Annan planına Kıbrıslı Türkler olarak %65 Evet dedikten sonra %75 Hayır diyen Rumların AB alınması ve bizim AB dışında kalmamız sonrası kandırıldık diyenlerimiz çoğunluktaydı.

Açıkçası o günlerde Kıbrıslı Türklere Evet dedirtmek için binbir takla atan havuzlu villalar söz veren AB yetkililerinin Rum tarafının plana %75 le Hayır demesinden sonra ortadan kaybolmaları farklı birşeyde düşündürtmüyordu.

Evet Rumlar Annan planına hayır demelerine rağmen AB’ ne alınmışlar ve biz Kıbrıslı Türkler Evet dememize rağmen ortadan kalmıştık.

Sonrasına AB ‘ne ve planın onaylanması için bizlere birçok sözler veren genişlemeden sorumlu üyesi Verheugene çok veryansın ettik.

Kendiside Rumlar tarafından kandırılmış olduğunu çok açık bir dille belirtmiş dönemin Rum lideri Tassos Papadopulos’u da şahsen ağır biçimde suçlamıştı.Fakat işişten geçmişti. Rumlar tek idealleri olan megalo idea düşüncesi ile harekte etmiş AB ‘ni kandırmış AB ‘nin bu durum karşısında itibarı sarsılmış güven yitirmişti.

O günden sonra Kıbrıslı Türklerin AB’ ne duymuş oldukları güven her fırsatta AB yetkililerinin yüzlerine bir şamar gibi vuruldu.

Sonrasında AB yapmış olduğu hatayı anlamış olacak ki Kıbrıslı Türklerin gönlünü almak için birtakım kararlar üretti.

Yeşilhat tüzüğünün hayat geçmesi bir anlamda bunun yansımasıydı.

Sonrasında AB 2 toplumlu projelerle yapmış olduğu hatayı düzeltmeye Kıbrıslı Türklerin kaybetmiş olduğu güvenini kazanmaya çalıştı.

Fakat tüm bunlar yeterli değildi herfırsatta insan haklarını demokrasiyi ve hukukun üstünlüğünü savunan Avrupa bunu daha ileri taşımalıydı.

Ve 2005 Yılında Mal Tazmin komisyonu kuruldu.

Çok kişi farkına varmasada Mal tazmin komisyonu aslında Kıbrıslı Türklerin Annan planına Evet demesinin ödüllerinden bir olarak uygulamaya geçmişti.

Bundan böyle Rumlar kuzeydeki malları ile ilgili olarak AİHM yerine KKTC de kurulan ve bir iç hukuk yolu olarak tesis edilen mal tazmin komisyonuna müracaat edecekti.

Ayrıca AİHM’in 2010 tarihli Demopoulos kararıda TMK açısından bir milattı , bu kararla, yalnızca Rumun mülkiyet hakkı değil, bu mallarda uzun yıllardır yaşayan eşdeğer kullanıcıların da haklarını tanındı.Yaşam hakkınında en az mülkiyet hakkı kadar önemli bir hak olduğunu ve bu dengenin korunması gerektiğini kayıtlara geçirdi.

50 yıldır süren görüşmelerden ve hükümetlerinin uzlaşmaz tavrından bıkan usanan birçok Rum kuzeyde bıraktıkları mülkleri ile ilgili AİHM gitmek yerine mal tazmin komisyonuna başvurmaya başladı.

Müracaatlar o kadar çoğaldı ki Rum hükümeti bunun önünü kesmek için çareler aradı.

Çünkü Kıbrıs sorununda dönüm noktası olan işgal edildi denilen aslında Türkiyenin garanti anlaşması ile haklı müdahalesi ile kontrol altına alınan Kuzeydeki Rum malları bir bir Türkleştiriliyor.Kıbrıs ,Kuzeyde KKTC ,Güneyde Kıbrıs Rum Cumhuriyeti olarak 2 ‘ye bölünüyordu.

Rumlar güneyde kalan Türk mallarını yavaş yavaş Rum toprağı haline getirirken Kuzeydeki Rum mallarınıda kaybetmek istemiyordu.Çünkü esas niyet tüm Kıbrısı Rumlaştırmak ve böylelikle Megalo İdea hedeflerine ulaşmaktı.

