Yaşlı Hakları ve Ruh Sağlığı Derneği geçenlerde ellerinde pankart eylem yaptı…

Hükümete sordu;

Yaşlılar için ne vaat ediyorsunuz diye…

Doğru ve yerinde bir soru olabilir!

Ama bize göre bu sorunun muhatabı öncelikle yaşlı kesimin evlatları olmalıydı…

Şu soru da eklenebilirdi;

Yaşlı ana ve babalarınız için ne yapıyorsunuz, neler yapacaksınız?

Ya da neler yaptınız şimdiye kadar?

Öyle değil mi ya!

Son yıllarda moda haline geldi…

Analar, babalar yaşlanıp da elden ayaktan düşünce kurtul da nasıl olursa kurtul politikası gelişti!

Belli bir kesimi dışarıya koyuyoruz…

Ama öyle de bir kesim var ki onlar için sanki geçmiş hiç yaşanmamış gibi!

Evlatlara verilen özverili emekler…

Uykusuz geceler!

Çekilen çileler…

Bu ülkede elbette yaşlılarımız için çağdaş yaşam alanları oluşturulmalıdır…

Aynen Türkiye ve diğer modern ülkelerdeki gibi!

Örneklerini kendi gözlerimizle gördük…

5 Yıldızlı otelden farksızlar!

Sağlık başta olmak üzere eğitim, sanat, kültür ve daha nice hizmetler…

Düşününce de aklımıza hemen Lapta Huzur Evi geliveriyor nedense!

Çok kez oraya da gidip gördük…

Devletin ağırlığı buralarda çok hafif kalıyor!

Buna bir de ailelerin ilgisizliği eklenince varın gerisini siz düşünün…

Yıllar önce oraya bırakılan ama aranıp sorulmayanlar bile var!

Bazı evlatlar düşünüyor ki ana babalar devletin emin ellerinde…

Devlet imkanları çerçevesinde iyi kötü bakıyor en azından aç bırakmıyor ama onların istediği sadece bu mu acaba diye de sormak gerek!

Hafta sonları giyinip kuşanıp gözleri yolda olanlar…

Ve bir türlü gelmeyenler!

Neredeyse 10 yıl oluyor…

Bu konuda bir yazı kaleme almıştık!

Burada ölen yaşlı bir kadın…

Ve kızı tatilde olan varlıklı bir evlat!

Annesinin öldüğü söylenince tatilini yarıda kesmeyi bile düşünmeyip ‘gömüverin gitsin’ diyen bir zihniyet…

Yaşlı hakları diyoruz ya!

İşte o yazıyı bir kez daha paylaşıyoruz…

Gözlerimiz nemli biçimde:

“Hayırsız insanlarız vesselam…

Bunu kendimi içine katarak söylüyorum çünkü seneler var uğramamıştım!

Oysa yıllar önce arkadaşlarla toplanır karınca kararınca hediyelerimizi elimize alır ve bunun da reklamını hiç yapmadan Lapta Huzurevi’nin yolunu tutardık…

O zaman adı huzur eviydi!

Eski yerindeyken orada huzur dışında her sıkıntı vardı…

Lapta’nın en müstesna bölgesindeydi ama bakımsızlık ve ilgisizlik orada yaşayanların yüzüne re yansımış asbest çatı altında insanlar öleceği günü beklerdi…

Her zaman olduğu gibi ülkenin beceriksiz ve basiretsiz yöneticileri oraya sadece Yaşlılar Haftası dolayısıyla basın ordusuyla ziyaretler gerçekleştirip, bunları gazeteler de çarşaf çarşaf yayınlardı…

Sözde yaşlılara nasıl sahip çıktıklarını gösteriyorlardı yönetici takımı!

Sonra ülkenin inşaat müteahhitleri devreye girdi ve buraya çok yakın yerde yaşlılar için yeni bina yapmaya başladılar, o zamanlar çok da taktir aldılar ama olumsuz koşullar nedeniyle inşaatın temeli atıldı hepsi o kadar…

Yarım inşaat hala duruyor!

