Açıkçası Kıbrıs meselesi üzerine çok fazla makale yazmam.Sebebine gelince.

Hem bu konuda çok yazan vardır. Hemde bu konuda araştırma yapmış ömrünü bu konuya harcamış üstadlara ayıp olacağına inanırım.

Yalnız gördüğüm o ki bunca yazılan çizilene rağmen hala daha anlamamış yada eksik anlamış olanlar olduğudur.

Bundan dolayı üstadlarımında affına sığınarak benimde çorbada tuzum olsun istedim.54 Yıllık hayatımda gördüklerim ve yaşadıklarım ışığında bunu bir yazı dizisi ile sizlere anlatmaya çalışacağım.Hata ve nisyan müstesna.

Kıbrısta özelliklede sol kesim tarafından yüksek perdeden ısrarla seslendirilen bir kelime var.

Barış.Bu kez barış olacak…Kıbrısta barış engellenemez.

2004 Annan planındada bu kelime birçok pankart afiş ve söylemde yer almıştı.

O dönemde yalnız sol değil bir çok kişi hep bir ağızdan haykırmıştı.

‘’Kıbrısta barış engellenemez.’’

Türk tarafı Evet Rum tarafı hayır deyince son 16 yıldır çok fazla duymaz olduk.

AB bile Kıbrıstaki barışı menfaatlerine heba etmedi unuttu.

Kıbrıs'ın dosyasına hakim ve adanının birleşmesini destekleyen AB gözlemcileri DİSİ'nin 2004 yılında yapılan 'Annan Planı'na taktiksel olarak evet

dediğine işaret ettiler.AB gözlemcileri sonuçta Annan Planı referandumunda Rum halkının hayır diyeceği önceden bilindiği için DİSİ o zaman AB

üyesi olacak Kıbrıs'ın (Rum tarafı) bilhassa AB başta olmak üzere uluslararası arenada diyaloğunun iyi sağlanması amacıyla Annan Planı'na karşı

olmasına ragmen taktiksel olarak evet dediğinin altını çizdiler.

Şimdi 27-29 Nisan'da Cenevre'de bir toplantı gerçekleşecek .

Bu kez meydanlarda Kıbrısta barış engellenemez pankartları yok.Meydanlarda sessiz.

Barışa gelirsek.

  1. bu kavram içerisine, insan hayatına saygı göstermek ve her türlü ayrımcılık ve önyargıdan kaçınarak, tüm insanların onuruna saygı göstermek de girer.

Barış kavramını, kişisel menfaatleri için kullananlar ve demagojik söylemlerinde öne çıkaranlar pek ala barış kelimesini tanımlamaktan uzaktır.

Ve sırası geldiğinde herkes içinde farklı anlamlara sahip bu kelime.

Kimileri için barış, kendisinin kaybettiği durumlarda aldığı izin. İzin süresi bitince yani tekrar gücü yerine geldiğinde ve zeka kapasitesi arttığında savaşmaya devam ediyor.

Bir başkası içinse yaşam savaşında yanındaki arkadaşı düşerse yerden kaldırmasıdır .

Bazıları ise barışı rahat yaşamını devam ettirirken ona rahatsızlık verenleri engellemek için yapılan uğraşılar olarak tanımlıyor.

Bir başka grupsa, ezildiği düşüncesi ve fikri ile ezmek için eyleme geçme haline barış diyor .

Tabii barış kelimesi çok güzel bir kelime olsada bugün Kıbrısta ‘’barış olsun’’ kelimesi her seslendirildiğinde bende süren bir savaşı hatırlattığından

ister istemez korku endişe yaratıyor.Doğru terminoloji olmadığını düşünüyorum.

Aslında bizi yöneten kendi seçtiğimiz siyasetçilere olan kızgınlığımızdan dolayı onları barış kelimesi ile dövmeye kalkmasak barışın 1974 de hem

Türkler hemde Rumlar için bu adaya geldiğini hatırlayacağız ve belki daha doğru kelimeyi bulacağız ama sürü psikolojisi algı yanılması bizi bundan

uzaklaştırıyor .

Cenevrede yapılacak olan 5+1 toplantıya gelince.

Bu toplantıda hernekadar AB de gözlemci olarak bulunmak istesede Garanti ve ittifak anlaşmalarınında tarafları olan Kıbrıslı Türkler, Kıbrıslı

Rumlar, garantör ülkeler Türkiye, Yunanistan ve İngiltere ile BM olacak gibi.

Topantıya Türk tarafını temsilen Cumhurbaşkanımız sayın Ersin Tatar katılacak.

Kıbrıs adasında son 50 yıldır huzur ve barış hakim.Bundan sonrada ada halklarının isteğinin ayni huzur ve barışın sürmesini sağlayacak çözüm şekli olduğu açık.

