Finlandiya 1816 yılına kadar İsveçin egemenliği altında olan bir ülkeydi.İsveçin eyaletiydi.1816 yılında Rusya ile birleşti.Rusya kendisi ile birleşmesine rağmen Finlandiyanın Anayasasına saygı göstereceğini ve korunacağını taahhüt etti.

Yeniden faaliyete başlayan Finlandiya parlementosunun açışılışında bir konuşma yapan yeni nesil Fin aydınlarından biri olan Snelmanın konuşması açıkça bu kitabı okuduğumda beni derinden etkileyen en önemli bölümlerinden biriydi.

Tabii ki önerim tüm kitabın başta devlet idaresinde bulananlar olmak üzere sivil toplumun temsilcileri ve tabii memurlar, işçiler, doktor ,avukat ,mühendis mimar ve öğretmenlerin kısaca toplumun herbir bireyinin her bir sayfasını atlamadan bu kitabı okuması.Okuyup beynine nakşetmesi.

Sizlere bugün 1923 yılında Grıgorıy Petrov tarafından yazılan ve Atatürkün okulların müfredatına konulmasını istediği  Beyaz zambaklar ülkesinde adlı kitabın 99 ile 102  sayfaları arasındaki  bir bölümü  paylaşmak istiyorum.

Snelman Finlandiyanın Rusya ile birleşmesi sonrası  yeniden parlementonun açılışında yaptığı konuşmasına Finlandiyada İsveçliler döneminde devlet hizmetinin nasıl olduğunu anlatmakla başlar.

‘’İsveçliler akıllı,dürüst,soylu,arkadaş canlısı,güler yüzlü ve kültürlü ,tek kelimeyle mükemmel bir halktır.

Kendilerine çok saygı duyuyorum.Yakın dostlarım arasında çok sayıda  isveçli bulunmaktadır.İsveç’e bütün samimiyetimle refah ve mutluluk dilerim.Ama fakir ,kendi kaderine terkedilmiş ülkemizin bundan sonra İsveç egemenliği altında bulunmayacak olmasından dolayı da son derece mutluyum.Halkımızın İsveç devletinden değil ,İsveçli devlet memurlarından kurtulması nedeniyle herkesi kutluyorum.

İsveçli yöneticiler Finlandiya’da neler yaptı?Kendileri için ‘’çifte felakat’’desek yerinde olacaktır. Çünkü icraatları hem bizim halkımız hem de İsveç otoriteleri için talihsizliklti.Onların yaptıkları her iktidar için bir felaketti.

İsveç’teki  memurlar akıllı ,dürüst, ve çalışkan insanlardır.Fakat maalesef bize gelenler böyle değildi.İsveç hükümeti birçok devletin yaptığı tehlikeli bir hatayı tekrar etti;ülke içinde görev yapan memurları titizlikle seçerken ,eyalete parazitleri ve haysiyetini yitirmiş insanları yolladılar.

Bütün diğer halklarda olduğu gibi İsveç’in zengin ve soylu ailelerinde de kötü çocuklara ,tembel ,yaramaz ,aptal ,ayyaş, ve ahlakı bozulmuş gençlere rastlanabilirdi.Bütün okullardan kovulan bu gençleri hiçbir kamu ve özel kurum işe almak istemiyordu.

Kendi başlarına bir işi becerebilecek yetenekleri yoktu,çaklışmak istemiyor ,günlerini eğlenceyle geçiriyor ve müsrifçe ,düşüncesiz bir şekilde para harcıyorlardı.Bu cahil ve tembel evlatları ne yapmalı ,nasıl idare etmeli ?

İşte böylelikle ebeveynleri ve akrabaları arasında bulunan etkili kişiler maneviyatı bozulmuş gençlerin Finlandiya’ya gönderilmesini sağladı.

Bu şekilde göreve gelmiş bin veya belki de iki bin kadar memurun neler yaptığını tahmin edebilirmisiniz?

İki ,üç sınıflık lise eğitimi dışında tahsili olmayan ,tembel,ahlakı çöküntü içinde bulunan bu kişiler Finlandiya’da zamanlarının büyük bölümünü görev yerinde değil ,pahalı lokantalarda ve her türlü eğlence yerlerinde geçirmekteydiler.

Çalışma istekleri yoktu,ayrıca bir iş beceremiyorlardı.Kaba ,cahil iş disiplininden uzak olup yerel halkı hor görüyorlardı.İşe geç gelip erken gidiyor ,mesailerini kahve ve sigara içerek ,gazete okuyarak ve arkadaşları ile dedikodu yaparak geçiriyorlardı.

Görüşmeye gelenleri uzun süre bekletiyorlardı.Kaba ve görgüsüzdüler.İnsanları ‘’Müdür çok meşgul .Bekleyeceksiniz!’’diye azarlıyorlardı.