Oradaki yaşlılar kötü koşullar nedeniyle bakanlığın gayretleriyle Lapta’nın zirveye yakın bir yerinde eskiden otel kullanılan bir binaya taşındı…

Burası daha temizdi, daha havadardı, daha geniş bir yapıya sahipti…

Nihayet geçenlerde kısmet oldu ve yolumuz oraya düştü!

Utana sıkıla girdim kapıdan içeri çünkü yıllarca ihmal etmiştik onları, ölenler olmuş, yeni gelenler olmuştu…

Eskisine göre çok daha iyi şartlarda yaşıyorlar şimdi…

Yönetici Ayşe Kaya ve çalışanların özverilileri sayesinde!

Mümkün olduğu kadar bütün yaşlı insanlarımızı ziyaret etmeye gayret gösterdim, yaşam koşullarını gözlerimle görmek istedim…

Her bir odadan içeri girerken hep eski bina aklıma geldi, o izbe binada nasıl oldu da yıllarca yaşadılar diye sordum kendime…

Genelde tekli ya da ikili odalarda kalıyorlar, beyaz badanalı duvarlar, temiz nevresimler, her odada televizyon banyo…

Hijyen şartlarda yemeklerin pişirildiği küçük bir mutfak, dağ ve deniz manzaralı derli toplu bir yemekhane…

Hiç de fena olmayan geniş bir bahçe…

Ve odalarından girip çıkan, çoğu düşünceli yaşı 70’in üzerinde onca insan!

Ortak özellikleri gözlerinin hep bir yana odaklanmış olması, çok isterdim o anda kafalarından geçenlerin neler olduğunu öğrenmeyi!

Yönetici Ayşe Kaya’nın da rehberliğinde hepsiyle konuşmaya çalıştım…

Her birinin hayat hikayesi bambaşka!

Huzurevinde bulunuşlarının nedeni var, kimi eşine kızmış oraya yerleşmiş, kimi oğluna kızına darılmış kaçışı orada bulmuş…

Ortak noktaları oradaki çalışanlar olmuş aileleri…

İş dünyasının önde gelen insanlarının yakınlarının da orada olduğunu öğrenince içim burkuldu…

Paraya, şan ve şöhrete sahip olmuşlar ama belli ki insanlığa sahip olamamış çok kişi…

Göndermişler yurda, her ay ödenen bir miktar para, ayda yılda yapılan göstermelik ziyaretler, başka bir şey umurlarında bile değil!

Onların ailelerinden olmayan bazı ziyaretçiler bile, kendi ailelerinden daha fazla ilgi gösteriyor, bağırlarına basıyorlar onları.

Hepsinden de Allah razı olsun…

Çünkü biliyorlar ki orada kalanların tek ihtiyacı biraz sevgi, biraz şefkat ve sohbet edebilecekleri birkaç saat…

Onların hikayelerini öğrendikçe kan beynime sıçrıyor;

Hele bir tanesi, geçtiğimiz aylarda hayatını kaybetmiş ve yöneticiler aileyi aramış, cenazeyi almaları için…

Cevap ise içler acısı, insani boyuttan uzak ve tüy ürpertici;

“Ben şu anda tatildeyim lütfen siz gömüverin…”

Yanlış okumadınız sevgili okurlar!

İnsanlar analarının öldüklerini öğreniyorlar ama tatilde oldukları için cenazeye gelemeyeceklerini söylüyorlar!

Yönetim ise cenazesi kendisi kaldırıyor…

Nasıl bir insanlık, nasıl bir evlatlık nasıl bir beyin bu!

Hele de bu kişilerin Lefkoşa’nın çok ünlü bir ailesi ve servet sahibi olan insanlar olduğunu öğrenince bilmem siz nasıl düşünürsünüz?

