Son Bakanlar Kurulu kararlarından sonra sosyal medya yine haraketlendi.

Özellikle KKTC’ de eğitim gören ve Haziran ayında Türkiyeden KKTC ‘ye gelmek isteyen öğrenciler için 14 günlük karantina süresinin masraflarının öğrencilere ait olması ile ile ilgili karar ortalığı kaynattı.

Market saatlerine itiraz edenlerden tutunda ülkeye hangi şartlarda gelinmesine kadar itiraz edenler var.

Tabii birde okuduğunu anlamayanlar.Kararların aslında salgının ülkemiz dışındaki sürecine bakılarak gün ve gün tekrar değerlendirilerek alındığını algılamakta zorlananlar var.

Çoğu klavye kahramanı .

Birde Jurnalciler ve Troller var.

Herkes ilk önce kendi işinin hallolmasını istiyor.

Olmadı mı.Vurun abalıya.

Bereket Alınan kararları akıl ve mantık ile yorumlayıp ayar verenlerde yok değil.Yoksa Allah muhafaza ortalığı kan gölüne çevirecek olanlar hazır kıta halinde bekliyor.

Hala ‘’ Sizi biz kurtardık bunun için bize herşey mübah ‘’ psikozundan kurtulamayıp Türkiyeli Türk, KıbrıslıTürk ayrımcılığını körükleyenlerin ise Türk olduğunu düşünmüyorum.Müslüman ise hiç değiller.

Eğer bir hayır yapıldıysa.

Benim bildiğim Kalp kırarak, fakiri küçümseyerek, eziyet ederek ve başa kakılarak yapılan hayrın Allah katında

herhangi bir değeri yoktur.

Karşılık için yapılan iyilikte , iyilik değil alışveriştir.

Sosyal medyada sarfedilen sözleri buradan tekrar edip birkaç kendini bilmezin provakasyonuna ortak olmak istemiyorum.Sizde yapmayın.

Atatürk ‘’Cehalet yenilmesi en zor düşmandır’’ boşuna dememiş.

Sadece ‘’ Devlet ,Devletliğini yapsın ülkesine gelecek olan öğrencinin karantina parasını ödesin ’’ dese Kıbrıslı soydaşlarından da binlerce destek alacak ama yok illede tehdit.İllede suyu bulandırma .Kardeşi kardeşe düşürme.

Dünyada hala hergün yüzlerce insanın öldüğünden habersiz yüzlerce facir.

Bulunduğu yerde hala daha salgının devam ettiği ,vakaların ve ölümlerin olduğunu görmezden gelip vakanın olmadığı ölümde yaşanmayan başka bir Devlete elini kolunu sallayarak gelmek isteyen kendini bilmezler var.

Böyle günlerde ünlü filozof montainenin şu sözü aklıma gelmiyor değil;

“...Halk öyle şaşkın, öyle başıboş bir kılavuzdur ki, ne kadar zeki, ne kadar becerikli olsak adımlarımızı ona

uyduramayız. Her kafadan çıkan bütün o karmakarışık sesler, bizi dört bir yana sürükleyen o aba sözler, fikirler

arasında doğru yolu bulmak olacak iş değildir. Bu kadar kararsız, serseri bir varlığı kendimize kılavuz

saymayalım''.

Şu bir gerçek ki ;

Adına Devlet diyen her topluluk önce vatandaşının sağlığını düşünür.

Anayasada Sağlık Hakkı diye belirtilmiştir.

Devlet önce ülkenin ekonomisini düşünür.

Anayasada Ekonomik ve Sosyal Hayatın Düzeni diye belirtilmiştir.

Dünyada da böyledir.

300 bin vatandaşının sağlığı ve azda olsa kendi içindeki ekonomik aktivitesi ülke insanının yaşamı için yaşaması için önceliktir.

Bu kural 3-5 , 10-20 yada 150 -200 kişinin istekleri için riske atılmaz.

Millet her gün anasını babasını toprağa verirken bizde 40 gündür çok şükür ki vaka yok.

Bunun için salgının ta başından söylediğim bir söz vardı yine tekrar ediyorum.

‘’Giden gittiği yerde kalacak’’.Gelmek isteyende gelecekse karantina şartlarına uyacak’’.Böyle günlerde fitnelik fesatlık olmaz.Herkeste haddini bilecek..