Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türk Devletleri Teşkilatı’na gözlemci üye olarak kabul edildi.Bundan sonrası tam üyelik.

Devlete inanan ve Devlet kelimesinin ne manaya geldiğini bilen kesimlerde bir sevinç ve mutluluk göze çarparken inanmayanlarda bir suskunluk ve herzaman olduğu gibi alaycı tavırlar göze çarpıyor.

Konuları ayırt edememek ve eğri ile doğruyu karıştırmada bazılarımızın üstüne yok.

Beni en fazla şaşırtan kısmı ise herzaman olduğu gibi KKTC meclisinde Milletvekili olarak bulunan ve böylesi bir gelişmeye kayıtsız kalanlar.

Hem KKTC Devletinin meclisinde bu devleti yaşatmak için and içip maaş çekip orada bulunacaksınız hemde böylesi bir konuda susup sessiz kalıp hatta üzüntü duyacaksınız.

Samimiyetten uzak acayip hallerimizden biri.

Durum bizde bu mihvalde iken ben daha önemli bir konuya dikkat çekmek istiyorum.

İslam İşbirliği Teşkilatının’in 14-16 Haziran 2004 tarihinde İstanbul’da yapılan Dışişleri Bakanları 31. Dönem toplantısında kabul edilen hükme göre de KKTC, Teşkilât içindeki Gözlemci Devlet statüsünü “Kıbrıs Türk Devleti” [Turkish Cypriot State] ismi altında sürdürmeye başlamıştı

Bu hükümde atıfta bulunulan “BMGS’nin çözüm plânı” da, BMGS Kofi Annan’ın Kıbrıs’taki taraflara sunduğu ve 24 Nisan 2004’de yapılan ayrı referandumlarda Rumların reddettiği için bugün artık yok hükmünde olan ANNAN Plânı’dır.

İİT Dışişleri Bakanları İstanbul toplantısında 2004’de bu karar alındığı zaman BMGS’nin kapsamlı çözüm plânının Rumlar tarafından reddedilmesinin üstünden iki ay geçmişti. Plânın rafa kaldırıldığı da belli olmuştu.

Bu Plân’ın parçasını oluşturan “Kuruluş Anlaşması’nın 2. maddesinin 1. fıkrasında, çözüm şeklinin, İsviçre’de Merkezî Hükûmetle “kantonların” ilişkisi esas alınarak düzenlendiği açıkça yazılıdır.

Yani, Plân Kıbrıs’ta federal çözüm öngörüyordu ve çözüm halinde hazırlanmış olan yeni Anayasa’ya göre İsviçre’nin kantonlarının statüsünde iki federe birim ortaya çıkacaktı. Ama bu iki federe birimin temelini ve çatısını 1960’da kurulmuş olan “Kıbrıs Cumhuriyeti” oluşturacaktı. Bunun bu şekilde olduğu Kuruluş Anlaşması’nın birçok maddesinde belirtilen ifadelerden de açıkça anlaşılmaktaydı.

O dönemde İİT’in kararı kamuoyuna, Kıbrıs Türk toplumunun “devlet” statüsünde var olduğunun İİT çerçevesinde kabul görmesi şeklinde takdim edildi.

Oysa, İstanbul’da alınan kararda doğrudan doğruya KKTC ismine yer verilmekten kaçınılmış ve sadece “BMGS’nin kapsamlı çözüm plânında öngördüğü isimden” söz edilmişti.

BMGS’nin öngördüğü isim ise, Ada’da federal bir düzen kurulduğu zaman KKTC’nin yerine, merkezî hükûmete tâbi olarak ortaya çıkacak ve İngilizce olarak hazırlanmış bulunan Plân’da “Turkish Cypriot State” olarak anılan “federe” yapının ismiydi.

Bilindiği üzere İngilizce’de “state” kelimesi Türkçe’de hem “devlet” hem “eyalet” anlamına gelmektedir.

Plân’da “eyalet” veya “kanton” statüsü kastedilmiş olmakla beraber “state” kelimesi dilimize “devlet” olarak çevrilmişti.

Gelelim Türk devletlerine ;

Azerbaycan, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan’ı üzerinde AB ve ABD’nin de etkileri yok değildir.

TDT’na gözlemci statüsünde katılan Macaristan’ın, hernekadar AB içinde dik başlı tutumları görülüyorsa da, TDT çerçevesindeki dayanışma için Kıbrıs konusunda AB’ni karşısına alamayacağını düşürsek yanılmış olmayız.

Azerbaycan’ın KKTC’ni tanımayı göze alamadığı durumda, diğer devletlerden lehimize ileri bir adım gelemeyeceğide malum.

KKTC’nin “egemen eşitlik temelinde iki devletli” çözüm hamlesini yapmasının üzerinden 2 yıl geçmiş bulunmaktadır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan BM Genel Kurulu’nda 22 Eylül 2022 günü yaptığı konuşmada “KKTC’nin resmen tanınması” için uluslararası camiaya çağrıda bulunmuştur. Bu olgular ışığında isminde “Türk” kavramının yer aldığı bir teşkilâta KKTC’nin katılımının İİT çerçevesinde 18 yıl önce kabul edilen bir karardaki formül (yani Kıbrıs TÜRK Devleti ismi ile )örnek alınarak gerçekleştirilmesi, Millî Kıbrıs Davamızda telâfisi mümkün olmayacak bir gerileme meydana getirmiş olur.

Bundan sonra yapılması gereken TDT’nda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne kendi ismi ile statü verilmesidir.

Önümüzdeki Semerkant Zirvesi’nde KKTC’nin Türk Devletler Teşkilatı ailesi içinde bağımsız ve egemen niteliğiyle yer almasını teminen karar alınması ve KKTC’nin “egemen eşitlik temelinden iki devletli çözüm” hamlesine kaçamaklı sözcüklerle sulandırılmadan açık ve net bir dile destek ifade edilmesidir.Dünden dünden çok daha güçlü bir durumda olan Türk Devletlerinin Dünyaya vereceği mesaj bu olmalıdır.