Geçtiğimiz hafta içinde bir bet salonu sahibi tanıdık bir sima gelmişti ofise… Şikayetçiydi, hem de bir polis memurundan! 15 bin TL kadar borç takmış kendisine… 10 bin TL’sini bir şekilde ödemiş ama 5 bin TL’lik borcu ödememek için epey  direnç göstermiş…
Hatta ‘ver beni mahkemeye yıllarca sürün’ deme cesaretini bile göstermiş! İşletme sahibi de sadece bana değil diğer tanıdığı basın mensuplarını geçmiş ve  durumu anlatmış! Durumu yüksey düzey polis yetkililerine ilettik, borcunu ödedi ve olay  kapandı…
 …
Bu örneği niçin verdim elbette anladınız… Çünkü şu anda gündemin tepesine oturan iki konu var, birisi gece kulüpleri  diğeri de bet salonları. Kudret Özersay, ‘iktidar olunca bet salonlarını kapatacağız’ açıklaması  yaptıktan sonra şu anda açıklama bombardımanı yaşanıyor! Hele de CTP Genel Başkanı Talat da ‘büyük geliri var’ şeklinde bir açıklamada  bulununca tam bir memleket meselesi oldu…
İyi de oldu! Bu konu çok daha önceden tartışılmalı, masaya yatırılmalı ve gereken çok  önceden yapılmalıydı… Çünkü uzaktan bakıldığında masum gibi görülen bet ofisleri aslında tam bir  canavar!
 …
Bet ofisleri konusu açılınca ben de hep hatırlatırım; Yıllar önce DP yine muhalefetteyken bir televizyon programında Serdar  Denktaş, ‘iktidar olunca bet salonlarını kapatacağım’ demiş ama iktidar olunca  kapatmamıştı! Ya da kapatamamıştı… Belki oradan gelecek olan gelire alternatif kaynak bulamamış belki de ciddi  baskılar yemiş ama sözünü tutamamıştı! Şu da bilinen bir gerçek ki bet salonları, gazinolar ve gece kulüpleri en çok para  kazanılan yerler olduğu için siyasilere de ciddi kaynaklar sağlıyor ve böylelikle  devletin bile üzerinde söz sahibi oluyorlardı…
Ama sonuç ortada;
Polis memurlarının bile bet batağına battıkları bir süreçten geçiyoruz… Ve yıkılan çok sayıda aile!
Bet ofisleri konusu gündeme gelince muhalefette bet salonlarına karşı  olduklarını söyleyenler iktidar olunca hep şunu söyler ve kendilerini böyle savunurlar; “Bu sektörden büyük gelir elde ediyoruz ve bu para spora katkı olarak  kullanılıyor…” Yılda kazanılan yaklaşık 40 milyon TL tutarında bir para! Gençler futbol karşlaşmalarını bir yana koyun, at­köpek yarışlarına yatırıyor  paralarını, bu büyük bir bağımlılık yaratıyor ve onlara spor salonları, sahaları  yapılıyormuş toplanan paralar ile!
Kimse kusura bakmasın…
Olmaz olsun böyle para!
Ülke gençleri ve burada okuyan yurt dışından gelen öğrenciler, önce ufak tefek  başlıyorlar, sonra bağımlı oluyorlar ve Çin’de yapılan köpek yarışlarına bile  bahis koyuyorlar! Okul harçlarını bile buralara yatıran, elindekini avucundakini burada tüketen ve  sonra kendileri de tükenen çok sayıda insan var… Bir polis memuru bile bir bet salonuna 15 bin TL gibi ciddi bir rakam  kaptırıyorsa ve aile düzeni alt üst oluyorsa buradan gelecek olan para ne olursa  olsun aslında büyük tuzak olan bu mekanlar hiç gecikilmeden kapatılmalı ve  insanların hayatını karartan bu düzen artık son bulmalıdır! Bu arada ‘resmi olmazsa yer altına iner’ diyenlere de kesinlikle katılmıyorum… Bu sadece kendi sorumluluğunu bilmeyip, topu kucaklarından atan bir  zihniyettir!
 
 
 
Polis: Çok yoruluyoruz abi!
 
Genç bir polis arkadaşla sohbet ediyoruz… Mesleğini deli gibi seviyor, çok ciddi çalışıyor ve büyük özveri gösteriyor! Ama yüzünden de belli ki, uykusuz, yorgun ve bitkin… Bunun nedenini kendisi açıklıyor zaten; “Çok yoruluyoruz abi” diyerek! Doğrudur çünkü hem artan adli olaylar, hem de polisteki çalışan sayısının  eksikliği polis memurlarının çok daha fazla performans göstermesini şart  kılıyor! O görevden bu göreve koşturup duruyorlar… Geçenlerde hükümet polis teşkilatına 45 istihdam yaptıkları için böbürlenip  duruyordu! Sanki de mal bağışlamışlar gibi… Oysa bilmiyorlardı ki ya ya da bilmemezliğe geliyorlardı, polise 45 istihdam  yapılmış ama 55 çalışan da emekliye ayrılmıştı..
 
 
 
Türkiye Sağlık Bakanlığı devrede ama!
 
