Dünyanın en kolay işi ne? diye soracak olursanız cevabım birisini eleştirmek olur.

30 Yıl kadar önceydi.Bir gün derste hocamız bizden okulumuzu eleştirmemizi istemişti. 50 kişilik sınıftan ilk 49 kişi sürekli olumsuz şeylerden bahsederken son kişinin okula ait güzel şeyler söylediğini hatırlıyorum.

Ogünden sonra eleştiri deyince, eleştirmek denince sadece kötü özelliklerin gelmemesi gerektiği zihnime ders olarak kazındı.Gerçi Üstad söylemişti; “Güzel gören güzel düşünür” diye.

Yapıcı eleştiri, hiç kolay bir iş değildir.

Açık konuşmak gerekirse, "her babayiğidin harcı değildir"

Öyle ben yaparım ederim demeklede olmuyor.

Çok iyi düşünülmesi, çok iyi kurgulanması, çok iyi uygulanması gereken bir sanattır.

Sanattır.Çünkü dedik ya herkesin harcı değil.Yetenek gerektirir.

Herkes bu sanatta ustalaşabilir; ancak bu, her sanat dalı gibi çok uzun süreler zaman ve emek harcamayı gerektiren, kendimizi gerçekten geliştirmemiz gereken bir iştir.

Nasıl ki uzun yıllar bale, dans, resim, müzik eğitimi almadan kendi şovunuzu sergilemeye kalkmıyorsanız, yapıcı eleştiri konusunda da uzmanlaşmadan eleştirel yorum yazmaya çalışmamalısınız.

Ancak her iş gibi bu işinde güzel bir tarafı vardır: Eleştiri yapmak zorunda değiliz!

Kimse bizleri, her gördüğümüzü eleştirmeye, her konuyla ilgili olumsuzlukları ardı arkasına sıralamaya zorlamıyor.

Biz insanlar, bazı fikir ve görüşlerimizi kendimize saklayabiliriz; o konularda yeterince bilgi sahibi olmadan yorum yapmaktan kendimizi alıkoyabiliriz!

İşte bunu öğrendiğimiz zaman, eleştiri kapasitemiz dikkate değer bir miktarda artacak. Bu sayede toplumsal gerilimlerin bir bölümününde olsa önüne başından geçilebilecek.

İş/fikir/ürün üreten insanlar, gerçekten dişe dokunur ve işe yarar yapıcı eleştiriler sayesinde kendilerini daha da geliştirip, daha iyinin olması yolunda kendini geliştirebilecek.

Kimi zaman toplumsal sorunlar ve sistemik sıkıntılar, çok basit sorunlardan kaynaklanırlar. Görmek ve öğrenmek lazım.

Geçtiğimiz hafta Bir zamanlar Kıbrıs Dizisini seyrettik.

Hatalar yokmuydu.Evet vardı.Kronolojik hatalar vardı.Bazı söylemlerdede yanlışlıklarda vardı.

Kıbrıs Türkünün tüm gün siesta yaptığı sözü kırıcıydı mesela.Genelleme yapılmadan farklı bir tarzla söylense daha güzel olurdu.Belli ki şaka yapıyorum derken başka birşey olmuş.

Düğünde açma yapmak yerine herse yapılsaydı yada ne bileyim gelinin eline kına yapılsaydı daha anlamlı olurdu.Ama olmadı.

Buna karşılık dizide Kıbrısta yaşanan bunca acının baş sorumlusunun ortada hiçbir sebep yokken bir gece ansızın Türkleri adadan yok etmeye kalkanın Rumlar olduğu ,Kıbrıslı Türkler öldürülürken bazı Kıbrıslı Rumların komşularını koruma refleksi ile hareket etmeleride hem gerçek hemde anlamlıydı.

Belki ilerleyen bölümlerde hatalar düzeltilir.Yada nebileyim bundan sonra daha iyisi yapılır.

Dediğim gibi Bir zamanlar Kıbrısı eşimle birlikte izledik.Aramızda kalsın ama bir ara eşimin gözyaşı döktüğünüde gördüm.

Dizinin sona ermesi ile sosyal medyadaki eleştirilere bakmak istedim.

Hayretler içinde kaldım.

Bir dizi yapılmış.Ama şarkı ,okka ,şive, yerine anlatılmak istenene odaklanacak yerde bir kesim acımasızca dizideki hataları ;kebabı ,şiveyi ,müziği eleştiriyor.

Acımasızca ,nefret ve öfke kusarak.

Belli ki tüm dünyada Dizi sektörünün nasıl işlediğinden.

Eleştiri kültüründende zerre haberleri yok.

İçlerinde eğitimli olanlarda var.’’Gördüğüm hataları aktarayım’’ diye söze başlıyor. Aralarında egolarını tatmin edenler var.

Hele ölse Türkün hakkını savunmayacak bazı tipler varki Dr.Küçüğe methiyeler düzüp dizide olmamasını eleştiriyor ya.Samimiyetsizliğin, önyargının hatta hazımsızlığın ne boyutta olduğunu ve içimizdeki Lawrence ‘leri bize anlatır cinsten.

Fakat Normal karşılamadım desem yalan olur.

Çünkü bilim insanları , bir başka kişiye eleştiri getirecekleri zaman çoğunlukla insanlar saldırganlaşırlar diyor.Doğruymuş.

Eğer ki bir eleştiri geliştirirken içinizde öfke, heyecan, coşku, nefret, sinirlilik, üzgünlük, vb. duygular hissediyorsanız, muhtemelen eleştiriniz yapıcı olmayacaktır diyede ekliyorlar.

Bunun içinde bir uyarıda bulunuyorlar

Bekleyin! Acele etmeyin!

Birkaç dakika, saat, hatta gün geçmesine izin verin, sonrasında eğer halen aynı fikirdeyseniz, duygulardan arınmış bir şekilde eleştirinizi dillendirin.

İnsan psikolojisi gereği, sadece nötral veya olumlu duygularla üretilen eleştirilerde yapıcı olabiliyormuş.Konu şu ki bir filmi veya diziyi eleştirmek için atamu parçalamaya gerek yok bir tek yapıcı eleştirel gözle bakmak yeterli.

Hem beğendiğiniz hemde beğenmediğiniz noktalara sade bir dille değinseniz olur biter.Yoksa kendi sektörünüzde karşılık bulurken halk nazarında karşılık bulmazsınız.

Ne yazık ki eleştiri uslubunu bilmeyen bazı kesimlerin dizilerde senaryonun %100 tarihi yansıtmak zorunda olmadığından onun adının belgesel olduğundanda haberi yok tabii.

Amerikalı Anthoni Quin’in Ömer Muhtarı oynarken arap şivesi ile arapça konuşmadığınıda bilmiyor.

Sorsan Muhteşem Yüzyıl dizisinde keşke Kanuni oynasaydı hemde Osmanlıca konuşsaydı daha iyi olur diyecek.

Bir sözümde o kendini dünyanın merkezi sananlara olacak;

Konu şu ki bir filmi veya diziyi eleştirmek için atamu parçalamaya gerek yok bir tek yapıcı eleştirel gözle bakmak yeterli.

Hem beğendiğiniz hemde beğenmediğiniz noktalara sade bir dille değinseniz olur biter.Yoksa kendi sektörünüzde karşılık bulurken halk nazarında karşılık bulmazsınız.

Son not ;Dizi çekmek isteyen ve ben Kıbrısta yaşananları çok daha iyi anlatırım diyenlerede yasak yok bilesiniz.

Güzel görün

Güzel düşünün

ve güzel eleştirin.