Başbakan Yardımcısı Serdar Denktaş belki de siyasi yaşamında en olumlu icraata imza attı ama bunu yaparken taktik hatasından dolayı şimdi hedef tahtası oldu…
Hatta onu dalkavuklukla suçlayan vekillerimiz bile var!
Serdar Denktaş’ı tanımasam belki inanırdım ama şunu belirtmekte yarar var ki kendisi siyasette her türlü hatayı yapabilir ama dalkavukluğu beceremez…
Bir türlü öğrenemedi gitti şu dalkavukluk meselesini!
Peki nerede hata yaptı?
Birincisi, Türkiye Futbol Federasyonu’nun KKTC’de ofis açma girişimini kamuoyundan sakladı…
Bırakın kamuoyunu, Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’ndan da sakladı, hükümet ortağından da…
Bir çuval inciri berbat etti desek yeridir!
Serdar Denktaş’ı dalkavuklukla suçlayan vekilleri bir kenara koyun Başbakan Yardımcısı Özkan Yorgancıoğlu da kamuoyunun baskısına yenik düştü ve ofis açma olayını ‘kabul edilemez’ diye değerlendirdi…
Bunun için kamuoyundan puan aldı mı bilemeyiz ama, bir ülkenin Başbakanı, yine aynı ülkenin Başbakan Yardımcısı’nın bir icraatını bilmeden, sormadan ve sırf kamuoyu baskısı nedeniyse eleştiriyorsa, bu hükümetin bu saatten sonra devam etmesi anlamsızdır, bu ülkeye de hiçbir yararı olmaz!
Yardımcısına bir telefon açsa, durumu değerlendirseler ve sonra perde gerisinde olup biteni anladıktan sonra bir açıklama yapsaydı işte o zaman amenna derdik…
Demek ki siyasetçi hele de Başbakanlık koltuğunda oturan bir kişi yapacağı açıklamayı bir değil bin kere düşünmeli…
Önceki gün Hasan Sertoğlu’nu telefonla arayarak, Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nun KKTC’de ofis açacağı yönündeki haberlere yorumunu istedim…
İlk tepkisi şu oldu;
“Niye bizim haberimiz yok?”
Haksız da değil, bu memlekette yıllardır Anavatan-Yavruvatan edebiyatı yapılıyor ama, ortada Ana’nın Yavru’dan gizli kapaklı bir işler çevirdiği tartışması var…
Bana göre Hasan Sertoğlu, burada ofis açılmasına değil kendileri dışlanarak böle bir icraatın yapılmasına tepkili, hem de fena halde…
Zira konu, ilk başta KKTC’de top oynayan futbolcuların Türkiye’deki kulüplere transferiydi ve bu da bizim kulüplerimize büyük zarar veriyordu…
Eğer bu, açılacak ofisle engellenecekse, Hasan Sertoğlu böyle bir ofise niçin tepki koysun ki…
Zaten körün de isteği bir göz değil miydi?
Ama devre dışı bırakılınca haklı olarak tepkisini koydu ve kamuoyundan da biraz da siyasi nedenlerden dolayı büyük destek aldı…
Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’ndan FİFA’ya gönderilen mektuba gelince;
Eğer o mektuba göre yorum yapacaksak, ben de sokağa çıkar buna karşı seve seve eylem yaparım..
Ne demekmiş o burada top oynayan TC kökenlilerin hakları filan…
Kıbrıs Türk gençliğine uygulanan ambargolar ne olacak?
Sanki de bizim futbolcularımızın dertleri bittiydi de TC kökenlilerinkine mi derman olacağız!
Mektubu okuyan ve Türkçe bilen herkes elbette böyle bir tepkide bulunacaktı!
Ama işte gelin görün ki madalyonun tersi öyle değil…
Ve ne yazık ki, perde gerisinde olanları bile Rumlardan korkumuz nedeniyle kamuoyuna doğru dürüst açıklayamıyoruz…
Sonra da olumlu bir icraatı elimize yüzümüze bulaştırıp her şeyi berbat ediyoruz!
Sevgili okurlar;
Türkiye Futbol Federasyonu’nun KKTC’de ofis açma işinde sapla saman karıştırılmıştır…
Ve Başbakan da dahil, tüm siyasiler, sivil toplum örgütleri ve kamuoyunun büyük bir çoğunluğu bilgi eksikliğinden dolayı birbirine girmiştir!
Biraz daha bu konuda ülkede bir iç savaş çıkacak diye korkmaya başladık…
Sonuçta;
Bu köşenin yazarı olarak adada Kıbrıs Türk insanının varlığını hiçbir zaman kabul etmeyen, bu zamanda bile savaş uçağı alıp KKTC topraklarına Yunan bayrağı dikilmesini düşünen bir zihniyetle karşı karşıyayız…
Böyle bir zihniyetin halen var olduğu bir ülkenin futbol federasyonuna üyelik ütopik bir görüşten öte gidemez…
Bizim inancımız şu ki, Hasan Sertoğlu bile ilgisizlik ve adam yerine konmamaktan dolayı bir tehdit unsuru olarak KOP’u işaret etmiştir…
Ve bizim siyasiler de sağ olsunlar, sorun çözme yerine üç-bey uğruna siyaset yapmayı yeğlemişler ve ülkenin huzuru bu kez de ‘top’ yüzünden bozulmuştur…
Bu olayın tek çözümü vardır, Başbakan, Başbakan Yardımcısı ve Futbol Federasyonu Başkanı bir masa etrafında buluşacak ve perde gerisinde olanlar öğrenilecektir…
Bize ulaşan bilgiler, ama Rumdan korktukları için söylenmeyen şeyleri öğrendikten sonra fikirler de değişecek, bu ofisin gerçekten de Kıbrıs Türk gencinin yararına olduğu anlaşılacaktır…
 