İnsanlar böyle bir müdüre ulaşabildiklerinde ise önlerinde sarhoşluktan henüz kendine gelememiş ,uykusuz ve aptal yüz ifadesi ile ve tıpkı bir hindi gibi şişinerek  bakan birisini görürlerdi.

Adam misafirin söylediklerini sonuna kadar dinlemeden kaba bir şekilde bağırmaya başlardı.

-Meşgulüm bugün git yarın gel

-Ama lütfen dinleyin beni, çok uzaklardan geldim

-Yarın !Müdür sesini daha da yükseltiyordu

-Burada kalacak param yok

-Yarın dedik ya!Haydi dışarı

Gece alemlerinde alkol su gibi akar ,şarap nehirlerinin kenarına sürüyle pahalı fahişeler toplanırdı.Büyük paraların harcandığı bu alemlerde olup bitenlerden dehşete düşen namuslu insanlar şunu söylerdi:

-Bu ne biçim rezillik böyle?Stockholm neden olanlara seyirci kalıyor ?Bunlar ne zamana dek devam edecek?

Istırap çeken ve şikayet eden halk giderek daha çok öfkeleniyor ve kendisi de maneviyatını kaybederek ahlaksızlık girdabına sürükleniyordu.

Eğer yöneticiler buna izin veriyorsa bende fırsatı kaçırmamalıyım.

Snelman sözlerini söyle sürdürüyordu.

‘’Tanrıya şükür olsun ki şimdi böyle değil.Peyderpey her tarafta Finli memurları ve yerli İsveçliler arasında seçilmiş en iyi adamları işbaşına getiriyoruz.

Artık yeni şarabı yeni tulumlara koyma şimkanımız var.Zeman değişmiş,bunu değerlendirin.İlk andan itibaren sıkı çalışın,eski ruhu kovun,tamamen uzaklaştırın,hiç izi kalmasın.Bize Finlilere özgü yeni gelenekler yaratın.Halk sizin kendisine hizmet ettiğinizi ,asalak gibi davranmadan ,onun refahı için çalıştığınızı ve halkınızın hamisi olduğunuzu görsün.

Size başvurarak birşeyler isteyenleri inatçı ,muzır sinekler olarak görmeyin,aksine imkanlar elverdiği ölçüde herkese yardımcı olmaya çalışın.Herhangi bir iş yapılmamışsa halk bunun ,siz yapmak istemediğiniz için değil ,yapamadığınız ,bunun için yeterli olanağınız bulunmadığı için olduğunu bilmeli.

Din adamları ve öğretmenler gibi memurlarda halkın eğitimi ve kültürel gelişiminden sorumludurlar.

Snelman sözlerine devam ederek derin bir ironiyle şunları söyled:

‘’Adaletsizlik konusunda başöğretmenlerin kim olduğunu biliyormusunuz?Memurlar ,yasaların bekçisi olan görevliler!Onlar halka yasalara uymamayı öğretiyorlar.Bu nedenle kanunların uygulayıcısı olan siz memurlardan yeni Finlandiya adına bir ricada bulunmak istiyorum:Vatandaşlarımızın yasalara saygılı ve daha fazlası olan derin adalet duygusuna sahip bireyler olarak yetiştirilmesi için bize yardımcı olun.

Bu konudaki gelişmler Snelmanın konuşması ile sınrlı kalmadı.Ülkenin her tarafında halk ,memurlar karşısında ezilmeyi birtarafa bırakıp daha dik durmaya ,ayni zamanda memurlara daha fazla güvenmeye başladı.Finlilerden oluşan ve öncekinden daha zeki ve ahlaklı olan memur kesimi  bir iki kuşak sonra yeniden doğdu.

Örnek insanlar diyebileceğimiz bu memurlarla halk gurur duymakta ve kendilerine büyük saygı göstemekteydi.

Bugüne gelirsek;

 Nisbeten genç bir ülke olan Finlandiyanın bütün bu başarıları seksen yıllık azimli bir çalışma sonucu elde edilmiştir.

Eriştikleri yüksek uygarlık düzeyi bütün bir halkın ortak eseridir.

Ülkemizde zor günlerden geçiyoruz.Huzurun bozulduğu,başta kamu daireleri olmak üzere  sağlık ve eğitim sisteminden her bir bireyin şikayet ettiği.Kültürümüze yabancılaştığımız en önemliside etik değerlerin yer ile yeksan olduğu günlerden geçiyoruz ve önlem alınmazsa bu işin sonunun nereye varacağını kestirmek zor.

Tarih size bazen ne yapmanız gerektiğini söyler.Yol gösterici olur.Finlandiya olmak zor değil.Yapılması gereken ortada. Yeterki cesur,adaletli ve  dürüst olup  doğru olanı yapalım.

Outlook'tan gönderildi