Son günlerde daha fazla konuşulmaya başlandı.

Eski Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ,DP eski başkanı Serdar Denktaş ve ‘’Ben ta başından beri başkanlık sitemini istedim!’’ diyen eski

 başbakanlardan Hakkı Atunda Başkanlık sistemine destek veren isimler.

Şu anki sistem ile çok fazla bir yol katedemeyeceğimiz ortada.

Yıllardır habire tartışılan ve vatandaşın lehine olduğu çok açık olan kamu reformunu ve hasta hakları yasalarını bile meclisten çıkarabilmiş değiliz.

Yolsuzlukların sonuçlanması ve Seçim sistemimiz derseniz evlere şenlik.

Şu anki sistemimizin yerine Başkanlık sistemini getirsek bile  yinede en mükemelle ulaşacağımızı hiçkimse zanetmesin. İçinde insanın olduğu hiçbir

 sistem doğru sistem olmayacaktır.

Çünkü önemli olan sistem değil o sistemi hangi kurallarla ve kimlerle çalıştırdığınızdır.

Bunun içinde sistemin değişmesinden çok daha fazlasına ihtiyacımız vardır.

Bankalar önündeki maaş ödeme kuyruğunu , Burhan Nalbantoğlu Hastahanesi acili önündeki kalabalığı   araç kayıt dairesi önündeki karmaşayı 

birde sade vatandaş gibi evlerine kapanan milletinvekillerini   görünce aklıma  bundan 400 yıl önce yaşamış  Montaine ‘nin şu ünlü sözü geldi.

‘’Halk öyle şaşkın, öyle başıboş bir kılavuzdur ki, ne kadar zeki, ne kadar becerikli olsak adımlarımızı ona uyduramayız. Her kafadan çıkan bütün o

 karmakarışık sesler, bizi dört bir yana sürükleyen o kaba sözler, düşünceler arasında doğru yolu bulmak olacak iş değildir. Bu kadar kararsız, serseri

 bir varlığı kendimize kılavuz saymayalım’’

Dile kolay tam 400 yıl önce bu tahlili yapmış.Bu sözü bugün dahi kullanmak zorunda kalıyorsak insanoğlunun doğru yönetim konusunda alması

 gereken daha çok yolu olduğunu anlayabiliriz.

Demokrasi konusunda bir yanılgımızı Montaigne’den daha iyi ifade eden bir başka düşünür yok sanırım.

Günümüzde “temsili demokrasi” olarak yorumladığımız  siyasal sistemi  “en doğru ve gerçek demokrasi” olarak görmek büyük  bir yanılgıdır. 

Yalnızca seçilmişler konusunda değil seçenler konusunda da bu bir yanılgıdır.

Bundan dolayıda bugünlerde başkanlık sistemini tartışırken yönetim biçiminide  konuşmanın zamanıdır diye düşünüyorum.

Dünyada ve bizde de yaşananlara özelliklede seçen ile seçilenlerin davranışlarına bakınca Demokrasi dediğimiz yönetim biçiminin  tüm

 aksaklıklarına rağmen yinede günümüzde en doğru sistem olduğu yönündeki düşüncelere artık katılmak mümkün değil.

Yalnız bizdeki bazı seçilmişlerin yeterliliklerine  değil yurtdışındaki birçok benzeride  bunu teyid eder nitelikte.

Breksit oylaması ve Amerikada Trumpı başkan koltuğuna oturtan seçimler ertesinde ,seçmenlerin cehaletinden ,IQ seviyelerinden dem vuran

 eleştirilerde patlama yaşandı .Moby ‘nin dediği gibi ,ortalama bir Amerikalının IQ su sadece 98 ,yani ‘’dürüstçe söylemek gerekirse ,o kadar çok

 aptal insan var ki ‘’.

Jason Brennan Amerikalı genç bir siyaset felesefei profesörü .Müthiş bir zamanlamayla ,2016 da Against Democracy (Demokrasiye Karşı)kitabnı yayınladı.

Benimkiside öyle bir isyan işte.

Ve maksadım bir zamanlar birilerinin dediği gibi dağdaki çobanla benim oyum ayni mi tartışması değil belki ama kağıda parmak basanla benim

 oyum ayni mi? Tartışmasını başlatmak.

