2019 Yılı Lefkoşa ağır ceza mahkemesinin adli yıl kapanışında başkan Fadıl Aksun şöyle demişti;

''Umarız doğru teşhis ve doğru tedavilerle bu ülkede nüfus oranına göre yüksek değerlendirilebilecek suç oranları ilerleyen yıllarda düşer ve ağır

ceza mahkamelerinin yüküde hafifler. Bunu söylerken geçmişten günümüze ülkemizdeki kolluk kuvetlerinin sayı olarak ciddi noksanlık yaşadığını gözetlemekteyiz.

Polis sayısının toplumdaki nüfusa ve suç oranına uygun hale getirilmesi elzemdir''.

Sayın Hakim sorunun esasını tesbit eden bir açıklama yapmıştı.

Ve suçun önlenebilmesi içinde kırık camlar teorisi diye çok çarpıcı birde örnek vermişti.

Teori kısaca şöyleydi;

"Metruk bir bina düşünün. Binanın camlarından biri bile kırılsa, o camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş

atıp, binanın tüm camlarını kırar.

Yada Bir elektrik direğinin dibine ya da bir binanın köşesine, biri, bir torba çöp bıraksın.
O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede dağlar gibi çöp birikir.

Kırık Cam Teorisi" ABD'li suç psikologu Philip Zimbardo'nun 1969'da yaptığı bir deneyden ilham alınarak geliştirilmişti.

Zimbardo, suç oranının yüksek olduğu, yoksul Bronx ve daha yüksek yaşam standardına sahip Palo Alto bölgelerine birer 1959 model otomobil bıraktı.
Araçların plakası yoktu, kaputları aralıktı. Olup bitenleri gizli kamerayla izledi.
Bronx'taki otomobil üç gün içinde baştan aşağıya yağmalandı. Diğerine ise bir hafta boyunca kimse dokunmadı.
Ardından Zimbardo ile iki öğrencisi, sağlam kalan otomobilin yanına gidip çekiçle kelebek camını kırdılar. Daha ilk darbe indirilmişti ki çevredeki insanlar (yani zengin beyazlar) da olaya dahil oldular.
Birkaç dakika sonra o otomobil de kullanılmaz hale geldi. "Demek ki" diyordu Zimbardo, "İlk camın kırılmasına, ya da çevreyi kirleten ilk çöpe, ilk duvar yazısına izin vermemek gerek. Aksi halde kötü gidişatı engelleyemeyiz."

11 Ekimde malum Cumhurbaşkanlığı seçimi ile birde Anayasa değişikliği halkın onayına sunulacak.Referandum Yüksek mahkemenin yargıç sayısının artırılmasını öngörüyor.

Hemen başından söyleyim keşke bu referandum maddesinin yanına halkın geleceğini ilgilendiren 1-2 değişiklik maddesi daha eklemiş olsaydık o

zaman belki referandum daha kolay onaylanırdı.Ama şimdi kolay değil.

Son 1 haftaya girerken Hayır ve Evet cephesinde yer alanlar kendilerini göstermeye başladılar.

Konuya bilimsel yaklaşanalar yanında duygusal yaklaşanlarda yok değil.

Açıkçası Cumhurbaşkanlığı seçimine bile konsatre olamamışken halkın bu Anayasa değişikliğini tam olarak anlamadan sandığa gitmesi son derece

yanlış olur düşüncesindeyim.

Ve bu konuda çoğu suskun olsada yargının işleyişini bilenlerin düşüncelerinin bu konuda yol gösterici olabileceğine inanıyorum.

Bunun son haftaya kalmış olması şansızlık.Ama son 1 haftada olsa herkesin konuyu iyice anlamasının gelecekte keşkelerin olmaması adına önemli

olacağı kanaatindeyim.

Bende konuyu esas itibari ile bu hafta iyice anlamaya çalıştım.

Bunun içinde Anayasaya evet denmesini salık veren siyasilerden çok özellikle avukatlarımızın,yargıçlarımızın yapmış oldukları açıklamaları dikkatle okudum.

Anlamaya çalıştım.

Kaza Mahkemelerinde 38 yargıç görev yapıyormuş.

Mahkemlerde 1 Temmuz 2020 itibarıyla

10 bin 940 hukuk davası, 13 bin 456 ceza, 490 aile davası bulunuyormuş.

30 Haziran itibarıyla 10 bin 667 ceza, 20 bin 78 hukuk davası bulunuyormuş

Ülkede 3 tane Ağır Ceza Mahkemesi bulunuyor.

Lefkoşa Ağır Ceza huzurunda 55,

Mağusa Ağır Ceza huzurunda 52,

Girne Ağır Ceza huzurunda ise 59 dosya bulunuyormuş.

