Gazimağusa Yeniboğaziçi İskele imar planları aylardır tartışılıyor.
Ama gelinen aşamada şimdi Hükümet sırf bu yüzden bozulma tehlikesi ile karşı karşıya.
Sebep hükümet ortaklarından birinin yaptığını diğerinin beğenmemesi.
Daha doğrusu özellikle bir partiye yakın bazı kişilerin kişisel istikballeri ile ilgili isteklerini dayatması.
Benim işim olsun mantığı yani.
Halbuki konunun en önemli muattaplarından Mühendis ve Mimar odaları birliği İmar Planının toplumsal
faydasının bir kenara bırakılarak,siyasi endişelerin ön plana çıkarılmaması gerekiyor diyor.
Sonuna kadar katılıyorum.
Ülkemizde son 70 yıldır yürürlükte olan bir yasa ve tüzük var.
Fasıl 96 ,
Yollar ve binalar düzenleme tüzüğü.
Yani ülkede yapılacak yolların ve bina inşaatlarının hangi kurallara göre yapılacağını belirten mevzuat.
Bu mevzuatın uygulanmasından Şehir Planlama Dairesi Müdürü olduğu kadar en son izni yani inşaat ruhsatını
veren Belediyeler yani Belediye başkanları ve Belediye meclis üyeleri sorumlu.
Tüzük 1946 da yürürlüğe girmiş.
O günden bugüne yaklaşık 50 kez değişikliğe uğramış .Ekler yapılmış.Bazı bölümler çıkarılmış.
Her değiştiğinde ise ülkedeki yollarda binalarda daha çok bozulmuş. Tarım alanları azalmış.Çarpık yapılaşma
çoğalmış.Yeşil alanlar azalmış.Sel suları ölümlere ve zarara yol açmış.
Neden mi ?
Çünkü bu yasayı ve tüzüğü onu uygulamaktan sorumlu yetkili makamın insafına terketmişiz.
Kuralları suistimal etmesi durumunda korkacağı bir şeyde yok.
Mesela 2012 deki değişiklikte yetkili makamın kim olduğu bile tam olarak tarif edilmemiş.
Yalnızca yazılan metinlerden bunu çıkartmanız olası .
Yol açmak veya inşa etmek veya inşaat maksatları için arazinin tanzim edilmesi veya parsellenmesi veya herhangi
bir mevcut binanın taksit edilmesi ile ilgili her ruhsat dilekçesi iki suret olarak yetkili makama sunulur denince
demek ki yetkili makam Belediye diyorsunuz çünkü ruhsat veren o.
Yani tam bir karmaşa.
Yetkilerini yazılı metinlerde gözden kaçırmaya çalışsalarda görünen o ki
Belediyeler ve Şehir planlama dairesi bu yasanın doğru uygulanmasından sorumlu.
Çünkü izni onlar veriyor.Kontrol etmesi .Kurallara uygun yapılmasını denetlemeklede sorumlu olması gereken onlar.
Ülkede yapılaşmayla ilgili yıllardır uygulanan Fasıl 96 yasası, tanjant 55 sınırlamasıyla bütün binaların
yüksekliğine karar veriyor.
Ancak bu kurala uyulmadığı için halk, görselliği ve kent estetiğini bozan yol kenarlarında bile yükselen çok katlı binaların yapılmasından şikayet ediyor.
Fasıl 96, bir arazide yüzde kaç oranıyla ne kadar inşaat yapılacağına karar veriyor. Ancak bölgede çok küçük
araziler bile inşaat yoğunluğundan şikayet ediyor.
Fasıl 96, Projede ne kadar konut varsa o kadar otopark olması için yer ayırıyor. Ama bu otoparklar ayrılmadığı
için arabaların kaldırımlara park edildiğinden,ana yol kenarlarına araçlar park ettiğinden trafiğin akışının
engellediğinden şikayet ediliyor.
Fasıl 96, yapılan inşaatın büyüklüğüne göre yolun genişliğini belirtiyor. Ama buna uyulmadığı için halk yolların
çok dar olduğundan şikayet ediyor.
Fasıl 96 eğer konutunuza septik tank yapacaksanız binadan ne kadar uzağa yapmanız gerektiğini ondan akan
sıvının herhangi bir kuyu ,pınar veya akarsuyu kirletmeyecek şekilde yapılması gerektiğini belirtiyor.Ama buna
uyan yada denetleyen olmadığı için yeraltı sularımız günden güne kirleniyor.İçilebilecek sularımız azalıyor.Hazır
suları tüketmek zorunda kalıyoruz.
Fasıl 96, 60 taneden fazla daire yaparsan arıtma sistemi kurulmasını şart koşuyor. Ancak arıtma sistemi
kurulmadığı ve atık sular açılan kuyularla kontrolsüz bir şekilde yeraltına verildiği için bölgede yayılan pis kokular,
yeraltı sularının, denizlerin kirlenmesi yaşamı olumsuz etkiliyor.
Konu şu ki KKTC’ de bir yasanın, planın veya emirnamenin yazılı kurallara bilime, akla, uygun olarak
uygulanabilmesi için öncelikle zihniyet değişikliğinin gerektiği açık. Ama ondanda önemlisi en azından bu
zihniyet değişikliği yaşanana kadar cezai sorumluluğun yasalara tüzüklere konulmasına ve uygulanmasına daha
çok ihtiyaç var.
Çok uzatıp konuyu dağıtmak istemiyorum ama ne demek istediğim daha iyi anlaşılsın diye bir örnek vermek istiyorum.
Türkiyede Tekirdağdaki bir davada bir müteahhit firmaya bir parselde verilmemesi gereken bir kat artışı
verdikleri nedeniyle belediye başkanı bayındırlık işleri sorumlusu ve 32 meclis üyesine görevi kötüye kullanma
suçundan 6 ay hapis cezası verilmiş ve cezada uygulanmış.
İnsanı ve çevreyi önemseyen iyi bir idarenin elinde 1946’dan kalma Fasıl 96’yla bile son derece iyi işler
yapılabilirdi.Öteki taraftan kötü bir idarenin ve idarecilerin elinde helede yanlışta yapsa kendine birşey
olmayacağını düşünenlere en mükemmel planı bile yapsanız doğru uygulanmazsa, sonuç yine iyi olmaz.
En güzel örnek Lefkoşa. Lefkoşa‘da bir imar planı varmı .Evet var
Ama Lefkoşanın durumunun iyi olduğunu söyleyebilirmiyiz.Hayır.
Bu imar planının kötü olmasından değil, imar planının iyi uygulanmamasından, yol gösterici olarak
kullanılmamasından birde tabii bunu doğru uygulanmasını sağlaması gerekenlerin cezai herhangi bir
sorumluluğa tabii tutulmamasından.
Yanlış yaparsa sorgulanıp cezalandırılmamasından.
Sonuç olarak altyapıyı çözen enerji sorunlarına çözüm üreten tarım toprakları, dere yatakları, sahiller, sulak
alanlar ve orman alanlarını koruyan imar planına ihtiyaç var.Fakat inanın bundan önce planın doğru uygulanmasından sorumlu yöneticilere gerektiğinde ceza verilmesine daha çok ihtiyaç var.