Kanımca bu soruyu birçok kişi kendi kendine sormuştur.
Pandemi ve sonrasında yaşanan etkilerini saymazsak son zamanlarda daha çok yaşamaya başladığımız sosyal ve ekonomik bozulmanın temelinde yatan sorun ne?
Geriye yaslanıp baktığımda 2 farklı senaryo görüyorum.
Birincisi , Türkiye Kıbrıstaki politikasını değiştirdi .Kıbrıs Türkünü yeni bir Annan planına hazırlıyor.
Bunun içinde Kıbrıs Türkünü bu süreçte ekonomik sıkıntılarla başbaşa bırakıp bıkıp usanmasını ve önlerine getirilen yeni bir plana kolayca evet demesini sağlayacak.
İkincisi ise Kıbrıs Türkleri eğer Devlet olmak istiyorlarsa kendi ayakları üzerinde durmayı başarmaları gerekiyor ki bunun içinde yapmaları gereken ev ödevlerini yapacaklar.
Bunun içine bugün artık işlevini yitiren sistem değişikliğide dahil.
Açıkçası Kıbrıs gibi bir adada yaşıyorsanız her iki düşüncede öngörülebilir birer beklenti.
Birincisinin bugünkü konjektür dolayısı ile biraz uzak bir ihtimal olduğunu düşünerek ikincisini ele alıp yorumlamak istiyorum.
Türkiye ile KKTC arasında 2006 yılında imzalanan mali protokol ve onu izleyen diğerleri bir anlamda Türkiyenin bundan önceki dönemlerdeki alın ve harcayın anlamında KKTC’ ne yapmış olduğu ama bir şekilde iktidarda olan Hükümetler tarafından istismar edilen yardımların artık sonunun geldiğini gösteren işaretti.
Bundan sonra para yine gelecek ama ciddi bir kontrole tabii olacaktı.
Sebepleri vardı tabii. En başta gelen sebebide yönetenlere karşı olan güvensizliğin günden güne büyümesiydi.
Çünkü hangi parti iş başına gelmişse 2 ülke arasında yapılan anlaşmalara uymamıştı.
Daha doğrusu hükümet edenler iktidar koltuklarının altlarından gideceği endişesi ile aslında halkın menfaatlerin ilgilendiren mali protokolde yer alan konularda radikal kararlar almaktan kaçınmışlar zamana oynayıp iktidar koltuklarını sadece kişisel istikballerini garanti altına almak için fırsat zamanı olarak kullanmışlardı.
Bir taraftan FETÖ bir taraftan PKK belaları ile uğraşan Türkiyede 85 milyonda bile başarıyla uygulanan ve halkın yaşamına dokunan sağlık sistemindeki gelişmeler ,e -devlet uygulamaları ,belediyelerin azaltılması ,iyi yönetişimi güçlendiren uygulamalar, kamuda reform uygulamaları ,Yargı Reformu Strateji Belgeleri ve bu kapsamda gerçekleştirilen reformlar ve daha birçok ekonomiyi olumlu etkileyen değişim ve dönüşümün benzerleri bizde tüm ısrarlara rağmen gerçekleşmemişti.
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan bu reformları gerçekleştirirken ‘’Biz bu reformlara Avrupa Birliği istediği, dayattığı, takip ettiği için değil, milletimizin ihtiyacı olduğu için sahip çıkıyor ve hayata geçiriyoruz.’’derken biz Kıbrıslı Türkler olarak Türkiyenin bizden istediği reformlarda bunu diyemedik.
Ayak sürüdük ,alternatif öneriler sunamadık,yerim dar oynayamam dedik ,kasaba politikacısı hüvüyetinden sıyrılıp kurtulamadık.
TC – KKTC Mali İşbirliği Protokolleri’ne göre 2020 ve 2021 yılında gönderilmesi gereken kaynağın 3’te 1’i adaya geldi. Mali protokollerin % 29’u uygulandı.
Türkiyede bu olağanüstü dönemin en büyük reformu ise 1970’lerden beri tartışılan hükümet sisteminin 16 Nisan 2017 referandumuyla değiştirilmesi ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçilmesi oldu.
Türkiye’de istikrarın sağlanmasında ve yönetim krizlerinin çözülmesinde işlevsiz kalan parlamenter sistem revize edilerek Cumhurbaşkanlığı sistemi ile birlikte başkanlık sistemine geçilmiş oldu. Bu sistem ile birlikte Cumhurbaşkanını halkın seçmesiyle oluşan yetkili ama sorumsuz Cumhurbaşkanı modelinden hesap verme sorumluğuna sahip Cumhurbaşkanı modeline geçildi.
Biz bu dönemde Türkiyenin bizden istediği reformlar şunda dursun seçim beyanamelerinde bile halka söz verilenleri hayata geçiremedik.
O hani bir milletvekilinin konuşup onu bir milletvekilinin dinlediği salonu dolduracak meclis iç tüzüğünü değiştirecek konsensusu bile sağlayamadık.
Peki bizde bundan sonra ne olur?
Şu ayan beyan ortada ki bizim kendimizin birileri bizi dürtmeden reform yapma gibi bir durumumuz yok bunun içinde Türkiyenin bizden istediği bu reformları dayattığı, takip ettiği için değil,KKTC ‘nin ihtiyacı olduğu için sahip çıkıp hayata geçirmemiz gerekiyor.
Yapmazsak ne mi olur?Bedelini gün ve gün öderiz.
Nasıl mı?
Kıbrıslı Türkler Son 45 yıldır hükümet edenler tarafından bir sonraki seçimde koltuğu korumak için potansiyel oy olarak görülmüşler bunun içinde siyasetçiler halkın oyuna karşılık onları asgari vergi ile ödüllendirmiş. Türkiyeden gönderilen paralar cevizcinin çuvalından harcanmıştır.
Adam kayırmacılık ve rüşvet artmış.Yapanın yanına kalmış.Bu ise başkalarınında iştahının kabarmasına ve yolsuzluk ve usulsüzlüklerin yayılmasına sebep olmuştur.
Sonucunda zamanında yapılmayan yatırımlar ile yüksek elektrik faturaları, kontrol edilemeyen ve denetlenemeyen çevre ile kirlienen bir ülke, yol güvenliği olmayan kuralsız yapılan yollar , çürüyen sağlık sistemi çağdaş dünyadan uzak eğitim sistemi … Memur maaşları için ikide birde Türkiyeye yalvarıp yakaran ve Kıbrıslı Türklerin onurunu beşparalık eden siyasetçiler sayesinde besleme olan bir toplum Ve sonunda milletinden devletinden bayrağından hatta ve hatta yurdundan uzaklaşan bir halk görüntüsü ortaya çıkmıştır.
Ne yapılması gerektiğine gelirsek;
Doğru icraat yapmak için vergiyi adaletli dağıtacak ve kim olursa olsun toplayacaksınız.
Bunu yapmak masraflı olsa ve halkı karşınıza almak ve seçim kaybetmek olsada yapacaksınız.
Bu olmaz ve ikinci yolu seçerseniz ;
Maaşları ödeyecek ,Elektrik santraline yakıt alacak para bulamayacak . Hükümet edenler en kolay yolu seçip Elektriğe yakıt tüketim gideri ,suya yeraltından çekim gideri süte içkiye sigaraya zam oda yetmezse soluduğun her m3 hava için faturalara hava oksijen gideri ekleyecek.
Sonundada birbirimizi yiyecek .En sonundada Türkiye yine müdahale etti diye içerlenip şikayet edeceğiz.
Tercih sizin.