Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümü sonrasında Kıbrıs'ta, 1938 yılında “Kemal Atatürk’ün Yaşamı ve Ölümü” isimli bir destan basılır.
Destanı kaleme alan şairin kimliği oldukça ilginçtir.
154 dize ile yazılan şiir Türk alfabesine uygun olarak yazılmış.
Şiir üç, bazen de dört dize halinde kafiyelendirilmiştir.Söz konusu bu şiirde Selanik’te doğumundan itibaren Atatürk’ün hayatıyla ilgili olarak bilgi veren şair sözü daha sonra 10 Kasım gününe getirir.
Şair şiirin 3-8.dizelerinde şöyle seslenir;
“...Siz hazır bulunanlar; Kulak verin sözlerime Kemal Atatürk’ün hayatını anlatacağım. Ölüm bulutlarının ırkını örttüğü Avrupayı bir baştan bir başa yasa boğduğu bu olaydan ürpermedik tek yürek bırakmayacağım.”
Şair daha sonra 19- 22. dizelerde Atatürk için “Gören hayran kalırdı ona. Ulusuna övünç, vatanı için yarar idi.Türk soyundan uyanık, canlı. Nice yüksek okuldan geçmiş, iyi öğrenimli...” der.
Şiirin 23. dizesinden başlayarak Atatürk’ün askeri lise, Kara Harp Okulu dönemi ve Bulgaristan’a Sofya Askeri Ataşesi olarak atanmasını dile getiren şair daha sonra sözü Çanakkale ve Milli Mücadele’ye getirir.
Şairin ifadesiyle “Dirençle ve yürekten savaşır Çanakkale’de. Arkasından çetecilik dönemi gelir ve büyür gün günden yandaşları. Yararlık ve başarılarını gördükçe halk. Ona yürekten bağlanır.”
Milli Mücadele’nin başlamasını bu sözlerle ifade eden Kıbrıslı şair, Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçerek üç ay içerisinde kongreler yaptığını, “Sultan’ın egemenliğini heryerde kaldırdığını” dile getirir.
Halk ozanı “Türkiye’nin önderi, bu büyük adam” olarak nitelendirdiği Atatürk’ün Milli Mücadele sonrasında yaptığı ilk iş ise Yunanistan’la dostluk köprülerini atmak olur. Bunun arkasından gelen adım ise Balkan Paktı kurulması aşamasıdır;
“Diyelim açmazlık içinde olduğu Yunanla/Ki hiç nedensiz barışmaz düşman idiler oturup anlaştılar/Ve köklü bir dostluğun temelini attılar.Arkasından bu dostluk halkası büyür/Ve tüm Balkanları içerir.Bitsin artık nefret ve savaş/Ülke kalkınması önde gelir.”
Atatürk’ün de 9 Eylül sonrasında ifade ettiği üzere asıl mücadele şimdi başlar ve “istenç ve özveriyle kolları sıvar, ülkesini yüceltmeye koyulur.” Latin alfabesi gelir, çok eşliliğe son verilir. Medeni Kanun uygulamaya girer. Kıyafet Devrimi ülkeye yayılır;
“Gereğince ve gücünce çalışıp/Düşlerini gerçek kıldı.Çağdaş programlardı uygulanan/Bundan yepyeni bir kuşak yaratıldı.Vatan yüceldi yüceldi/Kemal adı ona ün kazandırdı.Buna hayran olan Türkler değildi özelde/Tüm ülkelerde vardı bu tutkunluk genelde.”
Şair şiirinin 83. dizesinden başlayarak son dizeye kadar olan kısım ise Atatürk’ün rahatsızlığı, 10 Kasım 1938 ve sonrasında yaşananlarla ilgilidir.
Bu arada şair, Yunanlıların duygularına da 87-88. ve 129-136. dizelerde yer verir;
“Sağlığa kavuşması için tümden yakarır Yunan halkı Eller Tanrıya açılır, mumlar yakılır...
Uyan ulu önder, Türk’ün atası uyan!Halkın övüncü, ulusun baştacı uyan!
Uyan ve çevreni gözet.Yarattığın yeni kuşağı göresin.Sevdiklerini, konuşmak istediklerini
Ve seni izleyen dostun Metaxas’ı göresin;Bak nasıl yaş dökerek yanında durmaktalar.”
Şair, Atatürk için kaleme aldığı bu uzun şiirini “Sen ölmedin Kemal, yaşıyorsun. Dost yüreklerdedir senin yerin.” diyerek devam ettirir ve
“Sözü noktalarım: ‘Ruhu şad olsun.’ diyerek” dizesiyle bitirir.
Bu destanı kaleme alan Kıbrıslı Rum halk ozanı Haralambos M. Azinas’tır.
Açıkça görülmektedir ki, bu eser yalnızca bir edebi ürün değil; aynı zamanda kültürlerarası bir niyet de taşımaktadır: Kıbrıs Rum toplumundan bir ozanın Türk lideri Atatürk’ü konu alması, halk edebiyatının sınırlarını aşan bir bağ kurduğu anlamına gelir. Aynı zamanda bu şiir-destan, Kıbrıs adasında Rum ve Türk toplumlarının edebi ve kültürel kesişim noktalarına dair ilginç bir belge olarak değerlendirilebilir.
Atatürkçülük sadece bir düşünce sistemi değil, aynı zamanda bir eylem ideolojisidir, bir yaşam biçimidir.Onun düşünce ve eylemlerini hayatınızın herköşesine monte etmek demektir.
Atatürkçülüğü savunup veya savunur görünüp onu hayata geçirmemek, Atatürkçülük değildir. Büyük Ata’yı sevmek demek, sadece fotoğraf karesi vermek için zoraki törenlere katılmak çelenkler koyarak, şiirler okuyarak nutuklar atmak ve bu anlamlı günü geçiştirip “vazifemizi yaptık” demek değildir.
O’nun ilke ve devrimleri, düşünce ve eylemleri doğrultusunda sadece ve sadece Ulusun çıkarlarını göz önünde tutarak hiçbir kişisel ikbal ve çıkar beklemeden vatana ve millete hizmet etmektir.
Bugün Kurtuluş savaşının baş komutanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Türk devrimlerinin mimarı, çağdaş ve modern Türk Toplumunun yaratıcısı Ulu Önder Atatürk’ü, aramızdan ayrılışının 87. Yıldönümü.
Saat 9’u 5 geçe yine sirenler çaldı.Atatürk sevgisini gönülden hissedenler onun açtığı yolda ilerleyenler onu yine içten gelen bir saygı ve özlemle andık.
O’nun fikirlerini, eylemlerini, yapmak istediklerini, zaferlerini, ilke ve devrimlerini, hedeflerini yeniden anımsadık.
Kendi hareket hattımızı O’nun ilke ve devrimleri ışığında yeniden gözden geçirdik.Yanlış yolda olanlar, O’nun gösterdiği ışıklı yoldan sapmışsa, rotayı düzeltti.
Saygı ,minnet ve özlemle anıyoruz.