Eflâtun (M.Ö 427-347), "Devlet" adlı eserinde, ideal devletin tarifini yapmıştır. Onun ideal devlet düşüncesine göre; devleti tek bir yönetici değil, felsefe eğitimi almış ve bütün bedenî arzu ve zevklerden uzaklaşmış çok sayıda yaşlı aristokrat yönetmelidir.

Eflâtun'a göre, eğer devlette her sınıf kendi faziletine uygun olarak görevleri yerine getirirse, toplumun her kesimi mutlu olur. Onun bu tarifi, içinde bulunduğu toplum için bir ütopya olarak değerlendirilmiştir.

Farabî (874-950), faziletli toplumla ilgili olarak "Medinetü'l-Fâzıla" adlı bir kitap yazmıştır.

Bu kitapta faziletli toplumu ve yöneticilerinin özelliklerini anlatmıştır. Adaletin önemi üzerinde durmuş ve bunu sağlayacak kanunların olmasını istemiştir. Adaleti engelleyenlere ceza vermenin ise, toplumun faziletli olması için bir gereklilik olduğunu belirtmiştir. Zîrâ bu uygulama, toplum yararı içindir.

Farabî'ye göre faziletli şehrin yöneticisi, sıradan herhangi bir insan olamaz. Çünkü faziletli bir toplum faziletli idareci ile mümkündür. Öyle ki yöneticiler peygamberlerin ahlâkına sahip olmalıdır. Onların gayesi, kendisine ve halkına gerçek mutluluğu verebilmektir. Zorbalıkla yönetmek, faziletli yönetimin özelliklerinden değildir.

Eflâtun ve Farabî, sahip oldukları bu düşünceleri ile toplum, devlet ve devlet adamı kavramlarının farkına varabilen önemli düşünürlerdir.

Her iki düşünüre göre de, iyi bir yurttaş olmayla iyi bir devlet olma arasındada yakın bir münasebet bulunur.

İçinde yaşadığımız çağ her anlamda insanoğlunun birçok isteğine ulaşabileceği mutlu olabileceği bir çağ.Ayni zamanda gün be gün yevmül beter (her gün bir öncekinden kötü )olabilecekte bir çağ.

İçinde yaşadığımız toplumda ,yaşamımızda daha çok refah içinde olabilmenin ön şartıda yukarıda belirtildiği gibi ancak ve ancak faziletli yöneticilerle mümkün.

KKTC olarakta yaşadığımız sıkıntıların en başta gelen sebebi bu.Seçerken ve seçtikten sonrada denetlerken üzerimize düşeni tam anlamı ile yerine getirememek.En faziletliyi seçememek.Niçin oy verdiğimizi tam olarak bilmemek.Şahsi çıkarlarla hareket etmek ve tabii ki sonunda tüm bir toplum olarak ah vah çekmek.

Dün yine bir seçim vardı.UBP seçmeni yeni parti başkanlarını seçmek için sandık başındaydılar.

Delegelerinin içinde buluduğumuz bu zor dönemde toplumun önünüdeki engelleri açma adına ilk turda düzenlediği organizasyon ve en faziletliyi seçme konusunda sergilediği irade demokrasi bilincimiz konusundaki umutları yeşertmiştir.

Fakat kurultay alanında yerlere atılan çöpler, kağıt ve maskeler ülkemizdeki çevre duyarlılığı konusundaki karnemizin bir göstergesiydi ve ne yazık partililer bu konuda olumsuz not almıştır.

Şu bir realite ki ‘’İyi bir devlet olmak istiyorsak iyi bir partili ve yurttaşta olmak zorundayız’’

Umut ederim ki bugüne kadar birçok seçim yaşamış olan Kıbrıslı Türkler artık seçmenin ve sonrasındada denetlemenin demokrasinin olmazsa olmaz koşulu olduğunu öğrenmiş ve seçim kriterlerinide buna göre düzenlemiş olsun.

UBP kurultayı ve sonrasında en büyük beklentim bu.Yoksa Aksi ‘’gün be gün yevmül beter’’.

Unutmamak gerekiyor ve tarihî realitelerde gösteriyor ki, Babil'den, Mısır'dan, Eski Yunan'dan, Bizans'tan, Osmanlı dan sonra, daha başka toplumlar da, bir manâda, devirlerini tamamlayıp, bugünkü fonksiyonları itibariyle, tarih sahnesinden silinmiştir.

Onların yerlerini daha inançlı, daha dinç, daha kararlı ve hayata bakışları daha engin bir kısım yeni milletler almıştır.