Cenevre zirvesinin en can alıcı konularından bir tanesi…

Tarafların birbirine sunacağı haritalar!

Öyle bir hassas konu ki BM’nin gizli kasasında saklı olacak…

5 kişiden başkası da bilmeyecek!

Bu iş artık fazla gizemli olmaya başladı…

Belki bu gizlilikle iki tarafın da kamuoylarının baskı unsuru olabilecekleri düşünülmüştür ama…

Son kararı referandumlarda halklar vereceğine göre olayı bu kadar esrarengiz hale getirmek de neyin nesi!

Madem öyle, burada Cumhurbaşkanı Akıncı’ya güvenmekten başka bir şey kalmıyor bize… …

 Peki hükümet Akıncı’ya güveniyor mu…

Kesinlikle güvenmiyor!

Bir çoğu Özgürgün ve Denktaş’ın Cenevre’e dostlar alışverişte görsün modunda gittiğini sanıyor ama…

Değil işte!

Akıncı ve Anastasiadis ekipleriyle birlikte bir odaya gömülüp pazarlık üstüne pazarlık yaparken meğerse hükümet ortakları da başka bir odada toplanıp Akıncı’ya ültimatom niteliğinde bir mektup vermişler…

Harita…

Siyasi eşitlik…

Mülkiyet…

Tazminat gibi konularda!

Önce taahhüt istemişler… …

Akıncı o cenderenin içinde hükümeti takar mı bilinmez…

Bir yanda Rum tarafı…

Diğer yanda garantör ülkeler!

Ardından da kendi ülkesinin hükümet ortakları…

Şu sıralar kimse Akıncı’nın yerinde olmak istemez!

Bir de Kıbrıs Türküne verdiği sözler var…

“Hayır” denilecek bir anlaşmanın altına imza atmamak gibi!

Umarız kendini yakından takip eden sağlam bir sağlık ekibi vardır…

Bu arada bundan sonra ki sözümüz hükümetedir…

Yaşamınızın bundan sonraki kısmını Cenevre’de geçirecek haliniz elbette yok!

Bir şekilde birkaç güne kadar adaya döneceksiniz…

Gelince gittiğiniz günü arayacaksınız çünkü vatandaş bıraktığınız gibi değil!

Öyle acımasız zamlar yaptınız ki belki bununla birlikte bu ay da maaşları ödersiniz ama…

Ya sonra ne yapacaksınız!

Maaş ödemek için vatandaşın cebine el uzatmaya devam mı…

İşte o zaman ne olacak biliyor musunuz;

Halk patlama noktasına gelecek!

 …

Yapılan son zamlar insaf boyutunu çoktan aşmıştır…

Bu acımasız zamlara döviz patlaması da eklenince ortaya çıkan durum hiç iç açıcı olmayacaktır!

Siz istediğiniz kadar Cenevre’de görüşmelerde söz sahibi olmaya çalışın, vatandaş öyle bir öfke patlaması yaratacaktır ki işte o zaman ‘ne olursa olsun çözüm olsun’ moduna itilecektir…

Ve son olarak bir tavsiye;

Adaya gelmeden Cenevre’de bir toplanın ve zamların kaldırıldığını açıklayın!

Tabi ki bundan sonra neler olabileceğini görebiliyorsanız…

Hadi Akıncı’yı frenlediniz diyelim!

Vatandaşa sizin fren tutmaz, bizden uyarması…

2004’deki kazık!

Cenevre’de görüşmeler devam ederken TC Başbakanı Binali Yıldırım 2004 yılındaki Annan Panı sürecini hatırlattı…

Net bir açıklama ile ‘Kıbrıs Türkü’ne kazık attınız’ dedi!

Doğru da söyledi…

Ama Kıbrıs Türküne kazık atan başkaları da vardı!

Örneğin dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül…

Yeter ki Annan Planı’na ‘evet’ deyin demişti!

Rumlardan ‘evet’ çıkmazsa kapı kapı gezip KKTC’nin tanıtılması için çaba sarf edecekti… Sonra Başbakan ve Cumhurbaşkanı oldu!

Ne kapı kapı gezdi, ne de o sözünü gündeme getirdi…

Onun içindir; Kıbrıs Türkü ha keşke sadece AB’den kazık yeseydi!

Kazık çok yakından atılınca daha fazla acıtıyor…

Vekilin midesi daha mı büyük!

Dev-İş eski başkanı Mehmet Seyis…

Şu anda emekli bir sendikacı ama!

Dur durak bilmiyor…

Gündemi çok yakından takip edip yorumu patlatıyor!

Hayat pahalılığı oranları açıklandı ya…

Bizim vekiller bin TL dolayında artış alacaklar ay sonunda!

Diğer çalışanlar da ortalama 200 TL civarında…

Mide meselesini gündeme getirdi Mehmet Seyis…

Onların midesi daha mı büyük diye!

Ne gariptir ki bizde adalet böyle işliyor…

Çok alan hep kazanıyor!

Az alanın atlat canı çıksın…

Feminist ablalar nerede!

Girne’de intihar ettiği söylenen talihsiz kadın…

Ailesi orta çıkıp kadının tam 14 senedir eşi tarafından şiddet gördüğünü açıkladı!

Nedense benim de aklıma hep bir şiddet olayından sonra yeri geldiğinde mangalda kül bırakmayan feminist ablalar geliyor…

Bu tür olaylarla ortalığı toz duman etmeleri gerekiyor ama!

Onlar susmayı yeğliyor…

Onlar sustukça da!

Şiddetin önüne bir türlü geçilemiyor…

Türkiye basının pek de umurunda değil!