İçimden onları deşifre etmek, isimleriyle burada yazmak gelir ama çok iyi bilirim ki ‘insan haklarını’ ihlal etmekten dolayı dava ederler beni, kazanırlar da…

MESAJ KUTUSU

Sayın Emrullah TURANLI, hükümetle perde gerisindeki görüşmelerinizde kendilerinden Ercan’da akaryakıt istasyonu izini istediğinizi öğrendik, hatta bir bakan arkadaş da bunun için epey gayret gösteriyormuş. Hani şu siyasiler cebimde sözünüz çok da yalan olmasa gerek değil mi?

Sayın Ersin TATAR, Şampiyon Meleklerin aileleri evlatlarını çok küçük yaşta kaybettiler ama onlar için söz verilen anıt mezar için de yaşlı gözlerle beklemeye devam ediyorlar. Bu ülkenin en tepesinde oturan makamın sahibi olarak bu konuda size de büyük sorumluluklar düşüyor, umarız verilen sözler yerine getirilir…

Sayın Ünal ÜSTEL, ilk evim projesinden yararlanacak genç sayısı en fazla 250 olduğu için birçoğu şimdiden ümitlerini yitirdiklerini belirten mesajlar göndermeye başladılar. Bu arada en çok korkulan da bu işe de torpilin karışacak olması. Sayıyı çok daha yukarılara çekmeniz temenni ediliyor…

Sayın Özdemir TOKEL, Başbakanın başdanışmanı olarak sosyal medyada yeni kabine sayısı konusunda teknik bilgi verince değişikliğin yakında olacağı algısı da beraberinde geldi. Şimdi hem gitme riski olanlar ile koltuk bekleyenler için uykusuz geceler başladı, Allah iyiliğinizi versin sizin, ortalık karıştı…

Sayın Kemal DÜRÜST, ay sonu yapılacak olan kızınızın evlenme düğünü için kavurucu sıcaklarda davetiye dağıtmak çok zor olsa gerek değil mi? Bu arada düğün için yurt dışından çok önemli isim ve makam sahibinin de geleceğini duyduk, genç çifte şimdiden huzur ve sağlık dolu bir yaşam dileriz…

Sayın Osman GÜVENİR, bazı devlet erkanı için üstü kapalı suçlama yaptığınız isimler konusunda sizin ile stratejik bir toplantı yapmanın zamanı geldi artık. Bunu kaleme alınca da meraklı sorular bize gelmeye başladı. Verin şu isimleri siz de ben de meraklılar da kurtulsun artık bu çileden…

Sayın Ömer MERAKLI, hayat arkadaşınız pek muhterem eşinizin vefatını üzüntü ile öğrendik. Bu ülkeye çok şeyler katan merhumeye tanrıdan rahmet size ve tüm aileye sabırlar dileriz. Allah geride kalanlara sağlıklı uzun ömürler nasip etsin…

Sayın Ziya ÖZTÜRKLER, bir çok bölgeye muhtar binası yapılsa da yine bir çoğu bu binaları kullanmayıp mühürleri kendi evlerinde basmayı tercih ediyorlarmış. Vatandaş eğer buralar kullanılmayacaksa niye bu kadar masraf yapıldı diye sormaya başladı, uyarıda bulunmakta yarar görüyoruz…

Sayın Turgay HİLMİ, yıllardan beridir ülkeye sosyal ve sanatsal alanda verdiğiniz hizmetler bizim ülkede değil ama Almanya’da şeref madalyasıyla değerlendirilmiş. Bakalım bundan bizimkiler de etkilenip sizinle en azından bir kahve içmeyi akıl edebilecekler mi? Zor ihtimal değil mi?

Sayın Mine GÜRSEL, yılların başarılı çalışmalarından sonra işletmenizin insan kaynakları koordine genel müdürlüğünü getirilmeniz çevrenizde de memnuniyetle karşılandı. Merit Otellerinde çalışan 5 binden fazla kişi de artık size emanet edilmiş oldu, tebrik eder, hayırlara vesile olmasını dileriz…