Bilgi kirlilği en kötü şey. 

Özelliklede sosyal medyanın oldukça etkin olduğu günümüzde 

İnsan neye ve kime inanacağını şaşırıyor.  

Haliylede karmaşa ve kaos ortaya çıkıyor. 

Aşı konusunda olduğu gibi 

Zengini ,Fakiri,İşçisi, Memuru,  Öğretmeni ,Mimarı ,Avukatı hatta sağlık olmasına rağmen Doktoru bile etkileniyor. 

Monteinin dediği gibi .Halk öyle şaşkın, öyle başıboş bir kılavuzdur ki, ne kadar zeki, ne kadar becerikli olsak adımlarımızı ona

 uyduramayız. Her kafadan çıkan bütün o karmakarışık sesler, bizi dört bir yana sürükleyen o aba sözler,  fikirler arasında doğru yolu bulmak

 olacak iş değildir. Bu kadar kararsız, serseri bir varlığı kendimize kılavuz saymayalım.”gibi bir durum yaşıyoruz aslında. 

 

Eğer silah üretiyorsanız, savaşa ihtiyacınız vardır; ilaç üretiyorsanız, hastalığa. Eğer bilgi üretiyorsanız da cehalete. 

İlaç şirketlerinin yukarıdaki söylemdede olduğu gibi sonsuz para kazanma ihtiraslarıda hesaba katınca ortaya güven duyabileceğniz kimsede kalmıyor. 

Ortada birde manipülasyon üretenler olduğunu düşünürseniz iş dahada vahim bir hal alıyor. 

 

Sırası gelmişken bu konununda ne kadar önemli olduğunu şu örnekle açıklayalımda çünkü hepimizin zihni savaş alanına dönüşmüş durumda. 

Algı yöneticileri ve manipülatörler toplumda ki yüksek statü sahibi güvenilir kişi yada kurumları kullanarak insanları yönlendirebilirler.  

7 Aralık 2003 tarihinde İngiliz Observer gazetesinde yayınlanan bir makale o güne kadar pek duyulmamış bir skandaldan bahsediyordu. Skandal şöyle patlak veriyor: Psikiyatrik ilaç üreten firmalar, yeni ilaçlar üretip satabilmek için önce yeni hastalıklar üretiyor ya da yeni üretilen bir ilacın etkililiğine ilişkin bir makale yazıyorlar. Dikkat edin, makaleyi ilaç firması kendisi yazıyor. Sonra alanda uzman bir ismi arayarak, ciddi miktarda bir para karşılığında, bu yazının onun ismiyle yayınlanmasını teklif ediyorlar. Uzman kabul ettiği takdirde makale saygın bir dergide, alanında uzman kişinin etiketiyle yayınlanıyor ve dünyadaki pek çok uzmanın eline ulaşıyor. Derginin ve uzmanın saygınlığına ilişkin şüphe duymayan uzmanlar makalede yazılan bilgileri kendi lisans ve lisansüstü öğrencilerine ulaştırıyor. Oradan da bu bilgiler halka taşınıyor. 

Bu anlamda Henry Kissinger’a atfedilen “Bir şeyin gerçek olması pek o kadar önemli değildir; fakat gerçek olarak algılanması çok

 önemlidir.” sözüde bir bakıma içinde yaşadığımız bu günleri özetleyen bir söz . 

Peki bu karmaşadan nasıl kurtulacağız. 

Yani aşı olmalımıyım yoksa olmamalımıyım sorusuna nasıl karar vereceğim. 

Öncelikle niçin sorusunu kendimize sorarak ve yine aklımız karışıksa 

Toplum içinde özü sözü bir olan yaptıkları ile toplumun önünü açan her daim haklıdan yana olan yaşamınızın bir noktasında yollarınız

 kesişen sevdiğiniz saydığınız ve güvendiğiniz insanların söylediklerine inanıp güvenerek.Bunların tıp camiasından olması ayrıca önemli tabii. 

Ve  tamda burada  Aşı karşıtlığı yapanların profilleri ilede aşı olun diyen insanların  profillerini kıyaslamakta önemli kanımca. 

 

Aşı konusunda farklı kafalardan çıkan farklı sesler insanlarımızı haklı olarak tereddüte düşürüyor. 

Hükümetler aşılanmanın sağlanması ve toplumsal bağısıklık düzeyine ulaşılması için etkin ve bazende can sıkcı  tedbirler alma yoluna gidiyor. 

Fakat yinede buna karşı duruşta olanları ikna edemiyor. 

Okumuşuda  okumamışınında kafası karışık.         

Peki güvendiğiniz kişilerin  sesine kulak vermeliyiz diyorsunda .Kimdir bunlar diyebilirsiniz. 

