Kurultay kavgası ülke gündemini meşgul etmeye devam ediyor. Daha önce de yazmıştım. Kurultay üzerine ahkam kesmeye niyetim yok. Kurultayı kim kazanırsa kazansın. Halk kararını verdi. İlk seçimde UBP kaybedecek. Başında kim olursa olsun.

Küçüğünden çektiğimiz az gelmiş gibi şimdi de büyük UBP çıktı. UBP’nin 2009 da yapılan genel şeçimlerde tek başına iktidar olduğu doğrudur. Hatırlanacağı gibi, Tahsin ERTUĞRULOĞLU yukarılardan aldığı ilhamla Cumhurbaşkanlığına bağımsız aday olunca partiden kovulmuş ve UBP’nin milletvekili sayısı yirmibeşe düşmüştü. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Derviş EROĞLU’nun aday gösterilmesine onay verdikten (PM kararının oybirliği ile alındığı açıklanmış ve itiraz eden olmamıştı) sonra, Cumhurbaşkanlığına aday oldu diye, Tahsin Bey’in niçin kovulduğu ve şimdi hangi yüzle kabul edildiği ayrı bir konu.

Nisan 2009 milletvekili seçimlerinden sonra yapılan son seçimde (2010 yerel seçimleri), EROĞLU Cumhurbaşkanı seçildiği için yapılan milletvekili ara seçimlerini UBP kaybetmiş ve milletvekili sayısı 24 olmuştu. Azınlığa düşen UBP İrsen KÜÇÜK’ün Başbakanlığında yeni hükümet kurunca DP’nin desteğiyle güvenoyu alabilmişti. UBP’de DP’ye olan minnetini üç akıldane milletvekilini çalarak ödemişti.

Sayın Başbakan 24 milletvekili ile devraldığı partiyi 30 milletvekiline çıkarmakla övünüyor. İnsan sormadan edemiyor. Nasıl başardın bu işi? Partinin oy desteğini % 60 mı çıkardın? Güldürmeyin adamı. UBP seçimden korkuyor ve kaçıyor. Lefkoşa Türk Belediyesi seçimlerini yaptırmamak veya seçime girmeye heves edenlerin cesaretini kırmak için çevirmediği entrika kalmadı. “Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz” İrsen Bey. Yüreğin varsa girersin erken seçime alırsın boyunun ölçüsünü. Yüzde 25 oy alırsan düğün bayram edersin. O zaman övünürsün.

Sayın Başbakan Meclis kürsüsünde “ağlama be Serdar” diyerek, siyasi seviyesini tescil etti. Halbuki kurultayı kaybedecem diye korkudan ağlayan kendisi. Yaptıklarına bir bakın. Mahkeme kararını okuyan her aklı başında insan, tüzük gereği bir hafta içinde kurultayın toplanması gerektiğini anlıyor, ama kendisi Parti yönetimindeki yandaşlarını kullanarak, süreci oyaladıkça oyalıyor. Gazetelerde tefrika çok. Kimisi Şubat diyor kimisi Haziran.

Kurultay sürecini çıkmaza sokmak, ikinci tur için toplanacak kurultayı ve sonucunu şaibe altında bırakmak, kurultay sonrasında yeni bir mahkemeler serisi başlatmak için yapmadığı kalmadı. Önce Cemal Başkanın başını yedi ve dört Belediye Meclis üyesini istifa ettirdi. Sonra da başka partilerden devşirdiği Belediye Meclisi üyelerini, doğal üyedir diye, kurultay delegesi yaptı. Mahkeme heyetinin kararı ne olursa olsun, iktidar partisinde siyasi etik varsa, ikinci tur 21 Ekim Kurultayının delegeleri ile yapılır. İstihdamlarla delege iradesine yönelik operasyonlara hiç değinmiyorum. Onlar artık vakayı adiye.

Gelelim LTB seçimlerine. Bir önceki yazımda da ifade etmiştim. Aklı başında herkes “hizmet mağduru Lefkoşa seçmenini iki defa sandığa götürerek eziyet etmeye ve devletin parasını israf etmeye ne gerek var?” diyor. Seçilecek yeni Başkan, bir yıl içinde Lefkoşa’yı nasıl düzeltecek? diye soruyor. Sayın Serdar DENKTAŞ gelin bu seçimi 1+4 yıl için ve 22 Belediye Meclisi üyesi için yapalım diyor. Dinleyen olmuyor.

Sayın Başbakan Belediye Meclisi için Mart sonu veya Nisan başında ve sadece 14 üye için, Haziran sonunda da Belediye Başkanı için seçim yaptırırsa, rakip partiler 12 – 15 ay için aklı başında ve sorumluluk sahibi adaylar bulamaz, UBP’nin içerdeki 8 üyesinin yanına 3-4 üye de seçimlerde sokarım, Belediye Başkanlığına kim seçilirse seçilsin onu Cemal Başkandan beter yaparım, “erken seçimleride yıl sonunda yaparım ha” korkusunu salarsam, bir yıl içinde yapılacak üç seçime hiçbir parti para bulamaz, diye bir dizi kurnazlık düşünüyor herhelde.

Sayın Başbakan ne kadar kurnazlık düşünürse düşünsün, korkunun ecele faydası yok. Bu yıl içinde üç seçim de yapılsa (sadece mensubu olduğum parti için konuşuyorum), muhalefet seçime girecek ve iktidar ne kadar büyük olduğunu anlayacak. Seçim günü geldiğinde artık iş seçmene düşüyor. Halkın göreve getirmediği bir Başbakan (ister KÜÇÜK, ister KAŞİF olsun)’la yola devam mı edecek? Yoksa yurdunu seven, siyasi programı ve bu programı uygulamaya muktedir kadrosu ile ülkeyi selamete çıkmaya hazır, siyasette tecrübeli ancak Başbakanlıkta denenmemiş bir lidere yetki mi verecek?

Sayın İrsen KÜÇÜK “en iyi savunma taaruzdur” düsturunu bir yerden öğrenmiş olacak ki, yaptığı dalaveralı işler yüzüne vurulunca, eski defterleri karıştırıyor. Pek çok siyasetçi ve parti için de ciltler dolusu defter olduğu söyleniyor. Cesareti varsa bütün defterleri açar. İktidar olduğunu iddia eden sayın Başbakan’a buradan açık çağrı yapıyorum. TÜK ve Elektrik Kurumu için 2005 ve 2006 yıllarına ait Sayıştay raporlarını ilk seçimlere kadar işleme koyunuz. Eğer koymazsanız ve bu raporlarda suç unsuru varsa, siz de sorumluluk altında kalacaksınız.