Eşi benzeri olmayan kapalı devre turizm sistemimiz, 12 Nisan’dan sonra bileklikler gelir gelmez başlıyormuş.

Türkçesi: Turist gelecekmiş. Otele transfer edilip bilekliği takılacakmış. Hiçbir şekilde otelden çıkamayacakmış!

Not: Bunlar otel, deniz, yatak odası ve kumarhane çemberinde para verip tatil yapmayı kabul ederek gelecekler. Bu çok ruh sağlığı yerinde bir turist tiplemesi gibi görünmüyor ancak burası bizi ilgilendirmez(!)

Bunun ardından birtakım sorular oluştu kafalarda: Peki kumarhane ve otel çalışanları bu insanlarla temas edip sonra dışarı çıkmayacaklar mı?

Buna da cevap gecikmedi: Onlar da kapalı kalacak!

Pek çok tepki verilebilir bu noktada. Biz “Hade yau!” diyebildik sadece.

Bunların aileleri yok. Sosyal yaşamları yok. Çoluk çocukları, bakmakla yükümlü oldukları, onlara ihtiyacı olan hiç kimse yok. Bunlar otel ve kumarhane sahiplerinin köleleriydi zaten(!) O nedenle yat, kalk, otur, çalış komutları ile çalışan robotlar olarak düşünmek mantıklıydı galiba(!) Pardon biz fark edememişiz!

Bu insanlara üç kuruş para vereceksin. Onu da söke söke burnundan getireceksin. Bunun adı turizm olacak.

Neden?

Bağımlı gelip kumar oynayacak diye!

Bekleyemiyor diye!

Öyle mi?

***

Neden illa kumara takıldığımızı merak ediyorsunuzdur: Şu anda kumardan ve kumarhaneden hiç bahsedilmemekle birlikte, şöyle bir açıklama dikkatinizi çekmiştir:

Misafirler gittikten 4 gün sonra negatif PCR sonuçları ile çalışanlar evlerine dönebilecekler.

Anlayacağınız 7 günlük devreler planlanıyor. Cuma Cumartesi Pazar, misafir gelecek. Perşembe’ye kadar otel çalışanı karantinada olacak. Perşembe evine gidecek. Cuma geri gelecek! (Mesela)

Bu esnada 3 gün çalıştığı için, 3 günlük ödenek mi alacak?

Karantina masrafları kim tarafından karşılanacak? Daha buna benzer soruları çok;ancak soramıyoruz bile çünkü bununla değil bu köşe, tüm gazete doldurulabilir!

***

Yok yok dalga geçmiyorum!

İroni yapıyorum. Başka türlü anlamak veya tartışmak galiba mümkün olmayacak çünkü…

Şu seçilmiş ve atanmış olanlar, siyasi kamu görevlileri ile bürokratlar, bu ülkede, kurdukları bu devletin her daim daha iyiye giderek çağdaş koşulların yaratılması ve sürdürülmesinde pay sahibi olmak üzere sözler vererek almıyorlar mı bu vekaleti bizlerden?

Öyle ise sağlığımızı ve güvenliğimizi korumak, kollamak ve geliştirmek zorunda değiller mi?

Bunlar ne yaptılar ve/veya ne yapıyorlar?

***

1 Temmuz sürecine dönüyoruz sevgili okurlar.

Pandemi hastanesinde, yatak kapasitesinin yeniden doluyor olduğu hususundaki açıklamaları da bunlarla birleştirince şaşırmamak, ürkmemek elde değil?

Biz KKTC yurttaşları ve Kıbrıslıtürkler olarak ne için yaşıyor, kime hizmet ediyor ve nasıl bir maddi manevi adil paylaşımı şekillendirmeye çalışıyoruz? Biri bize açıklamalı. Çünkü aklımız almıyor…

Bu noktada yine ironik bir önerim var: Bu tamamen hayal ürünü olup bir benzetme yapmak üzere kurgulanmış bir öneridir:

Gelin bir monarşi ilan edilmesine yardımcı olalım.

Bu monarşinin başına en büyük kumar yatırımcımızı getirelim. Kendisi sırasıyla en büyükten küçüğe doğru kumarhane sahiplerinden kabineyi kursun. Meclis yerine de bu sektörü koruyup kollayacak kişiler dizilsin.

Adanın kuzeyi dev bir kumarhane krallığına dönüştürülünce bizler de buna hizmet eden çalışanlar olarak yaşamlarımızı sürdürelim. Burada gelirlerimiz de sosyal yaşamlarımız da yeniden buna uygun şekilde dizayn edilsin.

Kalk desin kumarhaneciler kalkalım, otur desinler oturalım. Çalış desinler çalışalım, dinlen desinler dinlenelim.

Kimse kimsenin ailesi, akrabası sayılmasın. Hiç kimsenin diğeri ile bağı olmasın.

Onların gözünün içine bakalım ve ağızlarından dökülecek kelimeleri bekleyip emirlerine amade olalım.

Sorun çözülsün.

***

Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir!

Dr. Çiğdem DÜRÜST