Ülkemizideki siyasi sistemin iyi işlediğini söylemek çokta doğru değil.Hatta çok kötü olduğunu bile söylemek mümkün.

Günler hatta aylarca meclise gitmeyen daha doğrusu gitmek zorunda olmayan Milletvekilleri.Bir türlü açılamayan meclis oturumları ,belirlenemeyen komite üyeleri.

Çoğu zaman artık bıkkınlık veren bir kişinin konuşup bir kişinin onu dinlediğine tanık olduğumuz meclis konuşmaları.

Birbiri ile didişmekten niçin seçildiğini unutan vekiller.Bakan olmak için histeri nöbetleri geçirenler.

Tabii böyle olunca Halkın gündelik yaşamını kolaylaştıracak yasalarda haliyle hayata geçmiyor.

Yasallaşmak için bekleyen yasa sayısı derseniz.Yüzlerce.

Yasallaşacak ki halkın yaşamı kolaylaşsın, yasallaşacak ki daha şefaf ve demokratik yaşamın önü açılsın.

Ama yok .Olmuyor.

Ne komiteler toplanabiliyor nede yasa çıkartılabiliyor.Nede milletvekilleri meclis oturumlarına ciddiyetle katılabiliyorlar.

Sağlığımızla ,güvenliğimizle, eğitimimizle,yargımızla, kadına şiddetle ,yerel yönetimlerle sektörler ve çevre ile ilgili yasalar bekliyor.

Hatırlayanınız varmı bilemiyorum ama kamunun işleyişine bir düzen ve intizam getirecek olan kamu reform yasası vardı ya .Hala komitelerde.

Devlet dairelerine vatandaş deyim yerinde ise artık uğramak istemiyor ama yasa hala beklemede.

Parlamenter sisteme genel anlamda bakıldığında güçlü bir Cumhurbaşkanı veya başbakanı olduğu dönemlerde bu sistemin iyi işlediği

söylenebilir.

Ancak bu faktörlerin olmaması durumunda buna birde liyakat sahibi olmayan vekillerde eklenince istikrarsızlığın ve yönetim krizlerinin yaşandığı görülmektedir.

Ülkemizdede bu anlamda birçok sorun olduğu ortada.Herkes şikayet ediyor ama sorunlar birtürlü çözülemiyor.

Türkiyedekine benzer “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” olarak nitelendirilen hükümet sisteminin veya ona benzer bir sistemin sorunlara çare olabilecek bir yöntem olabilmesi mümkün mü?

Bu soruyu kendimize sorma zamanının geldiğini düşünüyorum.

Bu anlamda buna benzer bir hükümet sistemi; yasama ve yürütme organları arasında daha istikrarlı ve koordineli çalışmalarını sağlayacak, bürokraside atanmış ve seçilmiş tartışmasına son verecek, seçilmiş bir Cumhurbaşkanının bulunduğu demokratik bir mekanizma olduğu konusu değerlendirilmelidir.

Türkiye’de “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” ile birlikte yönetişim kavramının; hukuka uygun ve hukuk üstünlüğünün bilincinde bir kamu yönetiminde demokratik katılımı temel alarak oluşturulmuş, vatandaşın hesap sorabilme hak ve görevine sahip olduğu, kamu görevlilerinin de hesap verebilme yükümlülüğüne olanak tanındığı açık ve şeffaf bir yönetim tarzı olarak tanımlanabildiği görülmektedir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi,özellikle ülkemizde en çok şikayet ettiğimiz kamu yönetiminin yapısı ve işleyişi üzerinde ciddi etkiler yaratabilir.

Türkiyede yeni sistemde bu bağlamda kamu yönetiminde hızlı karar almaya dönük dinamik bir yapı tasavvuruyla yürütmenin başı olarak ekibini (yardımcıları ve bakanları) kuran Cumhurbaşkanı, üst kademe kamu yöneticilerini atama ve Cumhurbaşkanlığı kararnameleri çıkarma yetkileriyle kamu yönetiminin ve bürokrasinin işleyişini domine etmektedir.

Eski sistemde Bakanlar Kurulu'nun elinde bulunan yürütme yetkilerinin tamamı yeni sistemde Cumhurbaşkanına aktarılmıştır.

Ayrıca kurulan hükümetin TBMM'den güvenoyu alma zorunluluğu da yeni sistemde kaldırılan bir diğer uygulama.

Bakanları artık Cumhurbaşkanı atıyor ve görevden alabiliyor.

Ayrıca yeni sistemde Cumhurbaşkanlığı Kabinesi, Bakanlar Kurulu'ndan farklı olarak düzenli olarak toplantılar yapan bir toplu karar alma mekanizması olarak tasarlanmadı.

Kurum ve kurullar yeniden düzenlendi

Çok sayıda kurum bakanlıklardan alınarak, Cumhurbaşkanına bağlanırken, bazı önemli kurulların da yapısı değiştirildi.

Yeni Cumhurbaşkanı Anayasaya göre yürütmenin başı oldu

Aynı zamanda kabine üyelerini de atama yetkisine sahip.Öyle ben daha fazla oy aldım da beni ata beni Bakan yap falanda yok.

Beş yılda bir milletvekilleriyle aynı gün seçilecek olan Cumhurbaşkan için ayrı bir seçim yapmaya ve milyonlar harcamayada gerek yok.

Bu arada Cumhurbaşkanı partilide olabiliyor.

Yeni Cumhurbaşkanı üst kademe kamu yöneticilerini atayıp, görevlerine son verebiliyor.

Bunların atanmalarına ilişkin usul ve esasları kararname ile düzenleyebiliyor.

Anlayacağınız artık öyle Milletvekillerinden benim kızımı işe al oğluma bir müdürlük ayarla işide yok.

Hani son Cumhurbaşkanlığı seçiminde de tüm adayların ağzından düşmeyen bir kelime vardı ya .İstikrar.

Cumhurbaşkanı adayları Cumhurbakanlığı makamını işaret ederek kesintisiz 5 sene erken seçim gibi işleyişi bozacak sorunlar olmadan yönetebilmenin verimliliğine işaret ediyorlardı.

Yani erken seçim 3’ lü 4’ lü koalisyonda olmayacağı için Cumhurbaşkanlığı makamı için istikrar diyorlardı ya diğer tüm unsurlarla da birleştiğinde bu sistemin kamu yönetiminden atamalara tam bir istikrar olduğu görülebilir.

En azından her sene değişen hükümetlerdeki müdür müsteşar ataması yok.Yönetim kurullarına kimi atayalım kavgası yok.

Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi" bazı kesimlerce "başkanlık sistemi" bazılarına göre ise "tek adam yönetimi" olarak görülsede bu

sistemle son iki yılda Meclis’te kabul edilen kanunlar ile Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan kararnamelerin Haziran sonu itibariyle

bilançosu, Meclis ile Cumhurbaşkanlığı arasındaki karar alma süreçlerini de ortaya koyar nitelikte.

Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi iki yılı geride bıraktı. İki yılda TBMM’de 600 milletvekili 1493 maddeyi görüşürken

Cumhurbaşkanı Erdoğan tek başına 2 bin 229 maddeyi yürürlüğe koydu.

İlerlemenin sırrı başlamaktır. Cumhurbaşkanına daha fazla yetki veren ve bugün içinde bulunduğumuz ve hergün şikayet ettiğimiz sistemden

çok daha fazla istikrar sağladığı ortada olan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi benzeri bir yapının bizdede düşünülmesinin zamanının

çoktan geldiğine inanıyorum.