Siyasetçinin iktidar olma hevesi bir ülkeye yalnızca iyiliği değil aklınıza gelen her türlü kötülüğüde yaşatabilir.Çünkü siyasetçi satın alınmaya kullanılmaya müsaittir.

Örneklerini gün ve gün yaşıyoruz.

Meclis kürsüsünden elindeki dolarları sallayan milletvekilini unutmuş değiliz.Açıklanamayan banka hesapları ,videolar ise yakın dönemde yaşadıklarımız.

Sonuçları ülke halkında geri dönülmez zararlar bırakıyor.

Çiçeronun’’ Milletler parasızlıktan değil ahlaksızlıktan çökerler’’......sözünü hatırlatan bir dönemden geçiyoruz.

Ekonomiden eğitime sağlıktan sosyal yaşama kadar halkın beklentilerinin önüne geçiyor siyasetçinin kişisel beklentileri. Sırasında and içtikleri yemine ,bayrağına, vatanına ihanet edenleri bile görüyoruz...

Siyasetçi illede koltuğunu korumak tekrar seçilmek uğruna kendini finanse edecek her türlü kaynağı kullanıyor.Hayırsever işadamlarının ak parası kara parasıda buna dahil...

Sonuçları toplumda yayılan anarşi ,adaletsizlik, uyuşturucu bataklığına düşen gençler , sokakta kurşunlanan insanlar olsada…

Gelelim işlerin nasıl bu hale geldiğine ;Yani siyasetçinin bir ülkeyi yönetememesi asli görevinden uzaklaşması sonucunda bir ülkede yaşananalara yada yaşanabilecek olanlara.

Hatırlarsınız 2007 yılında kumarhanelerin yasak olduğu Türkiye’de internetten İddaa tekeli dışında bahis ve kumar oynatılması yasaklanmıştı.

83 milyon nüfuslu ülkede getirilen yasak, yavru vatan KKTC’de serbest bırakıldığında ortaya çıkacak sonuç malumdu. Kumarhane sahipleri çevrim içi bahis ruhsatı aldı ve oradan yasadışı bahse yöneldiler.

Kıbrıs’taki yasadışı bahis organizasyonlarının büyük pazar olan Türkiye’ye uzanması da uzun sürmedi

Bundan sonrası devasa bir örgütlenme modeli.

MASAK raporuna göre; Türkiye’de yasadışı bahis oynayanların sayısı en az 5 milyon.Ve sıkı durun…Yasadışı bahis oynanan para: en az 50 milyar TL.

Bu; sadece 380 bin nüfuslu Kıbrıs’ı değil, Türkiye’deki dengeleri bile kökünden sarsacak bir para anlamına geliyor.

Size bu gün kumardan kumarhanelerden uyuşturucdan siyasetçinin bu durumların yaşanmasındaki acizliğinden ve ülkemizi içine düşürdüğü olumsuz durumlardan bahsetmeyeceğim.Bu konuda yazan çizen çok.

Sizi bugün bir kişilik ile tanıştıracağım.Pablo Escobar.

Duyanlarınız olmuştur.Çünkü son dönemden yaşananları düşündüğümde duymayanlarda olduğunu düşünüyorum.Özellikle Milletvekillerinin ve ülke yönetiminde söz sahibi olanların bu isimin yaşamını tekrardan okumasını yada hakkında çekilen filmleri izlemesini şidettle öneririm…

Tam adı Pablo Emilio Escobar Gaviria'dır. Çiftçi bir babanın ve ilkokul öğretmeni bir annenin 7 çocuğundan biri olan Pablo Escobar 1 Aralık 1949 tarihinde Kolombiya’nın Rionegro şehrinde dünyaya geldi.

Yoksul bir ailenin çocuğu olan Escobar, küçükken ailesinin parasızlıktan dolayı çektiği sıkıntılara şahit oldu.

Suç kariyerine ufak çapta hırsızlıklarla başladı. İlerleyen yıllarda kaçak sigara ve sahte ikramiye biletleri satarak dolandırıcılık dünyasına girdi.

İşleri gittikçe büyüten Pablo, Kolombiya’nın büyük kentlerinden Medellin’de ünlü ve varlıklı insanları fidye için kaçırmaya başladı. Pablo Escobar Medellin şehrindeki ünlü uyuşturucu baronu Fabio Restrepo’yu öldürüp onun operasyonunu ele geçirdi. Onun üretim ve dağıtım şebekesini dünyanın o güne dek görmediği bir uyuşturucu karteline çevirdi.

Özel uçak satın alan Escobar, uçakların tekerleklerine kokain gizledi ve taşınan kokainlerin ilk durağı olan Panama’ya uçuşları bizzat kendisi yaptı. Panama’da yolcu uçaklarının tekerleklerine gizlenen kokain, Amerika’ya sokuldu ve başta Florida olmak üzere tüm eyaletlere yayıldı. Pablo’nun kazandığı para ve kurduğu suç çetesi, onu iyice gözü kara yapmış ve işlerin ölçeğini inanılmaz boyutlara taşımıştı. Boeing 727 model yolcu uçakları satın alan Escobar, yolcu koltuklarını çıkarıp, uçakları tamamen kokain ile doldurmaya başladı. Pablo Escobar'ın gençliğinde arkadaşlarına ''Kolombiya’nın başkanı olacağım.'' dediği bilinmektedir. Escobar, büyük paralar harcayarak 1982 yılında milletvekili seçilmeyi başardı.

