Kıbrıs Aziz Nesinlik bir memleket. Her an herşeyin olabileceği, aslında
gündelik bazda pek kayda değer bir şeylerin olmadığı, ama ara sıra adanın
genelinde ‘müthiş kıpraşımların’ yaşandığı bir mekandan bahsediyoruz. Bu küçük
adada herkes kendi çapında bir ‘profesör’, ‘bilgiçtir’ çoğu zaman. Hele mevzu Kıbrıs
Meselesi oldu mu herkes işin uzmanı kesilir. Bilinçaltındaki öfke birikimi ve yılgınlık
çoğu zaman kendisini yüzeysel kıskançlık krizleriyle ve ‘başkalarını, ötekiyi kötüleme
nöbetleri’ ile ifade eder. Kıbrıs bir bakıma Asteriks’in köyüne benzer. Ortalık her
zaman sakin ve her zaman toz duman. ‘Deli yüreklerin’ hüküm sürdüğü küçük bir
memleket...
Bu yazının kaleme alınmasından birkaç saat evvel Türkiye Dışişleri
Bakanı’nın Kıbrıs ile gerçekleştirdiği bir açıklama şu ‘gavur’ faninin başına neler açtı
bir bilseniz? Aziz Nesinlik bir hikayedir anlatacağım aslında. Aynı zamanda Kıbrıs
Sorununda umutların yerini umutsuzluğa bıraktığı buğulu bir sarmal...
Mevlüt Çavuşoğlu dünkü açıklamasında ‘iki devletli çözümü’ referans verdi.
Bu önemli açıklamayı Kathimerini gazetesindeki görevim icabı Türkçe’den
Yunanca’ya tam çeviri ve hiçbir yorum katmaksızın okuyucularıma ulaştırdım. «Λύση
δυο κρατών», dedik Yunancada. Bununla da yetinmedik Türkiye Dışişleri’ne
başvurduk. Bir açıklama talep ettik. Açıklama çok sağlam bir kaynaktan 19.30
sularında elimize ulaştı. Türkiye’nin Dışişleri Bakanı ilgili açıklamayı Annan Planı’na
referansla gerçekleştirmişti.
Geçtiğimiz haber ve ilgili açıklama, Nikos Anastasiadis’in Mustafa Akıncı ile
buluştuğu anlarda güneyde çalkantıya neden oldu. Rum Devlet Televizyonu ve
Haber Ajansı ‘kurucu devlet’ terimini aslında Ankara’nın ‘kurucu devletçikeylat
(συνιστών κρατίδιο, συνιστώσα πολιτεία) olarak çevirmek zorunda olduğumuzu
vurguladı. Bu yöndeki yayınların bugünde devamı geldi. Ankara’daki Dışişleri
Bakanlığı bu tezi doğrulayıcı açıklama yapmış (Çavuşoğlu’nun ilgili açıklaması bu
yazının kaleme alındığı saatlerde hala ajanslara düşmemişti).
Rumlar Annan Planı’nda ‘constituent state’ terimini ısrarla neden Yunancaya
‘kurucu eyalet’ olarak çevirmek niyetindeler? Sorunun cevabı aslında oldukça basit.
Denktaş’ın zamanında gündeme taşıdığı konfederasyon perspektifi Rumların hala
korkulu rüyası. ‘Dünyaca tanınmış Kıbrıs Cumhuriyeti (1963 yılından itibaren de facto
olarak Rum kontrolü altında olan devlet) nasıl olur da KKTC denilen yasadışı yapıya
bir tutulur? Nasıl olur da bu iki yapı federayon kurarlar?’ Güneyde bu sorular
gündemdeki yerlerini koruyor. Kuzeydeyse ‘kurucu devlet’ noktasında bir sıkıntı söz
konusu değil. ‘Devlet’ olgusunun başka bir şekilde Türkçeye çevrilemeyeceği aşikar
bir gerçek. Ankara açısından konuya bakacak olursak, konu biraz daha karmaşık.
Federal çözüm perspektifini tartışırken, KKTC’ye sırtını çevirmek istemeyen bir
Türkiye Cumhuriyeti ile karşı karşıyayız. Bu yüzden muğlak ifadeler bazı durumlarda
oldukça fayda sağlayabilir.
Konunun siyasi boyutunu bir tarafa bırakıp, isterseniz akademisyenlere, çıkar
hesapları, milli ütopyalar peşinden koşmayanlara bir ses verelim. ‘Türkçe’deki devlet
kelimesinin kaynağı Arapça’dır’diyor Yunanistan’ın tanınmış Arap Dünyası ve
Osmanlı Tarihi Profesörü, Aleksandros Kuçis. Panteion Üniversitesi’nin saygın
hocasına göre Arapça’da ‘devlet’ ‘devlet yapısı’ anlamını taşır. ‘Türk tarafı
constituent state babında istese Osmanlı’nın çizdiği yolda ilerleyebilirdi. Bu durumda
‘eyalet’ terimini kullanabilirdi. Ama siyasi nedenlerle devlet kelimesi üzerinde ısrar
ediyor’, diyor Yunanlı Profesör.
Kuçis’in yorumuna, Ankara Üniversitesi’nden uluslararası ilişkiler dalındaki
uzman isim Mustafa Türkeş de katılıyor. ‘Bir tanımlama meselesiyle karşı karşıyayız’,
diyor Türkeş hoca ve ekliyor: ‘İki taraf muğlaklıklar üzerinden hareket ediyor.
Muğlaklıkların içini zamanı gelince doldururuz’ mantığı hakim her iki tarafta da’.
Son olarak tanıdık ve dost bir ismin yorumuna başvuralım. ‘Oluşturucu devlet
nasıl olur da Yunancaya kurucu eyalet olarak çevrilebilir ki’, diye soruyor Mehmet
Hasgüler hoca. Hasgüler şu an itibariyle müzakere masasında kendi kaderini tayin
hakkına sahip iki devletin bulunduğu gerçeğinin altını çiziyor. İki devlet federasyon
noktasında anlaştıktan sonra ‘eyalet’ terimi geçerlilik kazanabilecek. Zira bu durumda
iki kurucu devlet ortak devlete kendi egemenliklerinin bir kısmını devretmiş
olacaklardır.
Yukarıda vurguladıklarımız çok önemli bir noktaya ışık tutmakta: Kıbrıs
Müzakerelerinin özüyle ilgili çok manalı bir konuda ideolojik, mikropolitik ve etnik
zorlamalarla karşı karşıya kalmış durumdayız. Nikos Anastasiadis’in ve Mustafa
Akıncı’nın çözüm kararlılığından şüphe etmiyorsak, kendilerinden bir talepte
bulunmak durumundayız: Lütfen bir an evvel İngilizce ‘constituent state’ teriminin
yanına bir parantez açıp Türkçe ve Yunanca karşılıklarını kayıt altına alın. Korkarım
ki, bu gerçekleşmediği takdirde 19601963
dönemine damgasını vuran temel
yanlışlar 21.yüzyılda da bu adanın kaderini tayin etmeye devam edeceklerdir.