Yüzyılın vebası.Ülkemizinde belası.

Neredeyse uğramadığı sokak ev yok gibi.

Minik yavrulardan tutunda her yaştaki insan bu illetle mücadele ediyor.

Derler ya ateş düştüğü yeri yakar.Öyle.

Her ne kadar bu illet hastalıkla mücadele edenlere yardımsever vatandaş ve kurumların destekleri olsada bütünlüklü bir çözüm için devletin desteği şart.

Kanser olduktan sonra değil tabii kanser olmadan önlem almanın politikaları. Ancak o zaman  hem vatandaşınızı hemde milli servetinizi gerçek anlamda korursunuz.

100 yıl önce en nadir hastalıklardan biri sayılan kanser hastalığı, son 20 yılda müthiş bir hızla, kadınlarda %50, erkeklerde %100 gibi bir artış gösterdi. 

 Dünya Sağlık Örgütü   kanserde görülen bu artışın  sebebini 3 ana faktçre bağlıyor.; yaşlı nüfusta meydana gelen artış, tütün kullanımı ve obezite salgını.

Bilim adamları bu hastalığı %10 sebebini genetik faktörlere bağlarken %90 nedenin tükettiğimiz gıdalar olduğunu bağıra bağıra söylüyor.

Söylüyor söylemesinede duyan var mı.

Vakalara bakarsak 
.
Yok.

Yine kontrolsüz kimyasal kullanımı yine Sivrisinek mücadelesi adı altında  etrafa saçılan kimyasallar yine ot kurutucu diye yol kenarlarına atarken doğaya savrulan evlerin içine kadar  giren glifosat Rodentisitler   hala daha marketlerde aleni satılan  GDO lu MSG li gıdalar ve bilinçsizce her gördüğünü tüketen bir toplum.
 
Sinek ve haşere ile mücadele için ilaç getiren PestWorld Cyprus
Direktörü Çağlar Gulamkadir,  uzmanları doğrulayarak, havaya
atılan kimyasal ilaçlama yöntemine firma olarak karşı olduklarını
belirtirken . ‘’Havaya sıkılan ilaç kimyasal olduğu için kanserojen
madde içerdiği doğrudur” diyor.

İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Yavuz Dizdar: "Biliyorum canınız sıkılacak, yüreğiniz kabaracak, üzüleceksiniz ama gerçekleri öğrenmeniz lazım diyor ve şöyle diyor.

Daha yumurtadan çıkar çıkmaz civcive antibiyotik veriliyor. Kemikleri gelişmesin, sadece et yapsın diye...
Elinize aldığınızda kemikleri kırılıyor... Bu inanılmaz bir vicdansızlık... Sonra, görüyoruz her gün gencecik bir kadın meme kanserine yakalanıyor.

 Büyük olasılıkla daha sağlıklı diye sık sık tavuk yiyorlardır..
 
İnsanların canlarının sıkılması gerekiyor, yürekleri kabaracaksa kabaracak biraz, ama gerçekleri öğrenmeleri lazım. Geçen haftalarda bir arkadaşım anlattı. Çok hazin bir örnek. 10 yaşındaki kızının bacaklarında tüylenme sorunu başlamış. Doktor doktor dolaştırıp bir sonuç alamayınca, “Ya biz bu çocuğa ne yediriyoruz ki böyle oluyor” demişler. Ve geldikleri nokta yumurta olmuş. “Her gün bir yumurta veriyorduk, kestik ve tüylenme geçti. Ondan sonra organik yumurtaya döndük, bir sorun kalmadı” diyor.
 
Normal insan yaşamı için  yaşamamız süreden erken bu dünyadan ayrılıyoruz.

Erken Ölüyoruz

Daha doğrusu öldürülüyoruz.Avukatlara sormak istiyorum.Bu teammüden adam öldürmeye girmez mi.

Bana öyle geliyor ki Taamüden cinayete kurban gidiyoruz.

Cinayeti işleyenler ise elini kolunu sallayarak geziyor.

Üstüne üstlük onlara  bakmamıza rağmen görmüyoruz.

Sokaktan geçen belediye aracı yol kenarındaki otları kurutma ilacı atıyor. Sokak penceremizden içeri giren bu kimyasalı soluyor vücudumuza alıyoruz.Bahçemizde yetiştirdiğimiz domatese bulaşıyor yiyoruz.

Hergün tükettiğimiz hazır suların gerçekten içilebilr limitlerde olup olmadığını bilmeden tüketiyor bakterileri ağır metalleri vücüdumuzda biriktiriyoruz.

Marketlerden aldığımız üzerinde kontrol edildiğini belli eden ibare dahi olmayan sebze meyveleri tüketiyoruz Herbisit, Fungusitleri vücudumuza alıyor biriktiriyoruz.

Biriktiriyoruz.

Sonrada  en son doz ile

Hastalanıyoruz.

Adınada kanser diyoruz

Cinayet azmettiricileri dışarıda gezerken

Hesap sormayı kendimizi korumayı beceremiyoruz

Biz hala buna kader diyoruz.

Yalnız Sağlık  Bakanlığına değil Hükümetede sesleniyorum.

Kanseri değil kanserden önce kanser yapıcıları engelleyin.Göreceksiniz kaderimiz değişecek.