30 sene kadar önceydi;
Bozkurt Gazetesi’nden içeri girdiğimde masasında elinde makas Türkiye gazetelerinden bir şeyler kesiyordu.
Yaklaştım dikkatlice baktım…
Hem Türkiye’nin hem de dünyanın çeşitli devlet adamlarının, parti başkanlarının resimlerini makasla ama çok itina ile kestiğini gördüğüm.
Eskiden gazetecilik böyleydi…
Ne bilgisayar, ne dijital makineler ne de internet vardı.
Haberleri daktiloda yazar, dış haberlerin resimlerini de Türkiye yada Rum basınının gazetelerinden keser ve bunları zarflara koyar arşivlerdik.

Usta gazeteci Bilbay Eminoğlu’nu böyle bir ortamda tanıdım ben.
Biz o zamanlar daha yeni bitme ama o gazeteciliğin ustası mevkiine kadar gelmişti.
İlk göze çarpan özelliği ise, müthiş bir mütevazilik ve centilmen görüntüsüydü.
Bu ülkenin gazetecileri arasında onun kadar sakinini görmedim desem yeridir.
Yıllar sonra Halkın Sesi’nde buluştuk onunla.
Ben gazetenin yazı işlerinin başındayken Bilbay abi, gece sorumlusu olarak çalıştı uzun bir süre.
Aynı odayı paylaştık, gecenin geç saatlerine kadar kader birliği yaptık.
Çok özel sohbetler yaptık, dertleştik, meyhanede kadeh tokuşturduk.
Böyle usta ve deneyimli bir meslektaşın bu kadar centilmen ve karşısındaki kim olursa olsun kibar olabileceğine hiç aklık kesmemiştir.

Sohbetlerimizde en fazla şikayeti emeklilik yaşı geldiği halde, emekli olamamaktan yakınırdı.
Çünkü çalıştığı çeşitli basın kuruluşları, yatırımlarını eksik yapmış, emeklilik yaşı geldiği halde emekli olamamıştı.
Zaman içinde yatırımları tamamlandı ve geç de olsa emekli olabildi.
Aslında aynı sorun şimdi de yaşanıyor;
Bir çok genç meslektaşın sosyal sigorta ve ihtiyat sandığı yatırımları yapılmıyor, yapılmadığı gibi bunları denetleyen de maalesef yok.
Biz gazeteci örgütlerini bir yana bıraktık, devletin ilgili kurumları bile bu konuda sanki de deve kuşu gibi başlarını kuma görmüşler.

Pazar sabahı güne bir hayli keyifli başlamıştık.
Çok uzun sürmedi!
Onun ölüm haberiyle içimize bir kor düştü ansızın…
Bu kor yüreğimizi dağladı, geçmişi getirdi gözümüzün önüne.
O bu ülkenin vaz geçilmez değerlerinden bir tanesiydi sadece.
Kendime de bir takım eleştiriler getirerek, basın mesleğinin en vefasız mesleklerden birisi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Birbirine sahip çıkmayan, aksine saçma sapan nedenlerle kavga eden, patron gazeteciler sayesinde birbirine düşen gazeteci milletiyiz biz…
Ne meslekte sahip çıkarız, ne de yatağa düşeni arar sorarız!

Yitip giden büyüklerimizi ananların sayısı bir elin parmak sayısını geçmez.
Çoğunun mezarını bile bilmeyiz.
Bir Fatiha suresini esirgeriz onlardan.
Ya halen hasta olup da yatağa hapsolanlar?
Mesela Özer Hatay abimiz;
Duyduk ki hasta yatağında zor günler geçiriyor.
Onun da gençlik yıllarını hatırlarız;
Halkın Sesi’nde köşe yazısı yazar, Girne Kapısı’ndaki Vakıflar binası içindeki ofisinde de Hürriyet’e haber geçerdi…
Uzun sohbetlerimiz ve bize geçmişi anlatan anıları hala kulağımızda yankılanır.
Ama bir türlü evine gidip kapısını çalıp da hal hatır sormak gelmez aklımızın ucuna…
Biz, bize tahsis edilen büyük bir araziye bir basın sitesi bile kuramayan ve araziyi elimizden kaptıran zavallılar gurubuyuz aslında…
Büyüklerini arayıp sormayan, hastalığında yanında bulunmayan, kibirliler topluluğuyuz.



“Evlenmeyi unutmuşum”

“Kıbrıs'ta gazetecilik denince akla ilk gelen isimlerden birini, Bilbay Eminoğlu abimizi kaybettik.
Mesleğe ömrünü adadı, öyle abur cubur değil 53 yıldır gazetecilik yapıyordu.
Kurucularından olduğu Kıbrıs Türk Gazeteciler Birliği'nin yayın organı MEDYA'da Temmuz 2011'de yayımlanan röportajın başlığı "Bir baktım, evlenmeyi unutmuşum"du.
En çok gazeteciliğe ve geçmişe dair anılarını anlattığı yazılarını okumayı severdim.
İyi ki O'nu tanımışım, O'nunla sohbetlerim olmuş. MEDYA'dan önce çıkardığımız BASIN gazetesinde de ben röportaj yapmıştım kendisiyle...
Çok üzgünüm. Işıklar içinde uyu Bilbay ağabeyciğim…”

(Özgül GÜRKUT)


GÜNÜN FOTOĞRAFI




MESAJ KUTUSU

Sayın Ömer KALYONCU, CTP Genel başkan adaylığınız hayırlı ve uğurlu olsun. Asım Akansoy ve Mehmet Çağlar sizin adınıza adaylıktan çekildiğine göre çok çetin bir kurultay olacağa benziyor. Özkan bey epey terleyecek gibi görülüyor.