Birçoğumuzun hergün övgüler düzdüğü siyasetçiye gerçekte  güven duyan yok.Araştırmalarda bunu teyid ediyor. Onları geçiyorum.Kusura

 bakmasınlar. 

Ama bulabildiğiniz her aşıyı olun diyen eski başhekim Bülent Dizdarlının söylediklerini kulak arkası yapmayın derim. 

Pandeminin başından beri bilimsel verilerle toplumu aydınlatmaya çalışan Doktor Halil Hızal ,Kudret Çağlar ve Türkiyede hekimlik

 mesleğini icra eden çok sevdiğim dostum Dr Gürol Öksüzoğlununda zaman zaman bu konulardaki postlarını dikkate alın. 

Aşıların icadı ,tıp tarihinde ve insanlık tarihinde hatta hayvanların sağlığı açısından bile bir miladdır.Milyonlarca insanın ya hayatını

 kurtarmış ya da ciddi düzeyde zarar görmesini engellemiştir ve bundan sonra da engelleyecektir.Bundan emin olunuz diyen 

İç hastalıklar uzmanı Dr. Erden Aşardağın da söyledikleri kaydadeğer. 

AİHM ‘nin aşı konusundaki kararlarını gönül rahatlığı ile paylaşan  ve Ombudsmanlık görevini başarı ile yürüten eski hakim Emine Dizdarlınında söyledikleri önemli.. 

Onlar aşıya olan karşıtlık konusunda endişeli ve bu endişleri gidermek için her fırsatta toplumu aydınlatmaya ve ikna etmeye çalışıyorlar. 

 

Bu konuda yapılabilecek bir başka şeyde okumak ve doğru bilgiye ulaşmak tabii. 

Açıkçası buda oldukça mesafe aldırıyor. 

Benim tercihim ise her ikisinide birlikte yapmanız göreceksiniz ki aşı olmadan  geçirdiğiniz zamana üzüleceksiniz. 

Son olarak Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İnfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji öğretim üyesi aynı zamanda Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) başkanı Prof. Dr. Alpay Azapın okumanızıda önerdiğim aşı karşıtlarının iddiaları ve gerçekler adlı yazısının sonuç bölümünü sizlerle paylaşmayı  bu yazınında amacı açısından önemli gördüm.Umarım aşı karşıtları içinde ikna edici olur. 

Aşılar insanoğlunun sağlık alanındaki şüphesiz en değerli buluşudur. Bilimsel olarak aşılarla ilgili tartışılacak çok başlık olduğu ve bilim insanları arasında, bilimsel ortamlarda tartışıldığı doğrudur. Ancak bu tartışmalar sadece daha etkili, daha az yan etkisi olan daha ucuz ve pratik aşıların nasıl geliştirilebileceğine ve aşılanma oranlarının nasıl artırılabileceğine ilişkindir. Hiçbir bilimsel ortamda aşıların gerekli olup olmadığının tartışıldığını duyamazsınız. Aşıların çağımızın üretim ilişkileri içinde, kapitalist sistemin işleyişine tabi olarak büyük şirketler tarafından üretilmesi, satılması ve kullanılması da aşılara karşı olmak için bir gerekçe olmamalıdır. Yapılması gereken, insanların aşı olmaması için değil, tam tersine, aşıların gelişmiş-gelişmemiş tüm ülkelere aynı miktarda ve kolaylıkla temin edilmesi, zengin-fakir herkese ücretsiz şekilde yapılması için mücadele etmektir. Aşılar bütün insanlık içindir. 

Prof. Dr. Alpay Azap; 

Klimik Dergisi ve Infectious Diseases & Clinical Microbiology Dergisinin editörler kurulunda yer alan Prof. Dr. Alpay Azap'ın uluslararası bilimsel dergilerde yayımlanmış 28 makalesi, uluslararası bilimsel toplantılarda ikisi sözel olmak üzere 24 bildirisi, ulusal bilimsel dergilerde yayımlanmış 30'un üzerinde makalesi ve ulusal bilimsel toplantılarda sunulmuş 100'ün üzerinde sözel ve poster bildirisi bulunuyor. 

Bağışıklama, sağlık bakımıyla ilişkili infeksiyonlar, infeksiyon epidemiyolojisi, bağışıklığı baskılanmış hastalarda (organ nakil alıcıları, kanser hastaları vb.) gelişen infeksiyonlar, antibiyotik direnci, grip ve yeni ortaya çıkan infeksiyonlar özel ilgi alanlarıdır. 

1969 doğumlu olan Alpay Azap, 2021 yılı itibarıyla 52 yaşındadır. Doktor Özlem Kurt Azap ile evlidir ve iki çocuk babasıdır.