Devlet büyük ve hantal.

Bu yüzden sorunlara çare üretmede yetersiz.

Şimdi ise yine başımız büyük bir krizle dertte.

Kriz diyorum çünkü dünya üzerinde 11 binden fazla bilim insanı iklimdeki değişikliklere değişiklik demeyi bıraktı ve gezegenimizin tartışmasız bir krizle karşı karşıya olduğunu beyan ettiler.

İklim krizi.

Ve Devlet onca işi arasında zaman ayırıp buna bakamıyor.

Biz insanlar sanayileşmek zorundayız diye atmosfere kirletici gazları atarak ve doğal ekosistemlerin işleyişini bozarak dünyayı beklenmeyen bir hızla 1 derece ısıttık.

Bu Doğal bir ısınma değil tabii.

Küre ısındı ve iklim değişti.

Üstelik ders almıyoruz, hala daha çok kömür, petrol ve doğal gaz kullanıyoruz, sera gazı üretiyoruz, gökyüzüne salıyoruz ve hala dünyamızı ısıtmaya devam ediyoruz.

Dünyada mevcut uygarlığın sürdürülebilmesi için sıcaklık artışının 1,5° C dereceyi geçmemesi gerekiyor.

Eğer bu sınır aşılırsa giderek artan sıklıklarla şahit olduğumuz iklim değişikliği nedeniyle başımıza gelen afetler durdurulamayacak.

Kuraklık, sıcak dalgaları, seller, tayfunlar ve fırtınalar, deniz suyu yükselmesi gibi doğa olayları sıradan hale gelecek, milyar dolarlık ekonomik kayıplar olacak.

Son derece kritik bir noktadayız. İklim krizi dememizin nedeni de bu.

Bu durumu önemsemeyenler hala oldukça fazla fakat

biz ne yapabiliriz diyenlerinizde elbette çıkacaktır.

Bizim istediğimizde bunu önemseyenlerin neler yapabilecekleri konusunda güçbirliğine destek olmak.

Bunu önemseyenlerin kimleri bu konuda harekete geçirebileceğinin farkındalığını yaratmak ve harekete geçirmek.

Bu mücadelede hernekadar sanayileşmiş ülkelerde yaşayanlara daha çok iş düşüyorsada bizlerde karınca kararınca katkı koymak zorundayız ve bu iş esas itibari ilede yerelde başlamak zorunda.

Halka en yakın yönetim kurumları olarak belediyelerde.

İklim krizi bilim dünyasını, uluslararası diplomasiyi ve politik eliti bu alanda hızla harekete geçirmeye zorluyor.

Belediyeler iklim krizinin tam göbeğindeler, ama aynı zamanda çözümünde odağı onlar var, çünkü uygulamaları onlar yapıyor.

Bizim belediyelerimiz bir sonraki seçimde daha çok oy almak adına su parası bağışlayan yandaşlara menfaat sağlayan sözde kamu kurumları olarak işleyişini sürdürüp birçoğu bu nedenle batma noktasına gelirken Bugün dünyada pek çok belediye yönetimi, iklim krizi ile mücadele için yerel hizmetlerinin önemli bir bölümü bu konuya ayırmaya başladılar.

Kentlerinin iklim değişikliği eylem planlarını hazırlayıp uyguluyorlar, çizdikleri iklim-akıllı kent vizyonu ile çeşitli fırsatlar yaratıyorlar.

Biz hala asfaltlama ve çöp ile uğraşaduralım Belediyeler toplu taşıma, bisiklet ulaşımı, elektrik enerjisi ile ulaşım, yayalaşma uygulamaları ile kent içi ulaşım politikalarını geliştirerek sera gazı kaynaklı emisyonlarını azaltabilirler;

Kentlerinin sera gazı emisyon envanterini ve kentin emisyon bütçesini açık yeşil alan sistemlerini koruyabilirler ve böylece kentin iklim değişikliğinin etkilerine dayanıklılığını arttırabilirler; binalaşmada yenilenebilir enerjiyi ve enerji verimliliğini teşvik eden uygulamalar yapabilirler.

Fakat onları bunları yapması için beklemek zorundamıyız .Hayır.

Ve bize gelince İklim değişikliğine karşı topyekûn mücadele şart.

Bireysel olarak önce iklim krizini ,anlamamız, ciddiye almamız ve ben neyi nasıl değiştirebilirim, diye kendimize sormamız gerekiyor.

Tıpkı Greta'nın yaptığı gibi. Greta Thunberg geçen sene sadece ailesine ve okuluna değil, şirketlere ve hükümetlere de meydan okuyup tek başına eyleme geçtiğinde 15 yaşındaydı.

Şimdi bütün dünyada milyonlarca kişi Greta'yı izliyor.

Bireysel olarak asıl yapabileceğimiz şey bu: harekete geçmek ve hem yaşadığımız yeri hemde dünyayı değiştirmek için mücadele etmek.

Bir kere bunu yapmayı başardığımızda “BEN BU SORUNUN BÜYÜK BİR PARÇASI OLMAK İSTEMİYORUM BUNUN İÇİN BAŞKA NELER YAPABİLİRİM ” diye düşünüp, yapmanız gerekenleri de 3-5 dakikada buluyorsunuz zaten.

Ama yerinizden kımıldamadan ,harekete geçmeden, aktivist olmadan,rahatınızı bozup mücadele etmeden günlük yaşamımda ufak değişikliklerle çözüme katkıda bulunamaz mıyım diye soranlar varsa, HAYIR BULUNAMAZSINIZ.

Bugün 10-12 yaşındaki çocuklar en doğru sözleri söylüyorlar,dik duruyorlar ve en sağlam iklim aktivizmini yapıyorlar. Çünkü bu şekilde giderse bizim yaşımıza geldiklerinde yaşayacakları bir dünyanın kalmayacağının farkındalar.

O nedenle fosil yakıtlara, doğayı sınırsız biçimde tüketmeye ve kirletmeye dayalı mevcut endüstriyel düzeni hemen şimdi değiştirmek gerektiğini fark ediyorlar.

Yetişkinlerin bu netlikte düşünmeye niyetli olmadıklarını da görüyorlar.

Bizimde bir an önce bunları farkına varıp elimizi taşın altına koymamız ve onlara yardımcı olmamız gerekiyor.

Aksi takdirde çocuklarımıza çok sıcak ,torunlarmıza ondan da sıcak bir dünya bırakacağız.Buna hakkımız yok.