Sayın Hüseyin ANGOLEMLİ, Cumartesi günü Mağusa sahillerinde yürüyüş yaparken gördüğünüz fuel oil atıklarını görünce ortalığı ayağa kaldırmışsınız. Demek ki sahil temizliği tam olarak yapılmamış, ularız bunları meclis gündemine getirirsiniz.

Sayın Hamit BAKIRCI, Kalecik’te yaşanan felaket bölge esnafının korkulu rüyası olmaya devam ediyor. Denizin dibine yerleşen atıkların yaz aylarında yüzeye çıkacağı ve bölge turizmini baltalayacağı düşünülürse konuya şimdiden hassasiyet göstermeniz bekleniyor. Bu arada AKSA’nın temizlik için getirdiği işçiler geri gitmek üzere bilesiniz.

Sayın Teberrüken ULUÇAY,
cezaevinde 300 kadar mahkum Salı gününe kadar size mühlet verdi. Yaşanan bir takım adaletsizlikleri çözdünüz çözdünüz aksi halde büyük eylemler kapıda haberiniz olsun…

Sayın Turgay DENİZ, UBP’nin LTB başkan adaylığı tekliflerine ailenizin şiddetle karşı çıktığını duyduk. Ayrıca amiral gemisi artık eskisi gibi ihtişamlı değil, aksine batmak üzere. Ailenizin sesinize kulak verin deriz.

Sayın Umut ÖZKALELİ, ülkede intihal olayları manşetlere düşünce her nedendir hep sizin kulaklarınızı çınlatıyorum. Siz sırf bu işlerin peşine düştüğünüz için işinizden ve ülkenizden oldunuz ama sonunda haklı da çıktınız. Bu arada Antep baklavasının fazlası kilo yapar aman dikkat…

Sayın Zeren MUNGAN, bundan sonraki maliye politikasının küçük esnafın üzerine yüklenmekten daha ziyade büyük vergi kaçıran patronların peşine düşmek olduğunu memnuniyetle öğrendik. Ama bunların bazıları devletten daha devlet haline geldi umarız yolunuza taş koymazlar…

Sayın Meriç ERÜLKÜ,
Çatalköy’de site inşaatına yakında başlayacağınızı ve fiyatlarında gayet makul olduğunu öğrendik. Duyduğumuz rakamlar eğer doğruysa ekmek peynir gibi satılacaktır. Hayırlı işler dileriz…

Sayın Okan Hacı ALİ, Türkiye’den çok büyük bir tavukçuluk işletmesi yatırım için KKTC’ye geliyormuş. Fiyat dengeleri alt üst olacak diyorlar haberiniz olsun…

Sayın Günay KİBRİT, Lefkoşa Kaymakamlığına getirilmeniz özellikle engelli vatandaşlarımız tarafından memnuniyetle karşılandı. Umarız Başkent’in engellerin konusundaki mahcubiyetini en kısa zamanda giderirsiniz, kolay gelsin…

Sayın Hayati ASOK, gazete kurma konusunda her hangi bir projenizin olmadığını ancak çok yakında matbaacılığa da el atanacağınız söyleniyor. Matbaanız olursa gazetecilik arkasından muhakkak gelir diye düşünüyoruz…

Sayın Oğuz KÖSE, Serdar bey İskele’ye bir bakanlık verdiği için atamalar konusunda çok fazla bir beklentiniz olmamanızı istenmiş. Bu konuda yapılan toplantıda tatmin olabildiniz mi yoksa kafanız hala karışık mı?

Sayın Yılmaz BORA,
yılların saygın kuruluşunu ne hallere getirdiğinizi gördünüz mü? Biraz daha ısrar ederseniz kara kaplı defterler kamuoyunda deşifre edilecek, bizden uyarması. Artık gerisi size kalmış bir şey…

Sayın Zülehya KARAMAN, yıllarca gazetecilik yaptıktan sonra kısa bir süre özel bir şirkette görev aldıktan sonra kurulma aşamasında olan Diyalog gazetesinde haber müdürlüğü görevine getirildiğinizi memnuniyetle öğrendik. Hayırlı uğurlu olsun…

Sayın Engin ARI, iphone sahibi teknoloji özürlü dostlarınıza özel kurslar düzenlemeye başlayacağınızı öğrendik. Bunu amme hizmeti olarak mı yapacaksınız yoksa kar sağlamayı düşünüyor musunuz?




Günün Fıkrası


Beyaz çocuk!


Afrika’da küçük bir kabile varmış ve oracıkta bir beyaz varmış o da doktormuş diğerleri hepsi zenci imiş. Doktor işe başladıktan sonra köyde garip şeyler olmaya başlamış doğan bütün çocuklar beyazmış. Halk bundan şüphelenmeye başlamış fakat reis halkı sakinleştirmeyi bilmiş. Birkaç ay sonra reisin karısı beyaz bir çocuk doğurmuş bu olay üzerine reis doktorun yanına sinirli bir şekilde gitmiş ve başlamış olayı anlatmaya...
Doktor da bunun üzerine;
- Şu karşıdaki atı görüyor musun . Bak at beyaz ama yavrusu siyah...
Bunun üzerine reis;
- Tamam tamam, ben çocuğu unuttum sen de atı unut.