Ancak Kolombiya kabinesinde dönemin Adalet Bakanı, Pablo’nun kirli işlerini mecliste açıklamaya başlayınca, istifa etmek zorunda kaldı.

1991 yılında Cesar Gaviria hükümeti döneminde Pablo Escobar hakkında tutuklama kararı çıkartıldı. Escobar hükümetin kararlı olduğunu anlayınca, teslim olmaya karar verdi. Çünkü teslim olmazsa, yakalandığında ABD’ye teslim edilmesi söz konusuydu. Pablo, teslim olurken, hükümetle ABD’ye gönderilmeyeceğine dair bir anlaşma yaptı ve bir şart daha öne sürdü: Kendi hapishanesini inşa etmesine izin vereceklerdi.

Pablo, milyonlarca dolar harcayarak içinde spa ve kumarhane bulunan bir hapishane inşa etti. Hapishanenin gardiyanlarını da devlet memurları içinden kendi kafasına göre seçti. Halk arasında Escobar Oteli veya Club Medellin olarak bilinen bu hapishanenin, 5 yıldızlı bir otelden farkı yoktu.

Ancak Escobar’ın keyfi kısa sürdü. Hükümet kendisini standart bir hapishaneye transfer etmek isteyince, firar etmek durumunda kaldı.

Pablo Escobar hapishaneden kaçtıktan sonra, hükümet güçleri ile kendisi arasında 16 ay süren bir kovalamaca yaşandı. Bu dönemde ailesini korumak için büyük çaba sarf etti ve para harcadı.

Başlatılan arama operasyonları süresince, kolluk güçleri Pablo Escobar’ın Medellin Karteli’ni de yıprattı. Pablo’nun ortaklarının birer birer öldürülmesi sonucunda, Medellin Karteli çökmeye başladı ve sonunda dağıldı.

İyice köşeye sıkışan Escobar, süreç boyunca sadece hükümet güçleri tarafından değil, Los Pepes adındaki bir çete tarafından da amansızca kovalandı.

Pablo’nun öldürdüğü insanların yakınlarından oluşan bu çete, Medelin Karteli’nin rakibi olan Cali Karteli tarafından da destekleniyordu ve bu insanlar Pablo’yu öldürmek için adeta ant içmişti.

3 Aralık 1993 günü, Pablo Escobar askerler ile girdiği bir çatışmada öldürüldü. Bacağından, göğsünden ve kulağından vurulmuştu. Birçok insan onun yaralandığını ve sağ ele geçirilmemek için kulağına kurşun sıkarak intihar ettiğini düşünmektedir.

Pablo Escobar’ın Kolombiya‘da nefret edeni kadar, seveni de çok olduğundan; cenazesine 25.000 kişi katılmış ve bir devlet büyüğü gibi uğurlanmıştır.

Pablo’nun bu kadar çok sevilmesinin en başta gelen nedeni, yoksullar için yüzlerce ev inşa etmiş olmasından kaynaklanır. Escobar’ın yaşamı boyunca 200 kadar hakim ve savcıyı, 1000 kadar polis memurunu öldürdüğü tahmin ediliyor. Ölümünden sorumlu tutulduğu toplam 3000 kişinin geri kalanı ise gazeteciler ve sıradan insanlar. Pablo Escobar’ın, ABD‘ye uyuşturucu kaçırdığı yıllarda; günde 60 milyon dolar kazandığı tahmin ediliyor. Bu hesaba göre yılda ortalama 22 milyar dolar kazandığı biliniyor. Pablo, bu kazançla içinde yaşadığı Kolombiya devletinden daha güçlü hale gelmiştir. Öyle ki, kendisinin ABD’ye iade edilmemesi için; Kolombiya’nın 20 milyar dolar tutarındaki dış borçlarını ödemeyi teklif etmiştir. Forbes dergisi tarafından, Pablo Escobar’ın toplam servetinin 30 milyar Dolar civarında olduğu tahmin edilmişti. Bu sayede Forbes’ın her yıl yayınlanan dünyanın en zengin 10 insanı listesine girmişti.

Dünyanın gelmiş geçmiş en ünlü uyuşturucu kaçakçısı olan Escobar’ı ünlü yapan şey, yaptığı ticaretin hacmi ve kazandığı çuvallar dolusu para değil; kendine has karakteri ve Kolombiya halkı için yaptıklarıydı.

Pablo Escobar, kazandığı paralarla Kolombiya’daki hayırsever girişimlere ve futbol müsabakalarına maddi destek sağladı ve halkın büyük bir bölümünün sempatisini kazandı. Binlerce kişinin ölümüne sebep olması ve tonlarca uyuşturucu pazarlaması, Kolombiya halkının yarısı tarafından bilinmiyor; diğer yarısı tarafından da görmezden geliniyordu. Bu sayede milletvekilliğine kadar yükseldi. Hayali ise Kolombiya başkanı olmak ve doğduğu ülkeyi yönetmekti.

George Orwel’in bir sözü ile bitirelim;

‘Rüşvetçi politikacıları, düzenbazları, hırsızları ve hainleri seçen halk kurban değil, suç ortağıdır!'