Son 50 yıldır süren toplumlararası görüşmelerden,zirvelerden ve Annan planı referandumuda göstermiştir ki ne yazık Rum tarafı bir ortaklık için

olması gereken en önemli unsur olan egemenliği paylaşmak istememektedir.Bunun en yakın canlı şahitleriyiz

Rauf Denktaştan Mustafa Akıncıya gelinceye kadar kim geldiyse bunu değiştiremedi.

Ellerinden gelse nefes borumuzu da kesecekler.. Ne yapayım artık?.. Kendimi Sarayönü'nde asayım mı?" mealindeki tarihi vurgu ikinci

Cumhurbaşkanımız Mehmet Ali Talat'a;

"Karşımızdakiler maksimalist... Bizim neslin bu sorunu çözemeyeceği anlaşılmıştır" mealindeki tarihi vurgu ise dördüncü Cumhurbaşkanımız

Mustafa Akıncı'ya ait...

Neticede Kıbrısta barışı engelleyenin kim olduğunu görmek isteyen için bunlardan daha açık bir tez ortaya koyması gerekiyor diye düşünüyorum.

Konu şu ki bu saaten sonra bu ada üzerinde bundan sonra öngörülebilir en gerçekçi çözüm Kıbrıs'ta barış ve bölgesel istikrar hemde Türk ve

Rum halklarınında barış ortamının bozulmaması için iki devletin işbirliğine dayalı bir anlaşmanın olması yani 2 Devletlilik.

Ortada BM’ nin 186 ve 541 numaralı kararları var güvenlik konseyi izin vermez ABD ,Rusya ,Çin, Fransa buna karşı çıkar diyebilirsiniz.

Bende BM kararlarıda Kuran-ı Kerim değil derim.

Kosovanın bir devlet olarak tanınmasında bazı kararların bir gecede nasıl bay- pass edildiğini hatırlayın.

Esas olan konu arkada pişirilen başkabirşeyler varsada onu biz bilmiyoruz bize gösterilen sadece perdenin önü.Gerisindekileri görme gücümüz yok.Ancak tahmin edebiliriz

Cenevre 5+1 de sayın Cumhurbaşkanı ve garantör ülke Türkiyenin tavrı etkili olacak .Hernekadar bu tavrın nasıl olacağı son Cumhurbaşkanlığı seçiminde verilmişsede yinede kamuoyunun düşüncelerini bu aşamada bir kez daha almakta sakınca yok.

Toplumun onlara vereceği mesaj ve toplumun farklı kesimlerinden paylaşılacak doğru ve öngörülebilir düşünceler buna değer katacak.

Zaten Cumhurbaşkanıda toplantı tarihinin yaklaştığı bu günlerde bu kesimleri davet ederek görüşlerini almaya başladı.

Şimdi yurtseverlik iddiasında olanlar için zaman hamaset değil siyaset zamanı. Dalkavuklara değil diplomatlara gereksinim var. Susmak değil

sormak, hayıflanmak değil çözüm önermek.

Bıyıkaltından gülmek değil, ama doğru ama yanlış içten konuşmak. Sürüklenmek değil hep birlikte muhataplık iddiamızı ortaya koymak.

Tabii buda yeterli değil bir konu daha var ve çok önemli .

Eğer 5+1 e giderken 2 ayrı Devletliliği savunacaksak altının da iyi doldurulması gerek .Bunun yalnızca bizim isteğimizle olmayacağıda bir gerçek.

Bu konudada halkın motivasyonunu artıracak uluslararası alanda desteklere ihtiyaç olduğuda ortada.

5+1’ e gidecek olanların bu konuyuda toplumla paylaşması cesaretlendirmesi önemli olacak.Ki güçlü olduğunu hisseden halk güçlü mesaj verebilsin.

Yoksa sessiz çoğunluk ayrı devleti olmayı isterken çıkacak olan ses cılız kalacaktır.

Unutmayalım barış öyle birşeydir ki Hürriyet elden gittiğinde daha çok anlam kazanan bir kelime.Barış öyle birşeydir ki düşman bayrakları

kasabanızda dalgalanmaya başladığında ta içinizde bir yerleri sızlatan ,bombalar sağınıza solunuza düşerken kundaktaki bebelerinizi nereye

saklarım nasıl korurum düşüncesi ile allak bullak olduğunuz anlarda daha bir anlam kazanan kelime .

“Barış karşılıklı kabul etmedir.Barış farklı olana saygıdır. Barış yüzleşme ve özeleştiridir. Barış her sabah mutlu bir kahvaltı yapmaktır. Barış, sağlıkla yaşlanıp; ecelle ölmektir.

Ve barış için en az iki taraf gereklidir.

Son söz olarak bir alıntı ile bitirelim;

"Kıbrıs'ı ailesini ve çocuklarını seven ve hür yaşamak isteyen her Rum, Türk ve Ermeni ENOSİS'i şartsız ve karşılıksız olarak desteklemelidir."
Ezekias Papayuannou
AKEL Genel Sekreteri

Kaynak: AKEL AP milletvekili Niyazi Kızılyürek... Bir Hinç Tarihi s.54

Devam edeceğiz.......