Geçtiğimiz hafta sonu ve bir yıl içinde yaşanan kadın cinayetleri, intiharlar,çocuk tacizleri…vs….

Görünen o ki hepimizi rahatsız ettiği gibi , çaresiz de bırakmıştır.

Bu yazıyı yazmadan önce ,Polis Genel Müdürlüğünün yaptığı yazılı açıklamayı okuyordum. Nasıl yorumlayacağımı doğrusunu isterseniz bilemedim ama galiba şu cümle yeterli olurdu herhalde ‘’iki yanlış bir doğru etmez ‘’.

Konuları kısaca başından ele alalım bu ülkede hiç alışık olmadığımız ve KKTC kuruldu kurulalı sadece ikinci kez meydana gelen bir çocuk cinayeti ilkinin üzerinden uzun yıllar geçti ,unuttuk ,taa ki ikincisi tekerrür edene kadar .

Küçük Mustafa vahşice öldürülene ve bu cinayetin ayak seslerini duyarak yaşadığımızı görene kadar . Ne oldu peki cinayete tanıklık edenler Özlem Diker ve İbrahim Diker beşer yıl hapse mahkum edildi ,çocuk geri geldi mi ?

Mahluk Erol Diker’in müebbeti isteniyor (!) isteniyor kelimesine dikkatinizi çekerim , peki ceza yasalarında yada ağır cezada (!) böyle bir hüküm var mı ?

Polis bu mahluklara ceza verecek yetkiye sahip olsaydı ne ceza verirdi acaba diye fazla düşünmeye gerek yok aslında malumunuz cezayı verirdi , bundan şüphem yok .

Peki bu mahluk müebbet almaz ise 40 yıl da temiz yatsa ,çıkınca yaptığı şerefsizlik değişecek mi ? Çözüm gelecek mi ? Bu ülkede artık çocuklar taciz edilmeyip , öldürülmeyecek mi ?

Yazarken bile suratımda alaycı ve umutsuz bir gülümseme belirdi , evet ben de çözüm olmayacağını düşünüyorum bunu unutacak üçüncü vakayı bekleyeceğiz sonra ……………..

Kadın cinayetlerine gelince dört kadın ve çocukları aynı kaderi benzer şekilde paylaştılar.

Şiddet gördüler,

Duygusal sömürü yaşadılar,

Toplum içinde sessizce kalabalık bir yalnızlık yaşadılar, attıkları her çığlık sessizdi kimse duymadı kendilerinden başka yada duymak istemedik bilmiyorum

Ve sonra

Öldürüldüler ,gömüldüler ,yok oldular

Sonuç ,hiçbir şey değişmedi .

Ne yaptık arkalarından ağıtlar yaktık,tanımadığımız halde gözyaşı döktük,üzüldük,nefesimiz tıkandı,yetim kalan çocuklarına acıdık ama onlar için de bir şey yapmadık .

Bazen manşetler attık ,bazen olayı anlatacak bir başlık bulamadık size bıraktık ,gazetelerimizi siyah zemin üzerine bastık ,yazılarımızı ağlayarak yazdık ,korktuk hem de kendimizden .

Polisi suçladık galiba sorgusuz sualsiz ,belki de yapabileceğimiz en iyi şey buydu……………………..Suçlamak …………………………………..
Polis neden güvenliği sağlamadı , sağlamalıydı dedik kendi ayıbımızı polis örgütü üzerinden örtmeye çalıştık .Görebildiğim kadarıyla başarılı da olmuşuz .

Sokak polisi yok dedik ama sadece binlerce Lefkoşalıya hizmet veren polis sayısının 230 kişiden oluştuğunu araştırmadık .

Polis otolarını fotoğraf konusu yaptık ,bu araçla mı hırsız kovalayacaklar diye alay ettik ,polis örgütü için ayrılan bütçe’yi sormadık .

Cinayet, tecavüz,hırsızlık,darp gibi haberleri ön sayfalara taşıdık traj yaptık ama PGM Ahmet Zaim’in ‘’personele ihtiyacım var ,300 polis daha’’ feryadını göremedik arka sayfalara taşıdık ,gündem yapmadık , sonra da polis görevini yapmadı dedik; yapamadı diyemedik .

Kendi hatalarımızı ve sağırlığımızı polislere yükledik sözde vicdanımızı rahatlattık.

Hepimiz öldürülen kadınların kurtarılabileceğini savunduk ve bunu da, polis yapmalıydı dedik ,ama hiçbirimiz, onları öldüren adamları kurtarabilseydik o kadınların ölmeyeceğini dile getirmedik.

Bunu hiç düşündünüz mü ? Onlar ,kadınlar ve çocuklar yani , öldürüldü ,kimler tarafından ? Eşleri veya babaları tarafından . Peki ilk şikayet’te yada ilk şiddet’te birileri o adamlara yardım etseydi,ciddi anlamda psikolojik ,bireysel yardım ve aile yardımı alınabilseydi hem de yasa gereği bunu mecbur kılabilseydik !!!!

Ne o kadınlar ölecekti ne de adamlar öldürecekti ,çözmemiz gereken sorun kadınların şiddet gördükten sonra polis tarafından korunmaları ,kadın sığınma evleri falan değil, sorun şiddeti veya tacizi uygulayan bireyin ,gerekirse yasa ile zorunlu kılınarak tedavi edilmesinde çözülür ….