Kurallar nedir?

Her 5 metre karelik alana 1 kişi, 7 günde 1 PCR!

Peki kamu dairelerine gideniniz var mı?

Özellikle belli başlı dairelerde 1 kişi için belirtilen mesafe içinde, 3 tane memurun oturduğu bunlara hizmet alıcılar da eklenince sıkış tıkış bir alan yaratılacağı bilinmeden Bakanlar Kurulu kararları üretiliyor.

Üstüne üstlük bir de mesele hakkında karar vermeyi, ita amirlerine bırakıyorlar. İta amirinin o dairelerdeki işleyişten haberleri yok aslında!

Rezaletin ayyuka çıktığı yasal prosedürler çerçevesinde yasayı ilk bozanın yine yasayı koyanların kendilerinin de içinde olduğu Bakanlar Kurulu olduğunu söylersek yanlış yapmış olmayız bu durumda!

Bilmeliyiz ki, devletin yurttaşını ve insanı ne kadar önemsediği, verilen sözlerin ne kadar yerine getirildiğinden de anlaşılabilir.

Örneğin Milli Eğitim Bakanı, üstüne basa basa, aşılama tamamlanmadan yüz yüze eğitim başlayamaz demişti. Bunu neye dayanarak söylediğini bilmediğimiz gibi, şimdi 12. sınıfları diğer tüm öğrencilerden ayırarak eğitime neden başlattığını da bilmiyoruz.

Başlangıçta öğretmene popülizm yapıp, şimdi de ebeveynlere, velilere ve 18 yaşını doldurmakta olup, oy potansiyeli olarak görülen öğrencilere mi yapıyor?

Neyi araştırdı, neyi buldu da bu karara vardı?

Sendikaların çağrılarını ve sendikaların kendi hedef kitleleri arasında yapılan çalışmalarını neden dikkate almadığını sorsak da cevap alamayacağımızı zaten biliyoruz!

Turizm sektörü de aşılanacak ve uçuşlar artırılacak, bileklikle turist getirilmesine ondan sonra başlanacaktı.

Şimdi uçuşlar artırıldı.

Bileklik konuşuluyor ama aşı konuşulmuyor.

Bu arada, zaten aşı yok.

Evet, evet, aşı yok!

65 yaş üstü insanımızın bile aşılamasının tamamlanmadığı, neye göre aşılamayı belirleyip, kendi yurttaşının kimlik kartı numarasını bile tanımlayamayan bir dijital sistemin doğru düzgün çalışmadığı bir ortamda doğru bir aşılama politikası veya işleyiş mi bekliyorsunuz?

Eğer bekliyorsanız ya kafanız çalışmıyor ya da hiçbir şeyin fakında değilsiniz! Ki öyle değilsiniz.

***

Ey arkadaş!

Yalanlar ve basiretsizliğin ayyuka çıktığı ortamda, çevrimi içi eğitim imkanları dahi sağlanamayan önemli sayıda çocuğumuz olduğunu biz söylemiyoruz, bağış kabul eden bakanlık söylüyor. Dahası her türlü imkanını sunan bazı özel okulların eğitimine devam etmesine engel oluyorlar ve diyorlar ki eşitliğe aykırı bir uygulama yapılmış olur eğer özel okuldaki eğitimin sürmesine imkân verirsek.

İyi de sen milli eğitim sistemi içerisinde sosyal ilke gereği ücretsiz eğitim vereceğini söylüyorsun, veremiyorsun!

Üstüne alabilecek olanla verebilecek olanı da kendin yapamadığın için engelleyerek mahrum bırakıyorsun.

Sonra da buna devleti yönetmek diyorsun.

Bu noktada “gölge etme başka ihsan istemeyiz” denmez de ne denir? Ki demiyoruz…

***

Sonuç: Kapalı olmak basiretsizlerin işine geldi. Ne bir faaliyet ne de devleti yönetmekle ilgili parmaklarını kıpırdatmadıkları anlaşılmadı. Şimdi açılıyoruz ve her şey gün gibi ortada.

Buyrun karmaşaya…

Yazık ki ne yazık!

Dr. Çiğdem DÜRÜST