Çok ağır ithamlar yapıldı dün…

Bizim gazete de dahil bazı gazeteler 16 Nisan referandumu için ön sayfalarını ‘evet’ ilanlarına kapatınca yazılmaması gerekenler yazıldı!

Bu gazeteler satılmıştı bazılarına göre…

Çete oluşturmuşlardı!

Bunlar içi boykot kararı alınmalıydı…

Okunmamalıydı, okutturulmamalıydı!

Teslim olmuşlardı bazı çevrelere…

Para için, menfaat için!

Bunların her birini okurken içim sızladı…

Eleştiri elbet yapılır ama hakaret niye ki!

En üzücü olanı da basın mensuplarından gelen ağır ithamlardı…

Hem de kendine ‘aydın’ diyenlerden!

Bu memlekette o kadar iğrenç olaylar yaşandı ama hiç bu kadar ağır hakarete maruz kalınmamıştı…

Her zaman olduğu gibi yine şu lanet olası siyaset var ya…

Siyaset yine en öne oturmuştu gazetelere yapılan suçlamalarda!

Suçla be kardeşim de, hakaret etmesen olmaz mı…

Yalan yanlış bir sürü yorum okuduk dün!

Ön sayfaların ilan olduğunu görmeyenler, oturup da sanki bizim gazetelerin aynı manşeti paylaşmaları gibi…

Oysa son yılların propagandalarında moda olmuş bir yenilikti o kadar!

Belirtmekte yarar var:

16 Nisan’da yapılacak olan referandumda benim oyum ‘hayır’ olacaktır…

Demokrasi gereği oy kullanırken özgürsem buna kimse müdahale edemez, ben de kimsenin hür iradesine gölge düşürecek bir yazı yazamam, yorumda bulunamam!

Kendime göre gerekçelerim var, ‘evet’ diyecek olanların da kendilerine göre doğruları var…

Bundan daha güzel bir şey olabilir mi!

Ama gelin görün ki bu referandum istenmeyen sonuçlara da yol açabilir, koca Türkiye’nin kutuplaşmasını daha ileri boyutlara taşıyabilir…

Birileri bu gidişe dur demezse tabi ki!

Zaten son yıllarda huzurun ve sevginin kalmadığı bir Türkiye’den kimler kazançlı çıkar ki…

Sevgili okurlar…

Şuna inanınki dünkü bazı gazetelerdeki ilan türündeki manşetler ‘hayır’ odaklı olsaydı bugün ‘evet’ manşetlerine hiç ses çıkarmayacak, gazeteler ve gazeteciler bu kadar zan altında kalmayacaktı…

Ama burada çok daha önemli olan gazeteler o veya şu nedenle suçlanırken bunun tüm camiaya mal edilmesi hatadır, insafsızlıktır!

Çünkü konu tamamen ticaridir…

Ama işte KKTC bir ilk yaşanmış, Türkiye’deki bir referanduma ilk kez bizim basınımız ve insanımız da dahil edilince bu kargaşalıkların yaşanması da beraberinde gelmiştir!

Gazete patronların gazetelerini para karşılığı satma suçlamalarını kabul edemeyiz…

Tamam şu anda eskilere göre gazetecilik yapılmamakta, gazeteleri artık gazeteciler değil patronlar yönetmektedir ama, eğer gazetecilik mesleği devam edecekse de bunun başka bir alternatifi yoktur ki!

Sonra…

Bazı siyasiler ve para babaları gazeteleri satın alabilir ve kendi politikalarına göre yönetebilirler ama…

Gazetecilerin ruhunu da satın alamazlar ki!

Tüm gazete ve televizyonlar satıldı mı!

Gazetelerde ve televizyonlarda çalışanlar, özellikle de yöneticiler bu işlerin ne kadar zor olduğu iyi bilirler…

Gün gelir maaş ödeyemeyecek, sosyal yatırımları yapamayacak noktaya kadar gelirler!

Biz bu meslekte çalışanlarının yüzüne bakınca kızaran yöneticiler de çok gördük…

İmkanlar kısıtlıdır, büyük özveri gerektirir bu meslek!

Uzun zamandır devlet televizyon kanallarına uydu yardımında bulunuyor…

Son olarak da gazetelere maddi katkı sağlanması kararı alındı!

Bir gazeteci olarak elbette gönül ister ki bu meslek hiçbir siyasinin kararlarına muhtaç olmasın ama…

Aması var işte!

Devleti siyasiler yönettiğine göre yapılan bu maddi yardımlardan sonra top yekün ‘medya siyasilere satıldı’ diyebilir miyiz…

Bunu diyen de büyük insafsızlık eder!

Özellikle basım mensubu arkadaşlara da sözümüz;

Lütfen eleştirelim ama bunu rencide edecek noktaya da getirmeyelim!

“Belediye sayısı 14’e düşsün…”

Büyükkonuk Belediye Başkanı ile Radyo Vatan’da biraz kısa ama dolu bir program yaptık…

Malum deve güreşlerini gündeme getirince biraz da siyasi olarak ve parti değiştirdiği için epey tepki almıştı…

Çünkü bizde modadır, insanları yeteri kadar düşünmeyenler ansızın hayvan sever kesilir!