Artık bize tecavüzcülerin, azılı katillerin, cinsel istismarcıların ,hayvan ve çevre katillerinin, trafikte cep telefonu ile illede konuşacağım diye ceza

 yiyen, alkollüde araç kullanırım diye inadından vazgeçmeyen  ,yerlere tüküren ,çöp atan ,salgın hastalıkta ısrarla kurallara uymamakta direnen,çok

 basit bir eylem olan sıraya girmesini  bile bilmeyenlerin  oy kullanamadığı bir sistem lazım.

Katılırsınız yada katılmazsınız ama  madem ki başkanlık sitemini konuşmaya başladık Demokrasi dediğimiz o yere göğe sığdıramadığımız  yönetim

 biçimininde yerine  neyi koyabilirizde  konuşmanın siyaset bilimcilerin tartışmasının zamanıdır diye düşünüyorum.

Kimse kusura bakmasın ama o salgının en şiddetli döneminde parklarda arkadaş grupları ile yoga yapanlar,evlerinde içki alemleri yapıp sosyal

 medyada paylaşanlarla benim oyum bir olamaz.

Bu anlamda artık Epistokrasi denilen yönetim biçimininde  tartışılabilecek bir yönetim biçimi olduğunu düşünenlerdenim.

Bazı siyasal bilimciler epistokrasinin prensipte bile demokrasiden daha iyi işleyeceğini ileri sürmektedir. Epistokrasi genellikle siyasi karar alıcıların

 ortalama güvenilirliğini artırarak daha iyi politik sonuçlar üretmeyi sağlar.

Demokrasinin ilk savunucuları, demokrasinin aristokrasi, monarşi ya da oligarşiden daha üstün olduğunu göstermekle uğraştılar.

 Oysa son yıllarda, epistokrasi demokrasiye büyük bir rakip olarak ortaya çıktı (Estlund 2003, 2007; Landemore 2012). Bir sistem siyasal iktidarı bilgi veya politik yetkinlik temelinde tahsis ettiği ölçüde epistokratik olacaktır. Örneğin epistokraside üniversite düzeyinde eğitimli yurttaşlara ek oy hakkı verilebilir (Mill 1861), seçmen yeterlilik sınavını geçemedikçe yurttaşlara oy kullandırılmayabilir, demografik faktörlerin etkisine göre düzeltme yapılabilir veya demokratik yasaları veto etme hakkına sahip uzmanlardan oluşan heyetler oluşturulabilir ya da seçmenlerin siyasi bilgi düzeyine göre oylarının etkisini arttırılabilir (Caplan 2007; J. Brennan 2011b; López-Guerra 2014; Mulligan 2015).

Açık söylüyorum bize herkesin oy kullanamadığıda bir sistem lazım.Bu epistokraside olabilir başka birşeyde.

Ama;

Ömründe tek bir kitap bile açmamış olanla benim oyum bir olmamalı.

Bunun için Devletlerin yönetilmesi için vekilden çok seçmen kim yeni baştan tanımlanmak zorundayız.

Yoksa yine liyakat sahibi, dik duruşlu, kişilikli olup olmadığına bakmadan  sadece iyi insan olan kişiler bizim vekilliğimizi yapacaksa başkanlık

sisteminide getirseniz bir anlamı yok.

Belki size ütopya gibi gelebilir ama araba sürüş ehliyeti almak için sınava girer gibi her vatandaş eğer ülkenin kaderinde söz sahibi olacaksa sınava sokulmalıdır.

Aksi takdirde insan dahil hertürlü canlıyı koruyup  kollayan,ömründe bir tek bile trafik cezası almayan ,ömrü boyunca doğanın ve çevrenin

korunması için çaba harcayan, kurallara uyan,vergisini ödemekten kaçmayan ,okuyan, okurken üreten ve ömrünü bilime ilime harcamış olan

 dürüst ama ayni zamanda liyakat sahibi bilgili ,kişilikli insanlara büyük bir haksızlık yapmaya devam edecek kendini ifade etmekten aciz  ve belkide

 en basit insani eylem olan sıraya bile girmeyi bilmeyen  insanlar tarafından  yönetilmeye de devam etmiş olacağız.