Kıbrıs'ta, bizler ülke olarak olmasa da birey olarak Avrupalıyız, yaşam tarzımızı da o nitelemeye uygun olarak sürdürmeye çalışmaktayız, hatta yasalarımızı da Avrupa yasalarına uygun olarak düzenleme çalışmalarını sürdürmekteyiz.
Bir zamanlar gerçekleştirmesi zor olan Avrupa seyahatleri, 2004'ten sonra insanımız tatilini Avrupa'nın meşhur kentlerinde geçiremeye başladı. Çünkü artık her şey daha kolay olmuştu. Böylece çağımızın yeni medeniyeti kabul edilen Avrupalılığı, kent, kültür, insan, düzen ve sistem olarak yerinde ve yakından izleme imkânı buldu. Hoş şahsen ben medeniyetin ve çağdaşlığın karşılığı Avrupa olarak körü körüne kabul edenlerden değilim, ama sistem olarak çağdaş ve insan esaslı bir işleyiş tarzının hakim olduğunu teslim ediyorum.
Hal böyleyken, Kıbrıs Türk Halkı tüm bu anlattıklarımın karşısında nerede durmaktadır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti halkı ve yönetimi 1975 nüfus mübadelesinden sonra, yani kuzey Kıbrıs'ı vatan kabul ettiğimiz günden bu güne çağdaşlık ve muasır medeniyet seviyesine ulaşmak adına ne yaptı.
Çağdaş dünyamızın nimeti sayılan internet tüm eski hesapları ve çatışma yöntemlerini alt üst etmiştir. Ülkemiz kendince bu konuda, Türkiye'yi örnek alarak belli adımlar atmıştır, ama ne hikmetse Domain yani alan adı savaşlarını kazanan Dışişleri bakanlığımız (ki bazı alan adlarını temin ve tescil etmek kolay değil) reyting oranı yüksek olan üç web sitesini kapattı. Bu sitelerin birisi bakanlığın kendi resmi sitesi, diğeri Enformasyon dairesinin sitesi ve sonuncusu Tanıtma dairesinin sitesi. Tüm bu siteler özellikle son ikisi dediğim gibi reyting oranı yüksek ve dışarıdan takip edilen haber ve bilgi siteleridir. Yani Rum'un bize yapamadığını biz kendimize sessizce ve usulca yaptık.
Cumhuriyet Meclisimizin oturumlarını TV aracılığı ile dahi olsa izlemek tansiyon yükselmesine neden olabiliyorsa, en basit konuları çetrefilli hale sokabiliyorsak, devlet dairesindeki basit bir işlem için başvurduğumuzda, memur bize olması gereken şekilde ilgili davrandığında şaşırıyorsak. Aynı şekilde medeniyet ve çağdaşlık gereği yollarımız kasisli ama çukur dolu ise. Yollarımız, şehirlerimiz ve de köylerimiz hatta ovalarımız bile pislikten geçilmiyorsa, evimizin önünü çöp yığınları ile dolu ise çağdaşlık iddiasında bulunmak ne kadar doğrudur.
Kuzey Kıbrıs'ta, herkes her şeyi biliyor ama kimse yaraya derman olmak istemiyor, herkes çok iddialı, en alt kademeden en üst kademeye, ama iş icraata gelince konunun şekli değişiyor maalesef. Oysa bilenmesi gereken konu, kimsenin gelip "bizim için" bizim yerimize çalışmayacağıdır. Yıllarca her cefaya direnen bu halkın ruhu evrim mi geçirdi de bizim haberimiz yok.
Çağdaşım, kültürlüyüm, tahsilliyim, Avrupalıyım, akıllıyım, planlıyım, üstünüm demekle; hiç birinin olunmadığı gibi muallâk birer iddiadan öteye gidilmediğinin hepimizi kabul ettiği bir gerçektir. Hatta atalarımızdan günümüze gelen ve hala geçerliliğini koruyan birçok sözleri var ama konumuzla ilgili bir iki tanesini ile yetineceğim, birincisi hikâyesi hepimiz tarafından bilinen ve baba olan vatandaşın oğluna söylemiş olduğu o meşhur söz "Vezir olmuşsun ama adam olamamışsın", ikincisi ise "aynası iştir kişinin lafa bakılmaz".