Sansasyonlu bir döneme damgasını vuran Kamu Hizmeti Komisyonu, artık güvenilirliğini yitirirken yanında başka kurumların da sorgulanmalarını gündeme taşımıştır. Aslında bu olay sitemin tartışılmasını da beraberinde getirmiştir.

Israrla görevini laiki ile yerine getirmek için savaş veren Kamu Hizmeti Komisyonu başkanı Çetin Uğural, her ne kadar sisteme müdahale edildiğinden yakınsa da kimsenin elini taşın altına koyarak bu sorunu çözmediği de gerçektir.

Kamu sistemi denen bir olay vardır. Kamu Hizmeti Komisyonu, yasada öngörülen nitelikleri taşıyan kişiler arasından Cumhurbaşkanı’nca atanan bir başkan ve dört üyeden oluşur ve Kamu Hizmeti Komisyonunda görev alan başkan ve üyelerinin görev süreleri ise altı yılla sınırlanır. Her ülkede farklılık gösteren kamu sistemi, Kuzey Kıbrıs halkına bir ilki yaşattı. Yaşanan skandal gelişmiş hangi ülkede yaşanmış olsaydı devletin en üst makamının istifasını da beraberinde getirirdi. Hâlbuki ülkemizde bu durum, suçu işleten ile işleyenin bir şer ittifakı içerisinde işlenen suçu ört pas etme çabası içerisine girmesi ile daha da çıkmaza girmiştir. Hal böyle iken en yüce makam olan Cumhurbaşkanlığı makamı ve ona bağlı kurumlar ki bunlara mahkemeler de dâhildir, benzer yapıya sahiptir...

Artık mahkemelerin kararlarının da adil ve güvenirliği tartışılır olmuştur. Kurucu cumhurbaşkanı Denktaş’ın döneminde, yıllarca, bu makama en saygın bürokratlar atanmış ve hiçbir zaman sınav sitemine müdahale edilmemiştir. Toplumun her kesimine eşit seviyede durulmuş ve etik kurallar çerçevesinde hareket edilmiştir.

Bugün işlenen suçun perde arkasında yer alan şahısları koruyarak, görevlerine devam etmesini sağlayan mercilerin yetkilileri, kamuya müdahale ederek görevlerinden uzaklaştırılması gerekenleri halen ısrarla görevlerinin başında tutarak korumaktadır.

Yasa, 1985 Anayasası’nın 121. maddesi kamu görevlilerinin atanmalarını, terfilerini, nakillerini ve diğer özlük işleri ile disiplin işlemlerini yapmak üzere tarafsız ve bağımsız organ veya organların kurulmasını öngörmektedir. Temel Kuralların kabulünden itibaren mevcut olan Kamu Hizmeti Komisyonu’nun Yasası 1983 yılında yapıldı. O günden itibaren yürürlükte olan yasa günümüze kadar kullanılmakta ve yukarıda da belirtildiği gibi Cumhurbaşkanı tarafından yapılan atamalarla hizmet etmektedir.

Mahkemelerin yapısına da baktığımız zaman özerk olduğunu ama atamaların Cumhurbaşkanı tarafından yapıldığını görüyoruz. Atamaların adil olması için atamaların da özerk olması şarttır. Yani Cumhurbaşkanı tarafından yapılan atamaları şaibelidir. Bu duruma bağlı olarak Cumhurbaşkanı taraf olması durumunda ise yargı hatalı karar alabilecek kadar hassastır. İşte bu yüzden Kamu Hizmeti Komisyonu ve atamalar ise özerk yapıya kavuşmalıdır. Kuzey Kıbrıs’ta yargı ve hukuk siteminde yaşanan sıkıntılar, bürokrasideki boşluklar ve Cumhurbaşkanı’nın yetkilerindeki sorunlar yeniden elden geçmesi gereken ciddiyet arz eden konulardır.

Dolayısı ile partideki konumunu kullanarak etik kuralları çiğnemek cumhurbaşkanlığı gibi yüce bir makamın bu tür savunmalarına mazeret olamaz. Cumhurbaşkanı böyle davranarak, Anayasaya aykırı hareket etmekle kalmaz cumhurbaşkanlığı yeminine de ters davranmış olur. Yenim eden bir kişinin yeminine bağlı kalmaması sözüne güvenilirliğini de tartışma konusu yapmayı beraberinde getirmektedir.

Ülkede yapılan Kamu Hizmeti Komisyonu’nun sınavlarında güvenirlik yitirilmişken, bu andan itibaren bu güvenilirliğin nasıl geri kazanılacağı da meçhuldür. Bugün baktığımızda yılların Kamu Hizmeti artık zan altındadır. Hükümetten beklenen güvenin tekrar kazanılması için ivedi yasaların hazırlanıp, meclisin gündemine getirilmesi ve siyasi partilerin ortak görüşünü de alarak yeni, güncel, özerk yapıya sahip bir kamu görevleri yasasını yasallaşmasını sağlamaktır. Uğural ile ters düşen ve ısrarla yapılan şaibeli sınavların sonuçlarını görmezden gelen bir sitem sorgulanmalıdır.

İşte bu duruma çare olamayan Cumhurbaşkanının tarafsız kaldığı söylenebilinir mi?

Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu birçok açıklamalarında UBP’nin muhalefet kanadı gibi davranarak, Başbakan İrsen Küçük’e ters düşmüştür. UBP’nin iç meselelerine hiç karışmama yerine aksine tarafların aralarındaki uçurumun büyümesine ve mevcut durumun kemikleşmesine vesile olmuştur. Eroğlu ile Küçük’ün tezat açıklamalarından UBP tabanı da ciddi şekilde rahatsız olmaktadır. UBP kendi içerisindeki bu duruma müdahil olmuş, Eroğlu ve Küçük uzlaşıcı rol üstleneceklerine aksine aralarındaki uçurumun büyümesine yer vermişlerdir. UBP’nin liderleri kendi içerisindeki sorunları halkla paylaşmış ve ülkeye yaymıştır. Parti içi sırlar sokaklarda halk ağzında konuşulur haldedir.

Bu durum ciddi bouytta iken hükümet kendi sorunları ile gününü geçirmektetir. Henüz yetkili  hiçbir merci bu konuyu aydınlığa çıkaramamıştır.