 
 
MESAJ KUTUSU
 
 
Sayın İbrahim BENTER, Vakıflar İdaresi’nin adrese teslim Kervansaray apartmanları tamirat ihalesi için soruşturma başlattığınızı memnuniyetle öğrendik. Bu arada en kısa zamanda sonuçlandırmanızı bekliyoruz, elimizdeki isimleri biz de çok yakında kamuoyuna duyuracağız, bilesiniz…
Sayın Hasan TAÇOY, ada çapında bütün ankesörlü telefonların çalışmadığını biliyor muydunuz? Peki bunu biliyorsanız, bu işlerin tamiratını yapan kişinin parasını almadığı için sisteme parmak attığını biliyor musunuz? Devletin bir kurumu hiç bu kadar aciz duruma düşer mi Allah aşkına!
Sayın Pervin GÜRLER, polisin dur ihtarına uymayan bir sürücü bu da yetmezmiş gibi görev yapan bir polis memurunu motoruyla ezdi geçti ve kendisine sadece darptan dava okundu ve elini kolunu sallayarak polisten çıktı. Bir araştırın bakalım bu arkadaşın bu kadar kalın enseli dayısı kimmiş!
Sayın Fırat ATASER, Alsancak’ta elektriği ve suyu kaçak olan müzikli bir bara belediyeniz nasıl olur da denetimlerde onay verir anlamak mümkün değil. Bu bina sizden önceki dönemde yapıldı ama işte iki yanlış bir doğru etmiyor maalesef…
Sayın Mehmet TANCER, Derviş beyin Girne Akçiçek Hastanesi’ni ziyaretiniz sırasında İzlem Gürçağ ile fena halde kapıştığınız görülmüş. Neyi paylaşamadınız bilmiyoruz ama görenler çok ayıpladı bilesiniz…
Sayın Necdet OSAM, çok istedik ama bir türlü buluşamadık işte. Sizin uygun olduğunuzda biz bizim uygun olduğumuzda da siz meşguldünüz. Haftaya muhakkak DAÜ’ye geleceğiz, konuşulacak o kadar çok şey var ki…Hele de CTP’li bir vekilin eniştesine verilen arazi meselesi doğrusu çok ilgimizi çekti…
Sayın Oktay KAYALP, hemen her gün Mağusa Belediyesi’nin karşısındaki kafeteryaya gidip kahve içtiğiniz ve dalgın dalgın belediyeye baktığınız gözleniyormuş. Tabiî ki 20 seneden sonra ansızın kopmak kolay değil. Bu arada ağır grip olduğunuzu duyduk büyük geçmiş olsun…
Sayın Tufan ERHURMAN, taşeron şirketler üzerinden devlette istihdamlar konusunda ne güzel de söylediniz. Ama gelin görün ki bu istihdamlar artık sizin partiniz yapıyor ve UBP’nin bütün kötü huylarını devam ettiriyorlar…Cesur açıklamalarınız için tebrikler…
Sayın Mehmet AVCI, ne yazık ki bizim ülkemizde trafik kazasında ölen ya da yaralanan insanların uyuşturucu testi yapılamıyor. Çok öze durumlarda sadece Türkiye’ye gönderiliyor…Ne büyük eksiklik değil mi?
