Her kes hayata sıfırla gelir, ancak kimisi kaz tüyü yastıklarda uyur, kimisi el doldurması yorganlar üstünde, sonra yaşamsal faktörlerle birleşenbir çok olgu ile biçimlenerek, koça bir hayata dönüşür. Bu zaten bildiğimiz bir süreç, hayatımız boyunca şansızlıklar dediğimiz, üstesinden gelmekte çok zorlandığımız durumlar yaşarız. Değim yerinde ise dip dediğim bu olaylardan, hep bir yanlarımız etkilenmiş olarak çıksak da, hayati bir tecrübe olarak yerini alır.

* * *

Sonra kişinin imkanlar doğrultusunda gelişen kabiliyetleri ve ya ortamının refahının belirlediği bir durum olan, birileri tarafından fark edilen yeteneği ile, iş hayatı şekillenir. Ancak bu küçük ada yarısında bu işler böyle olmuyor, daha çok ailenin sosyal ekonomik faktörleri belirler bir çocuğun meslek hayatını.

* * *

Yalnız burada çok önemli bir faktör daha var, siyasetin toplum üstündeki etkileri, hiç hafife alınmayacak kadar çok etkiliyor bizim gibi küçük toplumları. Aile çıkarları doğrultusunda yakınlaşırsa, yine çıkarları doğrultusunda hareket eden bir siyasi oluşuma, o zaman hiçbir yeti istemeyen bir bölümden mezun olduktan sonra, hayatında dozeri görmeyen biri olarak, kara yollarına dozer operatörü olarak atanabilir mesela.

* * *

Şimdi gelelim şanslı dediğimiz olayların yetiştirdiği kişilere, bunlar ise hep sıfırdan başladıklarını, sonra tırnakları ile kazarak bir yerlere geldiğini idea ederler. Ancak ya ailenin sosyal ekonomik durumu çok iyi idi, ya da kendini hiç ait olmadığı bir yere koyup orada beslenmiştir. Şimdi bu kişiler bir şekilde ya siyasi olarak bir yerlerde yerini alır, ayni demin bahsettiğimiz dozer operatörü mantığı ile, ya da aile geleneği patron oluverirler.

* * *

Bu insanlar hiç yaşamadığı olayları kurgular kendi hayatına, öyle bir anlatırlar ki sanırsın ki tek doğru o dur. Çalışarak yapıldığını idea ettiği her şeye bir bakarak, sorarsın kendine çalışarak mı? Çalışarak yapılan tek şey, bu ideaları sunan patronlardan hakaretler işitip, bu patronlara kazandırdığın yüklü karların, bir anda senin elinde asgari ücretle yer bulması ya da en iyi ihtimal ile, kazandırdığın karın milyonda 0.10’nun prim vermesidir.

* * *

Ay başı gelip de, tüm ay boyunca verdiğin emeğin karşılığının neredeyse yarısı kadarını alacağın zaman, o halkın adamı gibi konuşan patron vahşi bir canlıya dönüşüp, yatırdığı iki kuruş sosyal sigortayı yüzüne vurur, ardından emeğinin hiçbir dengini tutmayan ücretten dem vurarak, tüm yaşam sevincinizi kursağınızda bırakır.

* * *

Güçlü olan para değildir, o emekçinin kimsesizliğidir zayıf olan, bu ülkede patronların yetiştirdiği patronların, beslediği siyasetin, emekçileri yalnız başına o adaletsizliğin orta yerine atmasıdır. Bu sebeple hep yazdık söyledik, özel sektörde sendikalaşma çok önemli, bir o kadar da gerekli bir oluşum olacaktır.

* * *

Ah şu patronlar, hep daha fazlasına doğru ilerlemeye çalışırlarken, kimin üstüne basmış, kimin onuru kırmış, kimi mutsuz, yorgun, umutsuz bir biçimde evine yollamış hiçbir şekilde umursamazlar. Çünkü yaptıkları hiçbir adaletsizliğin karşısında kimse durmayacak sanırlar, şu an şartlar bu, ancak şartlar değişir, hep değişti tarih yazılıdır. Nice imparatorluklar çöktü ve daha niceler doğdu ve yine çöktü…..