Bu kadar çok dava sayısına karşın İskele, Güzelyurt ve Lefke’de 2’şer yargıç, Girne’de 7, Mağusa’da 6, Lefkoşa’da ise 10

Toplmada 29 yargıç görev yapıyor.

8 Yüksek Mahkeme Yargıcı 55 personel,

38 Kaza Mahkemesi Yargıcı 276 personelle çalışıyor.

Yüksek Mahkeme’nin 8 yargıcı bunlardan biri başkan ve diğer yedisi de üye.

Bu 8 yargıçlardan Yüksek Mahkeme ,5 yargıç ile anayasa mahkemesi , 3 yargıçla da Yargıtay oturumu yapıyor.

Yargıtay hukukun önündeki şu andaki dava sayısı 657, aynı heyetin 32 aile istinafını dinliyor.

Yargıtay Hukukun 2012’den bekleyen 3 ana dosyası bulunuyor, ailenin 2014’den 1 tane,

Yüksek İdare Mahkemesi’nin tek yargıç 110,

Heyet 433 toplam 543 dosyası bulunuyor, en eskisinin 2011’den 1 dosyası var.

Anayasa’nın bekleyen 21 dosyası 5 dosyada 2018’den kalma

Asli yetkidede 2018’den 3 dosya,

Toplam 9 dosyası bulunuyor.

Polisimize gelince

1 Ocak 19 tarihinden 8 Ağustos 19 tarihine kadar polisimizde 569 adet cürüm 477 adet kabahat 444 adetde dosyası tanzim edilmiş.Yük ağır yani.

Bunun yanında ‘’Bugün örneğin Yüksek İdare Mahkemesi’nin iş yükünü, devleti yönetenlerin hukuka aykırı işlemleri, keyfi atamaları, nakilleri, torpil ile işe alımları, ihalesiz işleri, yolsuzluklar gibi birçok dava oluşturmaktadır’’ diyen eski hakimin bu konuda söylediklerinide önemsiyorum.

Yalnız 29 kaza mahkeme yargıcı 30 bin dosyaya bakarken ve yaklaşık her bir yargıca 1000 civarında dava düşerken 8 yüksek mahkeme yargıcının nasıl olurda 1300 civarındaki davaya bakma noktasında sıkışıklık yaşadığınıda anlamış değilim.

Avukat değilim bundan dolayı Matematik bilgime dayanarak benim anladığım bu.

Bunu bu şekilde oranlamak doğru değil diyenler varsada topluma izahını daha iyi ve daha anlaşılır bir şekilde yapmaları gerekir.

Yüksek mahkeme başkanı sayın Narin Ferdi Şefik hanım ve eski başkanlar Nevvar Nolan ve Şafak Önerininde Anayasaya evet denmesi ile ilgili haklı nedenlerine katılıyorum .Çünkü onlar siyasetçilerden umutlarını kesmişler hiç olmazsa yargının itibarını bu yolla kurtarırız düşüncesindeler.

Ama ben siyasetçinin her sıkıştığında sorunu başından atmasına karşıyım.İşin bu duruma gelmesine ve yüksek mahkemdeki davalar için ilave

yargıç istenmesine yol açanında siyaset ve içinde bulunduğumuz siyasi rejim olduğuna inanıyorum.

Kırık pencere teorisi ya da daha bilinen ismiyle kırık cam teorisi insanların olduğu çevrede bozulma varsa, yasanın olmadığı düşüncesinin

benimsendiğini öngörüyor.

Yasaları yapacak ve uygulanmasını sağlayacak olan ise meclisteki Milletvekilleri .Bu durumu düzeltmek için onların günün şartlarına göre yasa

yapmaları ,partizanlık yapıp gelişigüzel istihdam yapmamaları onun yerine belki ihtiyaç halinde polisimize öncelik tanıyıp onu nüfusla orantılı bir

hale getirmeleri ama en önemliside yasaların kim olursa olsun uygulanmasını sağlamaları.

Önce siyasetçi kendine çeki düzen vermeli iyi yönetmeli ki mahkemelerimizde nefes alsın.

Bakmayın tümünün ekranlarda Anayasa referandumu için evet demelerine.

Aslında onlarda kabahatlerini biliyorlar ve yargının arkasına gizlenerek ‘’Bakın biz istemedik bu değişikliği hakimler istedi’’ diyerek kabahatlerini gizlemeye çalışıyorlar.

Bunun için siyasetçiler başları her sıkıştığında Anayasada işlerine gelecek değişiklik yapıp yargıçların sayısını artırmak yerine suçların

sayısını azaltmak için çalışsalar daha iyi olur düşüncesindeyim.