Sayın Mustafa AKINCI, TKP dönemi için Alpay Durduran’ın iddiaları hayli ses getirdi. Alpay beyin zamanlaması da elbette manidar ama sizin için de en azından buna bir cevap verme zaruriyetiniz doğdu değil mi?
Sayın Selim SAYARI, Aslan abinin rahatsızlığından sonra Dış Basın Birliği’nde bir başkanlık krizi yaşandığı söyleniyor. Liste savaşları epey ortalığı karıştırmış diyorlar. Yılların deneyimi olarak bir el koysanız diyoruz.
Sayın Ahmet KAŞİF, GİFA Holding’e verilen Alo 125 hattına sizin bakanlık döneminde izin verildiği iddia ediliyor. İyi de bu hatların sadece devlet kurumlarına verildiğini bilmiyor muydunuz? Bir terslik var ama…
Sayın Erkut ŞAHALİ, ülkenin başbakan yardımcısına ‘dalkavukluk’ yakıştırması hiç hoş olmadı. Hadi başkalarını anlarız da efendiliği ve saygınlığı ile tanınan genç bir vekil olarak söylemlerde daha fazla hassas olmakta yarar görüyoruz…
Sayın İbrahim IĞDIR, önceki akşam aracınızın ansızın alev aldığını duyduk. Büyük geçmiş olsun. Artık beterin beteri var deyip geçeceksiniz. Siz yine de bir kan akıtıp üzeninizdeki uğursuzlukları def edin deriz…
Sayın Nazmi PINAR, ülkede ilk olan internet televizyonculuğu için yayınlara başladığınızı duyduk. Hemen hükümete baş vurun aylık 30 bin TL’den siz de yararlanın. Hayırlı uğurlu olsun, Allah utandırmasın…
 
GÜNÜN FOTOĞRAFI:
 
 
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Günün Fıkrası
 
Sebebi var..
 
Alışverişten sonra evine dönen kadın, kocasını  yatakta genç ve  güzel bir kadınla yakalayınca dehşete düşer.
Ortalığı dağıtmaya  kalkışacağı sırada  kocası onu durdurur. 
 "..Şöyle açıklayabilirim..." der.. 
"Eve dönerken bu zavallı kızı gördüm. Çok yorulmuştu.

Onu arabama aldım.  Karnı da acıkmıştı, o yüzden onu eve getirdim ve senin buzdolabında  unuttuğun rostoyu pişirdim.
Kızın ayakkabıları delinmişti. Modası geçti  diye artık giymediğin ayakkabılarından bir çift verdim ona.
Üşümüştü, o  yüzden sana doğum gününde aldığım fakat rengini beğenmediğin için hiç  giymediğin süveteri ona verdim.
Kızın pantolonu parça parça olmuştu, artık  senin kalçalarının sığmadığı bir pantolonunu da verdim.
Tam çıkmak  üzereyken bana  "Karınızın artık kullanmadığı başka bir şey var mı bu evde?" diye sordu.. 
“Ve işte buradayız.."