Ülkede bir kesim var ki

Eleştiri kabul etmiyor.

Yanlışta olsa çirkini kötüyü görmezden geldiyor.İnkar ediyor.

Adeta siyaha beyaz beyaza siyah diyor.Sanki mahsustan yapıyorlar sanırsınız.Ama inanın gerçek.

Bu durum ile en çok karşılaştıgınız yer genelde siyaset sahnesi.

Siyasetçiler bunu en çok yapan kesim.Milletvekilleri Bakanlar Belediye başkanları baş aktörleri..

Fakat onları destekleyen ve onlara oy verenlerde de en az onlar kadar suçlu.Çünkü kötüyü çirkini en fazla onlar adına savunan bu hooligan kesimler.

Neticede siyasetçiyi oraya getirende kendi gibi düşünen ve ondan nemalanan insanlar zaten.

Bunun son örneğinine geçtiğimiz günlerde Lefkoşa ile ilgili bir haber yapan ve belediyenin özellikle alt yapıda hizmette yetersiz kaldığı yerleri medyaya taşıyan bir haberde ve onları eleştiren kesimlerin yorumlarında gördüm.

Bu arada LTB’ de mobbingte uygulanıyormuş ve TDP li olmayanlar ötekileştiriliyormuş denildi .Üzüldüm.Ama şimdilik konumuz onunla ilgili değil.Onu bir başka yazı konusu yaparız.

Kaldırım neredeyse yok.Köprü üzerinden geçen yaya geçidi sorunlu .Karşıdan biri geliyorsa geçmeniz olası değil.Yollar kötü durumda.Dere yatakları çöplük ve rögarların üzeri günlerce açık durmasına ragmen bunları önemsizleştiren ve hatta belediye başkanın bu işlerde hiçbir rolü olmadığını savunan kötüyü çirkini inkar eden bir kitle var.

Belediyenin görev ve yetkileri içerisinde olan kaldırım yol ve dere yataklarının insan sağlığına ve güvenliğine uygun şekilde olmadığı ve birçok yerin alt yapı anlamında yetersizliğini gündeme taşındı programda.

Tabii buna tahammül edemeyen ve karşı çıkanlar oldu.

Açıkçası bu ve buna benzer durumlar yeni değil.

Son Cumhurbaşkanlığı seçimlerindede bunu çokça yaşadık.Ama benim burada üzerinde duracağım konu bu değil .Yani bu inkarcılar değil.

Neden doğru olmadığı açık bir şekilde görülen birşeyin gözgöre göre inkar edilmesidir.

Peki kendi yaparken hak olduğuna inandığı birşeyi başkası kendine veya kendi taraftarına yapınca insan neden feveran ediliyor?

Ahlakide olmayan bu durum neden yaşanıyor?

Yaşamın temel şekli olarak, insan hep sorunlarla karşılaşır ve bu sorunları çözmek ister. Her bir insan sorunlar karşısında farklılık gösterir .Kimi sorun çözmekten haz alır, kimi sorun yaşayınca aşırı derecede mutsuzluk yaşar.Kimi sorunların çözümünü arar, kimi ise sorunları çözmek yerine kaçmayı seçer.

İşte burada, kaçan kişilerde “inkar” dürtüsü devreye girer.

Dilinde ya da eylemlerinde sorunu önemsizleştirir ama içeride sorunu körüklüyordur ve gizliyordur. Sorunlardan kaçıyorsa insan, kendine mutlaka gerçek dışı durumlar yaratır. Çünkü inkar için inanacak bir şeyler gerekir.

Kendini iyi hissetmek için sorunu kendi açısından reddeder ve sebebi değiştirir.

Örneğin, ilişkilerde ayrılığın mutlaka başkaca bir sebebi vardır. Ve bir de sorun her ne ise, zaten onun için sorun değildir. Bu “sorunlar” konusunda egonun devreye girdiği durumlardır.

Kişiye sorun ağır gelmişse, zaten sırf bu yüzden egosu zedelenir ve bu ego zedelenmesiyle sorunu önemsizleştirir, inkar eder ve başkalaştırır. Geçici rahatlama olur ama gerçek değişmez.

Bir de başkalarını suçlama hali vardır. Sorun çözmek yerine kaçmaya meyilli insan Önünde duran sorun için mutlaka kendinden başka bir suçlu bulur.

