Son 24 saat içerisinde Güney’deki vaka sayısı 115,Kuzey’deki vaka sayısı akşam ve sabah açıklananlarla 104!

Güney'in nüfusu bizimkinin 3 katı.Bu durumda biz bu işle iyi mücadele etmiş oluyor muyuz, olmuyor muyuz siz karar verin isterseniz…

1 Temmuz sürecinde adına turist denilen kumarcılara ve başka sebeplerle gelecek olanlara uçakların kapılarının ardına kadar açılması ve yurt dışından saçma sapan 3 günlük PCR testiyle gelinebilmesi ya da 7 günlük karantinayla güvence altına alındığımızın iddia edilmesi kararlarını geçtik…

Hatta son Başbakan’ın, son ettiği lafa göre,Sağlık Bakanı’mız da dünyanın en iyi Sağlık Bakanı’ydı!

Ne oldu şimdi?Kararlar değişti mi?Sağlık Bakanı’mız dünyanın en kötüsü oldu mu? Ve bizde bu işte başarısız mıolduk?

Hikâyeye buradan bakınca görüntü bence böyle görünüyor.Peki hala bundan kurtulma şansımız var mı?

Eğer “ölen ölür kalan sağlar bizimdir!” mantığı ile yaşıyorsak;elbette olur. Zaten bazı görüşlere göre de doğal seleksiyonla güçsüzlerin ölmesinin istendiği bir hastalık olduğu söyleniyor bunun.

O halde biz dünya otoritelerine uyum sağlamış,buna da boyuneğmiş oluyoruz!

Her zamanki uslu çocuk!

İsterseniz hayalperest deyin, isterseniz kışkırtan bir insan olarak görün beni…Ama görünen tablo 4 günlük kapanma, 10 günlük kapanma, 14 günlük kapanmayla bunların çözümlenemeyeceğidir.

Çünkü biz baştan yanlış yaptık!

Üstelik kendi sistemimize hiçbir şekilde güvenmediğimiz halde; panik,acil bir durumda doğru düzgün ve yerinde kararlar alamayacağımızı bildiğimiz haldebunu yaptık!

Neye güvendik?

Kimilerine göre Anavatan’a, kimilerine göre dünyanın en iyi Sağlık Bakanı’na,dolayısıyla da dünyanın en iyi sağlık sistemine…

Fakat ne gariptir ki dünyanın en iyi Sağlık Bakanı dediğimiz bakanı azarlayıp git kararları revize ettir de diyebildik!

Şimdi ne yapmamızı arzu edersiniz beyler?

Oturup ölümün geçmesini mi bekleyelim, yoksa ölümün kendisini mi?

Daha önce de yazmıştım:Artık hepimiz temaslıyız.14 gün boyunca değil karantina merkezinde, evimizde otursak da kayıt altında olmasak bile pozitife dönme ihtimali taşıyoruz hepimiz!

Bunun da bilincinde olarak hareket ediliyor olması gerekmez miydi? Ama yok! Biz kaderimize güvenen ve kendine bir şey olmayacağına inanan insanlar topluluğunun önde gideniyiz.

Gene yanlış bir şeyleri yapıyoruz.Ve gene görünen köy kılavuz istemez mantığıyla bakmak yerine, eminim ki daha birçok ayrıntıyı araya sıkıştırıp açılmanın yollarını aramak için kılı kırk yarmalıyız. Ne yapmaya çalıştığımızı,neyi planlamadığımızı kısa orta ve uzun vadeli planlarımızın ne olduğunu bilmeden.

Kelle koltukta ilerliyoruz kısacası…

***

Dert etmeyin sakın!

Dünyanın her yerinden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne insan gelebilir. Yurttaşlık alabilir.Nüfusumuz azalsa da sorun yok.Gene nüfusu kalabalıklaştırabiliriz. Hatta biz istersek Güney’in nüfusunun iki katına bile çıkabiliriz.

Ha gayret!Ne olmuş birileri ölürse?Daha gelebilecek milyonlarca insan var!

Öyle değil mi?Hiç dert etmeyin bunları!

Siz bakın seçim ne zaman, bu sefer de seçilecek misiniz?

Size oy verme potansiyeli olan insanların isteklerini yerine getirebiliyor musunuz?

Bir şeyler üretebilecek insanlar var mı yandaşlarını da arasında?..Gerisini boş verin!Öteki üretebilenler sizin sözünüzü dinlemeyecekleri için onların üreteceklerini de boş verin!

Siz torpille partizanca her şeye devam sistemine bakıverin. İktidarı da muhalefeti de… 50 yıldır böyle kurduk böyle götürüyoruz.

Bu sistemin bizi nereden nereye taşıdığını ve daha nereye taşıyacağını görmezden gelmek en başarılı olduğumuz nokta…

Ha gayret doğru yoldasınız ilerleyin(!)

Dr. Çiğdem DÜRÜST