2004 de gerçekleşen Annan planında Rumlar tek taraflı olarak AB ye alınmış ve AB yetkilileri Kıbrıslı Türklere vermis oldukları sözleride bir anda unutmuşlardı.

Açıkçası o günlerde sağda solda Kıbrıslı Türklere ‘’Evet deyin ambargolar kalkacak’’ diye söz verenler bir anda ortadan kaybolmuşlardı.

Bugün Adada yaşananların ve en başta çözümsüzlük dediğimiz olgunun mimarı ve en birincil müsebibbi bu kurum ;Yani AParlementosu.

Peki hep parlamento parlamento diyoruzda .Bu parlementoda kimler var dersiniz .

Oluşumu bir hayli ilginç.

Bu Parlementoda Kıbrıs’a ayrılmış 6 koltuğun tamamında Rumlar oturuyor

Kıbrıs dosyası tamamen Kıbrıslı Rum ve Yunan parlamenterlerin kontrolünde

Bu arada Ermeni lobisi ile Yunan parlamenterler kanka.

Her ikisininde derdinin tarihten gelen husumetler ve bu yüzden yedikleri şamarında etkisi olduğunu unutmamak lazım.

Parlamento’nun Türkiye raporlarının Kıbrısla ilgili bölümü büyük ölçüde Kıbrıslı Rum ve Yunan parlamenterlerin istediği şekilde kaleme alınıyor.

Bunu görmek için yerinizden kalkmanız ve Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu’nunda bu raporlar için düzenlenen oturumlara katılmanız yeterli.

Gerçek şu ki, 28 üyeli AB içinde, sayıları bir elin parmak sayısını geçmeyecek bir avuç ülke Kıbrıs meselesini tekellerine almış durumdalar.

Bu ülkeler aslında çözüm yanlısı gibi görünselerde Kıbrıs sorununun çözümlenmesini değişik nedenlerden ötürü arzulamıyorlar.

Kimilerinin stratejik çıkarları öyle gerektiriyor, kimileri de adada çözümü öncelik olarak görmüyor.

Zira Kıbrıs’ta sorun çözümlenirse Ankara’nın AB üyelik perspektifi önündeki önemli bir engelin kalkacağını biliyorlar.

İşin traji komik yanı, Kıbrıslı Rumlar da bu gerçeği biliyor ve hatta itiraf dahi ediyorlar.

Günümüz dünyasında, aç çocuklar , köle pazarlarında satılan tecavüze uğrayan kadınlar varken. Her gün binlerce mülteci derme çatma teknelerle

ülkelerinden kaçmaya çalışıyorken, küçücük yavrular sırf bu yüzden denizlerde boğuluyor sınırlarda kurşun yağmuruna tutuluyorken ve Türkiye 3

milyon mülteciye ev sahipliği yaparken ,Avrupa Parlementosu diye kimilerinin gözünde büyüttüğü bu yapı sadece konferans toplama çağrısı

yapıyor.

Şimdide kalkmış 46 yıldır kendileri tarafından yılanlara çiyanlara terkedilmiş Maraşı insanlığın kullanımına açmaya çalışanlara yargısız , hukuk ihdas etmekle uğraşıyor.

Bu köy kahvehanesini dikkate almayın.