Ayrılığın suçlusu partnerdir, işteki sorunda çalışma arkadaşı ya da patrondur.

Elbetteki ortaya çıkan sorunlarda birden fazla kişinin payı vardır ve başkası da suçlu olabilir. Ancak buradaki mesele, insanların hiç kendine ayna tutmaksızın başkalarını suçlamasıdır.

Suçlu olmak zaten tüm sorumluluğu almak demektir. Haliyle başkası suçluysa olan bitenin tüm yükü ve sorumluluğu suçlanan insanda olacaktır.Tabi bunun sonucunda da çoğunlukla “kurban psikolojisi” devreye girmektedir.

Kişi başkasını suçladığında, yaşanan sorunda kurban edildiğini düşünecektir.

Üstelik kötü olan, bunun birden fazla olması sonucunda, kişide sürekli bir kurban edilme korkusu ve kodu oluşacak olmasıdır.

Bunun ilerlediği melankolik durumlarda, kişi kendinden dışardaki tüm kişi ve durumların kendisini hedef aldığına inanır. Kendini fazla korumaya çalışır, çalıştıkça başaramaz, her yaşadığında kurban edildiğini düşünür. İnsanları hep suçlar,artık sevilmediğini ya da zarar gördüğüne inanır. Bu durum ise çözülmesi zor ve süreç isteyen bir psikolojik sorun oluşturur.

Bütün bunların nedeni ise sorun çözmenin zorluğudur. Çünkü bir ihtimal kişinin kendinde de bir pay vardır ve bunu görmek rahatsızlık verir.

İnsanlar sorun çözmekten hoşlanmaz. Uğraşmak gerekecek ve belki pastadaki pay gözünün önüne gelecek, pişmanlık ve “keşke”ler devreye girecektir. Bütün mesele “sorun çözme” ve bunu yaparken “kendi payını görme” kısmından kaçmaktır.

Oysaki sorun çözmeyi sevenler, birkaç kez sorun çözmenin ve kendi payına da bakabilmenin hazzına eriştiği için en önce kendi payına bakmakla ve sorunu çözme zevkiyle başlar işe.

İnkar ve kurban psikolojisi hızla büyüyen bir zihin kodudur.

Üstelik, sadece bununla kalmayıp hayattaki çoğu yere ve hikayeye sıçrayacaktır.

Böyle bir durumla karşı karşıya iseniz sorun çözmeyi sevmekle işe başlamalısınız.

Sorunları çözmenin hazzını tatmalı ama bunun içinse önce meseleye tüm objektifliğiyle bakıp, kendi payınızı da görebilmelisiniz. Elinizdeki sorunu mutlu sona vardıramazsanız bile hatalarınızı görür, kendinizi keşfeder, yarınlara sağlam adımlarla ilerlersiniz.

Aksi halde inkar ve kurban psikolojisi, size geçici rahatlamalar yaratacak, kendinizi bir süre iyi hissedecek ve kulaklarınızı kapattığınızda sorunlar geçtikten sonra hayatınıza devam edeceksiniz ama eksik olarak.

Hatta yanlış ve tekrarlanan biçimde… Buradan sonra hep inkar etmeye, hep kurban hissetmeye başlayacaksınız.

Hep başkalarını suçlayacak, hep görmekten kaçacaksınız. İlişkileriniz bitecek, kurtarmayı bilemeyeceksiniz; işlerinizde zor durumlara girecek ama hep başkasını suçlayacaksınız.

Kolay olan inkar etmek ve kurban hissetmektir. Kolaydır ama büyük kayıplara gebedir. Zor ve şahane olan sorunu her yönüyle ele alıp çözmektir.

Kimse kimsenin suçuna kurban değildir. Boşuna kurban hissetmeyin . Yolda yürürken araba çarpar, taş düşer, afet olur, kurban olursunuz.

Kişisel ilişkiler, iş, aşk,mal -mülk, para gibi yaşamsal döngülerin hepsinde karşılıklılık ve neden-sonuç esastır. Ama görmeyi bilene…

Yukarıda Ahlakide olan bu durum neden yaşanıyor cümlesinden sonra yazılanlar

benim düşüncelerim değil bilimin ortaya koydukları.

Bir kez olsun düşünmek , suçlamak yerine kendi payını görmek ve özeleştiride yapmakta fayda var.