Oysa Kıbrıs yıllar önce Türkiye gazetelerinde manşetten inmezdi…

Anadolu insanının yüreği Kıbrıs’la atar, basın da yoğun ilgi gösterirdi!

Cenevre’de üç gündür ciddi müzakereler yapılıyor…

Daha ön sayfalarda tek bir haber bile göremedik!

Bu da duyarlı Kıbrıs Türkünün dikkatinden kaçmıyor…

Bunun tek bir nedeni var;

O da Türkiye basınının artık tamamen holdinglerin eline geçmesi!

Bütün manşetler şimdi iş takipçiliği üzerine atılıyor…

Ne kadar çok yalakalık o kadar çok ihale demek!

MESAJ KUTUSU

Sayın Hüseyin ÖZGÜRGÜN, Cenevre’ye ayak bastığınız anda Serdar beyle birlikte Cumhurbaşkanı Akıncı’ya ültimatom niteliğinde yazılı bir belge vererek karşı tarafın taahhütleri yerine getirmeden adım atmamasını istemişsiniz. Bakalım talebiniz hangi boyutlarda yerine getirilecek!

Sayın Barış BURCU, her açıklama yaptığınızda basın mensupları önemli ip uçları bekliyor ama her seferinde de hayal kırıklığı yaşıyor. Çoğu sıkıldı dışarıda kar topu oynamayı tercih etmeye başladı. Sizin de elinizden bu kadar geliyor değil mi!

Sayın Fikri TOROS, vatandaşa dövizle borçlanmamasını istediniz doğru da yaptınız ama asıl sorun bundan sonraki değil daha önceki borçlar! Bunun çözümünü sağlayabilirseniz omuzlarda taşınıp hatta ilk seçimlerde Meclis’e bile kolaylıkla girebilirsiniz…

Sayın Onur OLGUNER, Eskişehir’deki Porsuk çayından etkilenip Lefkoşa’ya da Dereboyu Deresi projesini uygulamak için çizimlere başlamışsınız bile! Belediye başkan adaylığı için iyi bir başlangıç olabilir değil mi! Zaten hayal etmeden de hiçbir şey olmaz ki, kolay gelsin…

Sayın Mustafa ARABACIOĞLU, mülkiyet konusu gündeme gelince her nedense vatandaşın gözü kulağı sizde oluyor değil mi! Eğer bir referandum olursa öncesinde yine büyük sorumluluk alacaksınız gibi geldi bize, gözlükleri yenileyin deriz…

Sayın Sibel SİBER, Cenevre öncesinde vekillerin ve kamuoyunun kaygılarını Cumhurbaşkanına bildirdiğiniz halde hiçbir geri tepki almamışsınız! Bu da demektir ki tolum olarak Cumhurbaşkanının tamamen insafına kaldık. Güvenmekten de aşka bir alternatifimiz yok…

Sayın Bülent DİZDARLI, aktif siyaset için heyecan yapıp eşiniz istedi diye girememek ne zor bir duygudur değil mi! İyi de zaten böyle bir şeye girişseniz size hitap eden bir siyasi parti daha anasının karnından doğmadı ki! Ayrıca kadınları da yabana atmamak gerek…

Sayın Zeki ÇELER, Cenevre’ye büyük heyecan ve umutla gittiniz ama ikinci gün sonunda sıkıldığınız ve memleketi özlediğiniz söyleniyor! Hele de sizin yavrular burnunuzda tütüyor değil mi, ha keşke en azından birini götürseydiniz fena mı olurdu…

Sayın Özdemir TOKEL, meğerse Cenevre’de asıl ağır abi sizmişsiniz…Tam da toprak konuşulmaya başlandığınızda orada olmanız bir tesadüf olmasa gerek değil mi! Bu arada bazı uluslar arası reklam şirketleri ile dirsek temasına geçtiğiniz de söyleniyor…

Sayın Şahap AŞIKOĞLU, yani değme televizyon programcılarına taş çıkartmaya başladınız! Dağarcık zengin olunca habercilik de daha zevkli oluyor değil mi! Acaba diyoruz sektör mü değiştirseniz. Tabi ki aç kalma ihtimalini de düşünmek gerek…

Sayın Fevzi TANPINAR, Beşparmak Grubu olarak Cenevre’de ikili temaslarınız Türkiye basınına kadar düştü. Bir de oraya kadar gitmişken bir Telsim standı açsaydınız nasıl olurdu acaba! Bir taşla iki kuş vurmuş olurdunuz…

Sayın Mehmet SEYİS,yani sendikacılık yaparken zaten yeteri kadar siyasilere el aman çektirdiğiniz şimdi emeklilikte de rahat durmuyorsunuz! Demek ki genetik hale geldi desenize! Aktif siyaseti düşünmez miydiniz…

Sayın Barbaros ŞANSAL, KKTC’den ihraç olayını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşıyacağınızı ve bunun için uluslar arası alanda başarılı olan avukatlar tuttuğunuz konuşuluyor. Çok da iyi olur zira böylelikle dünya basını da bizim ülkeyi tanımış olur…

Sayın Cem DANA, son günlerde Lefkoşa akşamlarında fazlaca görülmeye başlamışsınız. Bizim burada özellikle geceleri hava epey serttir ve fena çarpabilir aman dikkat. Özellikle iç donu giymeniz öneriliyor…

Sayın Alihan PEHLİVAN, Cenevre ekibinde olmayınca kendi imkanlarınızı seferberlik etmiş ama bileti İsviçre yerine İsveç’e kesince tüm planlarınızın suya düştüğünü öğrendik. Bari Stockholm’e gidip adaları bir gezseydiniz…