Kıbrıs Türk sağı, Kıbrıs’ın eski (Rum) Cumhurbaşkanı TasosPapadopulos’u anarken daima bir noktanın altını önemle çizer. Papadopulos ömrünün son döneminde Kıbrıs Türklerini Kıbrıs Cumhuriyeti’ne entegre edecek bir plan üzerinde kafa yormuştu. Hatta, Rum toplumuna seslendiği bir esnada ‘osmosis’ten bahsetmiştir.
Nedir bu osmosis? Kıbrıs Türk toplumun bir kesimine göre ‘osmosis’ kısaca Kıbrıslı Türklerin Kıbrıslı Rumların boyunduruğu altına girmesi demektir. 2000’li yıllarda, Avrupa Birliği’nin desteğini arkasına alan Rum tarafı, Kıbrıslı Türkleri ‘anavatandan’ koparıp, Rumların güdümündeki Kıbrıs Cumhuriyeti’ne yeniden entegre etme sevdasının peşine düşmüşlerdir.

Papadopulos ekolünün Kıbrıs Türk toplumu karşısındaki konumu bugün tüm Kıbrıslılarca bilinen bir gerçektir. 60’lı yıllarda EOKA B teşkilatına destek sunan Rum devlet adamı, 2004 yılında Federal Kıbrıs Cumhuriyeti’ne ‘oxi’ diyen ve televizyon kameraları önünde ağlayan lider olarak modern Kıbrıs Cumhuriyeti’ne geçmiştir. Papadopulos’un milliyetçi vizyonu yadsınamaz bir gerçektir. Ancak bu ‘osmosis’ kelimesinin ‘Kıbrıslı Türklerin Rumların boyunduruğu altına girmesi’ demek olduğu anlamına gelmez. 2000’li yıllarda, Avrupa ile tanışan Rum politikacılar ve bürokratlar, Kıbrıs’ta yeni bir ortaklık üzerinde kafa yormaya başlamışlardır. O dönemde, Rum siyasi aktörlerin bir çoğu yeni ortaklığın iki bölgeli, iki toplumlu olacağı gerçeğini kanıksamak durumunda kalmışlardır. Aynı dönemde, Rumlar, tabu olarak kabul ettikleri ‘Türkiyeli göçmenler’, bazı toprakların ilelebet Türklerin kontrolü altında kalması’ gibi konularda da vizyon değişikliğine gitmişlerdir. Yeni dönemde, 1974 sonrasında adaya Anadolu’dan taşınan nüfusunun yüzde kaçının anlaşma sonrasında Kıbrıs’ta kalacağı tartışmaya açılmıştır. Keza aynı dönemde, Rum mültecilerin büyük bir bölümü bir daha baba topraklarına dönemeyeceği gerçeği ile yüzleşmek durumunda kalmıştır.

Rum siyasetçilerin öne sürdüğü ‘osmosis’ bir hükümranlık meselesinde çok, 1974-2004 döneminde birbirinden tamamıyla ayrılmış olan iki toplumun, kendi gerçekliklerini ve karakterini kaybetmeden tekrardan ortak bir yaşam oluşturmak gayesi güden bir projedir. Aslında Rum tarafı Yunanca ‘osmosis’ kelimesini seçerek yanlış bir adıma imza atmıştır. Osmosis karışım, etkileşim anlamlarını taşır. Bu bakımdan, Türk tarafında bu terime farklı anlamlar kazandırabilir ve bu şekilde art niyetli eylemlerle Kıbrıs’taki çıkmaza yeni boyutlar katabilir.

2014 yılında tüm Kıbrısların ‘osmosis’ yerine ‘simbiosis’ seçeneğine odaklanması gerektiği kanısını taşımaktayım. Yunanca ‘simbiosis’ bir arada var olma anlamına gelir. Bu adada bu noktadan sonra aslolan iki toplumun bir arada barış ve işbirliği içerisinde yaşayabilmesidir. Milli, dini, kültürel, cinsel ve politik kimliklerin ötelenmediği ancak siyasi açıdan belirleyici ve son karar alma mekanizması vasfını taşımadığı bir Kıbrıs’ı yaratacak kudreti ve iradeyi kendimizde bulabiliyor muyuz? Bu iradeyi adanın genç kuşaklarına teslim etmeye hazır mıyız? ‘Savaşarak, milli mücadele safsatalarının peşinden koşarak bu noktaya geldik ve Büyük Güçlerin önünde eğildik, diz çöktük. Şimdi kendi irademiz, kendi ayaklarımız üstünde, ortak memleket Kıbrıs için yeni bir gelecek kuracağız’ söylemi bize inandırıcı geliyor mu? Bizim perspektifimizden bu soruların sorulmasının zamanı geldi ve geçiyor bile.

Kıbrıs’ta bir ‘simbiosis’ mümkün mü? Tüm zorluklara, iki toplumun birbirinden tamamen kopmuş olmasına rağmen, işlerin içinden çıkılmaz bir hal almasına rağmen böyle bir ütopya hayata geçirilebilir mi?

Adanın orta sınıfları kendi sosyoekonomik iddiasını ortak geleceğe bağladığı anda simbiosis seçeneği karşımıza çıkacaktır. Bu bağlamda, Türkiye ve son yerel seçimler ışığında Türkiye toplumunun çizdiği resim karşımıza çıkar. Türkiye’nin doğu topraklarında, tüm zorluklara, siyasal polarizasyona, çatışan milliyetçi projelere, iç savaş çığlıklarına rağmen Kürt orta sınıfı Ankara’nın doğu topraklarındaki son projesi Ak Parti’den umudunu kesmemiştir. BDP’nin yükselişe geçen oylarına rağmen Ak Parti Kürt illerinin ikinci partisi konumundaki yerini sağlamlaştırmıştır. Doğu illerinin kent merkezleri, orta sınıfları Kürt milliyetçiliği yerine neden merkeziyetçi bir anlayışa sahip Ak Parti’yi seçmiştir? Cevap basittir: Türkiye’nin doğusu hala simbiosis’ten umudunu kesmemiştir.
Bundan sonra seçim Kıbrıs’a ait. Umutlar simbiosis’e mi yoksa tekrardan Taksim Projesine mi bağlanacak? Seçim hepimizin...