“Hekim istihdamı haberini, bu ülkenin, bu devletin yetkili kurumlarından değil  de, Türkiye'deki bir kurumdan öğreniyor olmamızın ne anlama geldiği  ortadadır.  İpin ucunu gören var mı? Su konusu solda sıfır kalacağa benzer.. Kardiyoloji, tıbbi onkoloji, radyasyon onkolojisi, nefroloji uzmanlıklarını  ilgilendiren hastalıklar, uzun süreli takipleri gerektirir. 
1­2 aylık görevlendirmelerle hastalarımızın sorunları değil çözülmek, daha  karmaşık ve riskli bir hal alma riski ile karşı karşıyadır.  Sorumluluğu kim üstlenecek? 
Üstlenmeyecek isim çoktan belli: 
Sn. İzbul...”
 
(Dr.H.İlker İPEKDAL)
 
 
Ercan’dan inip kiralık arabaya binmek!
 
2.5 yaşındaki Doğa’nın feci kazada hayatını kaybetmesi sonucunda bir çok konuda KKTC’de devlet ciddiyeti olmadığını da gösterdi…
Bunlardan bir tanesi kiralık araçlar meselesi!
İstatistiklere bakılırsa onlarca kiralık aracın ölümlü trafik kazalarına neden olduğu ortaya çıkar…
Özellikle de Türkiye’den turist ya da ticari amaçlı gelen ziyaretçiler Ercan’a indikten sonra burada araç kiralar ve sol şeritli yolda seyrederler!
Alışık olmayan sistem, küçük bir hata ve biraz da dikkatsiz sürüş kiralık araç sürenlerin kaza yapmasına neden olur…
Kendimden biliyorum çünkü Türkiye ziyaretlerinde genelde ben de araç kiralar ve araca bindikten sonra ilk saatler zorlanırım…
Hatta içimden hep ‘sağdan gideceksin unutma’ diye de söylenip kendi yöntemimi kullanırım…
En büyük şans Türkiye’de genelde yolların çift şerit gidiş gelişli olmasıdır!
Ama bizde bu konuda çok kötü yollar var, bir tanesi de Ercan-İskele arası…
Bu sorun nasıl halledilir bilemem ama muhakkak bilimsel bir yöntem vardır diye düşünüyorum…
 
 
Özel okullar denetleniyor mu!
 
Yasa dışı kürtaj olayının ortaya çıkması özel sağlık merkezlerinin ve hastanelerin denetim eksikliğini de gündeme getirdi…
Ne yazık ki bu konuda denetim diye bir şeyin olmadığı ortaya çıktı!
Bundan yola çıkarak özel okulda çalışan bir kadın öğretmen özel okullarda da denetim eksikliği olduğunu, hele de bazı okulların tamamen şova dönük eğitim yapıldığını anlattı…
Onun için buradan uyarmamızı istedi;
Biz de aracı olduk!
 
 
Kanser kimin umurunda!
 
“Ülkede şu an en büyük sorun bence "KANSER"dir.
Ama diğer alt sorunlarla gündem meşgul edilip bu konu geri plana atılmaktadır.
Etrafınıza bir bakın. Hemen hemen herkesin bir tanıdığı, aile yakını veya bildiği birçok kişi KANSER olmuş veya bu yüzden hayatını kaybetmiştir.
Hiç olmadığı kadar çok kanser hastası ile karşı karşıyayız ve bu sayı her geçen gün kabarmaktadır.
Yediğimiz güvensiz Gıdalar,
Mahalle ortalarına dikilen yüzlerce Baz İstasyonu,
Birçok ülkede kullanımı yasaklanan veya uzak durulan İlaçların serbestçe satılabilmesi,
Çevrenin Kirletilmesi,
Ve daha birçok etken hepimizi bir "KANSER ADAYI" yapmıştır.
Kansere neden olan veya tetikleyen bu unsurların tartışılmasından özenle kaçınılmaktadır.
Neden mi?
Çünkü tüm bu kanser yapıcı veya etken olan unsurların üreticileri "BÜYÜK PARA BABALARI"dır.
Ne Hükümet, ne Meclis ve ne de Medya (istisnalar hariç) bu konu üzerine yürümemektedir.
Çünkü hiçbir yetkili makam bu ülkede yaşayan insanların KANSER'e yakalanmasını PARA BABALARINI üzmemek adına umursamamaktadır.
Bunun bir başka açıklaması olamaz…”
 
(Barış MAMALI)
 
 
“Cumhuriyetçiler çıplak!”
 
“Çocuk, 
tek çıplak Kralı görmüş 
ve haykırmıştı dün; 
"KRAL ÇIPLAK"
Bugün çıplak olan 
yalnızca Kral değil ki. 
Vezir çıplak... 
Soytarılar çıplak...
Muhafızlar çıplak...
Jurnalcılar çıplak...
Kapıkulları çıplak... 
Alkışçılar çıplak...
Ahali çıplak.
En önemlisi,
CUMHURİYETÇİLER ÇIPLAK..!
Çıplaklık dönemidir bugün.
Hangi çıplağı haykırsın çocuk…”
 
(Derman Sarachoglou)