Sennaroğlu turizme taktı ya ‘madem deve olmaz biz de balon getirir turizmin hizmetine sokarız’ diyor…

Bu da belki eleştirilebilir ama en azından bazı alternatifler için çalışıyor ya bu da bize göre önemlidir…

Bu arada Ahmet Sennaroğlu da 28 belediyenin çok olduğunu ve bu sayının hiç gecikmeden 14’e düşürülmesinden yana tavır koyuyor!

Hem de bir daha seçilememe riski olduğu halde…

MESAJ KUTUSU

Sayın Mustafa AKINCI, hata üstüne hata yapan Din İşleri Dairesi Müdürünü koruma altına aldığınız yönünde şikayetler yapılıyor. Eğer bu doğruysa bu konuda kim ricacı oldu bari onu da açıklayın ki kamuoyunun da bilgisi olsun!

Sayın Sami DİLEK, yönetim kurulu toplantısı açılmadan bittiği halde hak ve huzur parası isteyen üyelerinizin bile olduğunu duyduk. Yani bu kadarına da pes artık, 100 TL’nin peşine düştülerse diyeceğimiz bir şey yoktur!

Sayın Sunat ATUN, küçük bir araştırma yaptık Teknecik Elektrik Santralının zehir saçan bacasına filtre takılması için 20 Milyon TL gibi yüklü bir para gerekiyormuş. Rakam gerçekten çok fazla ama konu insan sağlığı olunca da mutlaka bir formül üretmek gerekiyor!

Sayın Serdar DENKTAŞ, Yeni Erenköy belediyesinin ara seçimleri için bunun yerine belediyeye yardım teklifiniz büyük bir kesim tarafından olumlu karşılandı. Zira burada çalışanların cebine üç aydır kuruş girmiyor.

Sayın Bülent DİZDARLI, hastanenin onkoloji merkezinde kanser haftası dolayısıyla arp dinletisinin yapılacak olması mükemmel bir karar. Ama işte sadece bu hafta değil her zaman olması gerektiğini düşünüyoruz zira bu Türkiye’nin bir çok hastanesinde böyle…

Sayın Barış BURCU, bizim müzakere heyeti istediği kadar iyi niyetli davranışlarda bulunsun ne yazık ki karşı taraf artık tamamen çözümsüzlüğe oynamaya başladı. Ağzınızla kuş tutsanız bile onlara kendinizi beğendiremeyeceksiniz, Allah sabırlar versin…

Sayın Remzi GARDİYANOĞLU, pek muhterem babanızın vefatını üzüntü ile öğrendik. Baba göçünce biz evlatların da çınar gölgelerinin bittiğini bilenlerdeniz. Merhuma Tanrı’dan rahmet size ve aileye sabırlar dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler nasip etsin…

Sayın Burhanettin KAYA, artık KKTC yasalarının verdikleri kararları da takmayıp o binanın kaçak kısmını kendiniz yıkmazsanız bundan böyle Kıbrıs Türkünün de işletmelerinize bakış açısı olumsuz olarak değişecektir. Bu kadar inat niye ki!

Sayın Doğuş DERYA, hamileliği 20 haftada sonlandırma çalışmalarınıza sizin partiden özellikle de hekimlerden de tepkiler gelmeye başladı. Konuyu bir kez daha tartışıp ay süresini düşürmekte yarar gördüklerini belirtiyorlar…

Sayın Mustafa BULUTOĞLULARI, iş konularında bu gidişle boynuz kulağı geçecek diye yorumlar yapılmaya başlandı. Özellikle disiplini ön planda tutmanız en büyük avantajınız olarak değerlendiriliyor, doğru olanı yapıyorsunuz…

Sayın Fikri ATAOĞLU, kış turizmi çalışmaları sonuç vermiş olmalı ki turizmciler bu kez geçmişe göre hayli mutlu olduklarını belirten mesajlar gönderiyor. Demek ki koşturunca oluyormuş değil mi…

Sayın Ziya ÖZTÜRKLER, sizin de aynen ifade etmeye çalıştığınız gibi YÖDAK’ın yeni yasasını beğenmeyenler acaba kendi dönemlerinde özerkleşmesi için parmaklarını kıpırdatmadılar. Siyasetin gözü kör olsun işte…

Sayın Hasan TOPAL, geçmişte hep eleştirilerle gündem olan G.Mağusa Hastanesi’ni şimdi teknolojik yeniliklerle anmak hepimizi mutlu ediyor. Bir de oradaki birkaç iş karıştırıcı hemşireyi normale çevirebilirseniz ne ala deriz…

Sayın Sami ÖZUSLU, basın kuruluşlarının hangi şartlarda görev yaptıklarını çok iyi bilen usta bir gazeteci olarak bazı gazetelere yapılan haksız saldırılara karşı bir tavır koymanız bekleniyor. Ağır ithamlar sadece meslektaşların bölünmesini sağlamaktan öteye gitmez…

Sayın Ahmet SENNAROĞLU, anlaşılan o ki parti değiştirmeniz nedeniyle yaptığınız ve bundan sonra yapacağınız tüm icraatlar da bazı kesimler tarafından eleştirilecektir. Her şeyin bir bedeli de oluyor değil mi…