Bu konu çok uzun uzadıya cevaplara gerek duymaz. Cevap net ve tekdir o da her kes işine baksın demek yeterlidir. Bu cevabın duvara tosladığı bir yer vardır ki! bu konu irdelenmeye ve daha da ileri, çıkan problemlere formüller gereklidir. İşte bu duvar siyasinin yönetimde, hali, tavrı, bilgisi, donanımı vs her bir oluşu, kendisini değil tüm halkın varlığı ile ilişkilendirildiği yerdir.

* * *

Kişinin özelinde ne yaptığı, kendisini ilgilendirdiği sürece, yine kendisi ile ilişkilidir. Bir başkasının, yaşamsal, sosyal, ekonomik, ailevi vs varlığını koruduğu sürece. Bu konu siyasiler için böyle değildir, onlar bir halkın mesuliyetlerini üstlenir. Bu sebep ile her bir hareketi, kişisel bile olsa süzgeçten geçmesi gerekir.

* * *

Yalnız tam burada çok ince bir çizgi var ve benim düşündürmek istediğim yer tam da orasıdır. Bizim ülkemizin başlıca sorunu ve belki de en büyük olanı, partizanlığın önemli bir kısmı takım tutmak gibi bir niteliğe sağıp olmasıdır. Geri kalan kısmı ise, bu partizanlıktan elde ettiklerini ve ya etmesi muhtemel olanlar için, çıkar ilişkileri ile partizanlığın birleştirilmesidir.

* * *

Şimdi durup düşünüldüğünde bu takımcılık ve çıkarlarla birleşen partizanlık, bireyi tetiklerken, halkları da ilgilendiren bir yere ulaşır. Ama benim yine de ilgilendiğim yer burası değildir. Esas ilgilendiğim, parti iç savaşlarının ülke genelini sarstığı biçimdir. Bu sistem partilerinin içinde olanlar, bizi ilgilendirmez çünkü orası onların oyun alanı, beni ilgilendiren bizlere yani halklara yaşatılan ve dayatılan başarısız partizanlığın, başarısız yöneticileri başımıza musallat etmesidir.

* * *

O kadar ki, kişisel menfaatler toplumsal yıkıma sebep olduğunu, bilerek ve de isteyerek görmezden gelip, biatı en üst seviyede tutarak, halkları iradesiz yöneticilerin ayakları altında ezmesi bir hakka dönüşmüş. Günün sonunda çok rahat bir şekilde, çıkar ilişkileri ile alınan oyun onlara bu hakkı verdiğini savunabilirler.

* * *

Bu söylevde de haklı olabilirler, burada da şunu söyleyebilirim, kişisel çıkarlarını korumak isteyenlerin oyları ve ya çalışması ile seçilirler. Ancak bu kişisel seçim, günün sonunda o sandıklardan çıkan sonuçlarla, seçilen siyasinin karakteristik duruşu, entelektüel zekası, kültürel ve de sanatsal maneviyatı, oyu veren dahil her bir bireyi etkiler.

* * *

Yani artık iş partiden çıkmıştır, o saatten sonra parti beni ilgilendirmez, o siyasinin temsiliyeti bu halklara faydalı mı? Yoksa her bir düşünceyi lav eden bir yerde mi? İşte buna bakarım, bu fayda tarafında değil ise ki yıllardır tersini yaşamadık, o zaman işler karışır o artık hangi partiden olursa olsun orada olmamalıdır.

* * *

İşin özü, partizanlığa değil bu siyasilerin bizi temsil ederken, halklardan yana mı? Yoksa bireysel fayda sağlayacaklar diye, kula kulluk ediyorlar mı? Diye bakarak biçimlendirin siyasi tercihinizi. Yoksa uzun süredir bize yaşatılan, iktidarsız particiliğin, idamesiz varlıkları ile mücadele eder dururuz.

* * *

Derdi halk olmayanın ağzında sakızdır halkın iradesi….