İktisatçı arkadaşlar enflasyon diyecek, siyasetçi arkadaşlar yanlış ekonomi politikaları diyecek alım gücünün düşmesi diyecek.Vatandaş denetim yetersizliği diyecek.Hepsi doğrudur.

Fakat bunlardan da önce gelen çok önemli bir sebebi var.Şaşıracaksınız  belki ama çevre bozulmaları ve  küresel ısınma tüm bu yaşadığımız pahalılığında sebebi.

Atıklarımızı ayrıştırmadan atmamız,naylon poşet ve plastik kullanımından birtürlü vazgeçemememiz,suyu hoyratça kullanımımız,marketlerde ihtiyacımızdan fazlasını almamız,israf,Kontrolsüz kimyasal kullanımı ve üretmeden yaşamaya çalışmak .Tüm bunlar en sonunda bize enflasyon  ve alım gücünün düşmesi olarak yansıyor ne yazık.

Ve işin kötü tarafı hala bununla nasıl mücadele etmemiz gerektiğinide bilmiyoruz.Çünkü çevre sorunları çokta önemsediğimiz bir konu değil ne yazık.

1823 yılından beri yayınlanan dünyanın önde gelen hakemli tıp dergilerinden Lancet’de çıkan araştırma, iklim değişikliğinin yeni nesile olan çarpıcı etkilerini ortaya çok çarpıcı bir şekilde koyuyor.

Rapor, bugün doğan bir çocuk için artan sıcaklıkların ve hava kirliliğinin yaşam boyu sağlık etkileri olacağını söylüyor.

Sıcaklık artışının yetersiz beslenme ve artan gıda fiyatları gibi sonuçlarının yükünü en çok çocukların taşıyacağı öngörülüyor.

 Küresel ölçekteki verim potansiyeli geçtiğimiz 30 yılda, mısırda yüzde 4, kışlık buğdayda yüzde 6, soya fasulyesinde yüzde 3 ve pirinçte yüzde 4 gerilemiş durumda.

Üretimin azalması demek bu ürünleri eğer bulabiliyorsanız daha pahalı alacaksınız demek.

Bugün marketlerde bu ürünlerdeki tuhaf diyebileceğimiz ve herseferinde daha da şaşırdığımız fiyat artışlarını hepimiz görüyoruz zaten.

Uzmanlara göre, gıda krizinin iklim kaynaklı başlıca sebebi, sıcak havanın mahsullerin verimini düşürmesi. Ardından, kuraklığın tatlı su kaynaklarını azaltması, atmosferdeki gaz oranları değişiminin yağışları azaltması ve iklim değişikliğine bağlı afetler geliyor.

Deniz mahsulleri de deniz suyunun ısınması ve pH değerinin değişmesi nedeniyle tehlike altında olarak görülüyor.Hoş artık balık tüketemiyoruz ya onuda çok pahalı olarak geçiştiriyoruz ya  işin altında yatan sebepte aslında çevrsel bozulma.Ama onu görmüyoruz yada göremiyoruz diyelim.

Uluslararası İklim Değişikliği Paneli’ne (IPCC) göre, iklim değişikliğine karşı önemler alınmadığı takdirde gıda güvenliği ciddi derecede tehlikeye girecek. Mevcut tüketim alışkanlıkları göz önüne alındığında 2050 yılına kadar gıda tüketimi %60 artacak. Tabloya göre, uzmanlar yakın bir gelecekte beslenmede büyük zorluklar yaşanacağını öngörüyor.

Food Security Information Network’ün, 2023 Küresel Gıda Krizleri Raporu ‘na göre, 2021 yılında gıdaya erişimde 193 milyon insan zorluk yaşarken 2022 yılında bu sayı 258 milyona yükseldi. 2023 yılında ise çok daha büyük bir artış bekleniyor.

Ülkemizde de örnekleri günden güne çoğalan günümüzde, milyonlarca kişi bir sonraki öğünü konusunda endişe duyarak yaşıyor.

Hatırlarsınız Buğdayının yüzde 12’sini, ayçiçek yağının %50’sini ve mısırın yüzde 15’ini karşılayan Ukrayna’nın, Rusya’yla içinde bulunduğu savaş nedeniyle gıda stoğunda ciddi azalmalar meydana gelmişti.  

Ülkemizde  neredeyse ekmeğe ulaşamayacağız diye endişeler yaşadık.Evlerimize un ekmek depoladık.

Tarım Piyasası Bilgi Sistemi (AMIS), savaş yüzünden zarar gören barajlara dikkat çekerek, bu durumun 500.000 hektardan fazla tarım arazisinin sulanmasını büyük ölçüde zorlaştırdığını söyledi.

Ayrıca savaş, bölgede gıda fiyatlarında rekor yükselmelere neden oldu. Artan doğal gaz ve gübre fiyatları ise küresel çapta, hasadın azalma tehlikesini doğurdu.

Önümüzdeki yıllarda tarımsal ürün fiyatları sorununun daha da kötüleşeceğini vurguladı. Öngörülene göre, ülkeler kendi iç gıda güvenliğini riske atmamak için, koruyuculuk politikalarını artıracak. Bu da daha yüksek fiyatla, ihracatı zorlayacak.

Anlayacağınız ekmek bulmak istiyorsak buğday ithal eden yada tamamiyle dışa bağımlı ülke durumundan çıkmamız gerekiyor.

Bir arkadaşım bana ülkemizdeki lokantalar restorantlar dolu halkın durumu iyi demişti.

Evet görüyorum dedim lokantalar da restorantlar da dolu ama buraya gidenler ülke  nüfusunun % 5’ i sen onları görüyorsun geri kalanlar evlerinde dedim.

Eskiden hiç olmazsa haftada bir ailece bir lokantaya gidilirdi.

Yaz aylarında tatil köylerinde  birçok dost arkadaşlar karşılaşmak mümkündü.

Anne babanın çocuğuna ev inşa etmesi satin alması gelenekti.

Ama şimdi ne mümkün.

Peki ne oldu da eskiden yapabildiklerimizi artık yapamıyoruz.

Bunun en başta gelen sebebi tabii ki yanlış ekonomi politikaları ile birlikte yüksek enflasyon ,paranın değer kaybetmesi alım gücünün düşmesi.Ama yukarıda da belirttiğim gibi bunlar gördüğümüz ve bize söylenenler.

Ama ilk sırada aslında o çokta önemsemediğimiz görmekte istemediğimiz çevreyi hoyratça kirletmemiz ve  israf olduğunu sakın unutmayın.