AİHM ‘nin Kıbrısının kuzeyinde Mal Tazmin Komisyonunun kurulması kararı Rumlar için bir şoktu.Bu karardan hoşnut kalmayan Rum yönetimi Taşınmaz Mal Komisyonu’nun etkili bir iç hukuk yolu olduğuna dair Mahkeme’nin kararını değiştirmek için o gün bu gün uğraşmaktadır.

Karar Kıbrısın bu sözleşmeye taraf olması sebebiyle bağlayıcı ve mutlak suretle uygulamak zorunda. Tartışmaya açık bir konu değil.Fakat buna rağmen Rumun bu komisyonu iptal etmeye yönelik çabaları devam etmekte.Hatta işi daha da büyüterek bu komisyona başvuru yapılmaması için Rum halkını tehdit etmektedir.

TMK’ya bugüne kadar toplam 8 bin 151 başvuru yapıldı. 2 bin 40 dosya karara bağlandı, 6 bin 111’inin ise devam eden başvuru sürecinde. Karara bağlanan dosyalardan bin 777’sinin tazminat ile çözüldü. Ödeme yapılması kararı çıkan dosyalar için tazminat miktarının 535 milyon 442 bin 407 İngiliz Sterlin.

2024 ve 2025 yıllarında 229 tane başvurunun 102 milyon 624 bin 825 sterlinlik ödeme işlemi tamamlandı.

Son olarak geçtiğimiz günlerde DAÜ’nün üzerine kurulduğu mülk için 9 milyon euro tazminat: Taşınmaz Mal Komisyonu’ndan Saveriadis’e ödeme yapıldı.Ve bu mülkte Türkleştirildi.

Ve gelelim işin en can alıcı noktasına ve bitti geçti denilen Rumların hayır diyerek AB’ ni kandırarak ve dünya kamuoyu önünde küçük düşürerek AB’ ne alındığı ve AB’ nin birer vatandaşı ve aslında Kıbrıs Cumhuriyetinin ortağı olan Kıbrıslı Türklerin dışarda bırakıldığı Annan planına.

AİHM gerek Xenides-Arestis v. gerekse Demapulos davalarınada karar alırken Annan Planının 5.versiyonunuda dikkate alarak kararlar üretmişti.

Bu demekti ki Rumlar Kıbrıstaki mal tazmin komisyonunun kararlarından memnun olmaz ve yine de AİHM ne giderlerse mahkeme Annan planın 5.versiyonundaki mülkiyete ilişkin düzenlemeleri esas alacaktı .

Nasıl diye soranlar için Annan planının mülkiyet ile ilgili bölümünü tekrar hatırlayalım isterseniz.

Plan’ın 10. maddesi, mülkiyet iddiaları konusunda ayrıntılı ve karmaşık hükümler getirmişti. Toprak düzenlemesine tabi olacak bölgelerde mülkler, mallarının zilyetliğine sahip olmayan (malları ellerinde bulunmayan) eski mal sahiplerine iade edilecekti. (bkz. p. 11)
Toprak düzenlemesine tabi olmayan bölgelerde ise(Girne ,GaziMağusa İskele,Lefkoşa gibi.) şu rejim uygulanacaktı: Malların zilyetliğine sahip olmayan eski mal sahiplerinden (tüzel kişiler dahil) tazminatı seçenlere tam ve etkili bir tazminat ödenecekti. Bu tazminatın hesaplanması, malın zilyetliğinin yitirildiği zamandaki değer ve benzer yerlerdeki malların değeri dikkate alınarak hesaplanacaktı. Tazminatlar güvence altına alınmış bonolarla ödenecekti. (bkz. p. 11)
Diğer tüm eski mal sahipleri, mülklerinin toplam değerinin ve alanının 1/3’ini geri almaya, geriye kalan 2/3 için de tam bir tazminata hak kazanacaktı. Buna karşın, kendi inşa ettikleri veya içinde en az 10 yıl yaşadıkları bir meskenin (“dwelling”) ve buna bitişik olan en fazla bir dönüm arazinin iadesini talep etme hakkı bulunacaktı. Bu hak, kişilerin eski mallarının değerinin ve alanının 1/3’inden fazlaya tekabül etmesi durumunda dahi ortadan kalkmayacaktı. Eski mal sahipleri, bıraktıkları mallardan hangisini isterlerse seçebileceklerdi ancak bu mallar bir eşdeğercinin elindeyse ya da malı satın alan kişi onun üzerinde kayda değer bir geliştirme (“significant improvement”) yaptıysa, bu hak ortadan kalkacaktı.

Malını geri alamayan bu durumdaki bir eski mal sahibi, malının bulunduğu belediye sınırları içinde aynı büyüklükte ve değerde bir mal alma hakkına sahip olacaktı. Ayrıca bu kişilerin, kendi koçanlarını, aynı bölgeden başka bir mal sahibine satma hakları da vardı. (bkz. p. 12)
Malı hâlihazırda kullanmakta olan kişiler (“current users”) malın zilyetliğini bir idari işlemle kazanmış olan kişilerdi. Bunlar, güneyde bıraktıkları eşdeğer mallarını takas etmeyi kabul ederlerse, zilyetliklerinde bulunan malın koçanını alma hakkına sahip olacaklardı. Mallarda kayda değer geliştirme yapmış olan kişiler, malın bulunduğu kurucu devletteki geliştirilmemiş değerini ödemek kaydıyla bu malların koçanına sahip olabileceklerdi. (bkz. p. 13)
Hâlihazırda kullanmakta oldukları malları iade edecek olan kişiler, kendilerine uygun bir alternatif yerleşim yeri verilmedikçe, kullanmakta oldukları malları iade etme yükümlülüğü altında olmayacaklardı. (bkz. p. 13)
Mülkiyet iddiaları bağımsız ve tarafsız bir Mülkiyet Komisyonu tarafından incelenecekti. Bu Komisyon’da her iki kurucu devletten eşit sayıda üye ve yabancı üyeler görev yapacaktı. (bkz. p. 14)(Bu görevi şu anda mal tazmin komisyonu yürütüyor)
Plan’ın VII numaralı ekinin 5. maddesinin 2. fıkrasına göre, Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti, AİHM’ye, mülkiyet iddiaları konusundaki tek sorumlu tarafın kendisi olduğunu bildirecek ve AİHM’nin, önündeki mülkiyet hakkı ihlaline ilişkin başvuruları kurulacak olan Komisyon’a yönlendirmesini talep edecekti. (bkz. p. 15)
Annan Planı’nın 3. maddesinde, geri dönüp de kuzeyde ikamet etmeye başlayacak olan eski mal sahiplerinin sayısı konusunda konulan sınırlamalar çerçevesinde, anlaşmadan sonraki ikinci ve beşinci yıllar arasında yalnızca 65 yaşın üstündeki kişilere dönüş hakkı verilecekti. Dokuzuncu yıla kadar, geri dönenlerin, geri döndükleri köyün nüfusuna oranı % 6’dan fazla olmayacaktı. Bu oran, 14. yıla kadar % 14’ü ve 19. yıla kadar veya Türkiye Cumhuriyeti Avrupa Birliği’ne üye olana kadar da % 18’i aşmayacaktı. (bkz. p. 16)

Bu durum, bir yandan aslında ‘’Kıbrıslı Rumlar Plan’a hayır dedi ve bundan sonra artık hiçbir anlam ifade etmemektedir’’ diyenlerin haklı olmadığını, diğer yandan da, açık açık telafuz edilmesede , Mahkeme’nin, kararını verirken, BM tarafından hazırlanmış olan Plan’daki düzenlemelerle paralelliğe özel bir önem verdiğini göstermektedir.

Nitekim Mahkeme, BMGK’nın 541 sayılı kararıyla Annan Planı’na aynı başlık altında yer vermek suretiyle, yürürlüğe girmemiş olsa da, Plan’ın dikkate alınması gerekli bir belge olarak görüldüğünün işaretini vermiştir.

Konu çok açık ve nettir.Kıbrısın kuzeyinde Rumlardan kalan malların mülkiyet sorunu anlaşma olsun yada olmasın mal tazmin komisyonu aracılığı ile çözüm bulacak.

Mal tazmin komisyonundan memnun olmayanlar isterlerse yıllarca sürecek bir süreci göze alıp AİHM’ ne gidecek.

Fakat sonuçta problem Rumlar istesede istemesede Annan planındaki 5.verisiyonda yer alan toprak düzenlemelerine göre çözülecek.