Faşizmin de bir etiği vardır. Sözünden dönmez faşistler. Kanlarında dolaşan gericilik, devrimciliğin ataklarını gördükçe vatan millet Güzelyurt, devlet, bir karış toprak, mülkiyet, aile, namus ve şeref namına savaş çığırtkanlığı ile koro halinde bağırmaya başlar. Karalar giyer, olmadı mı şiddetle sindirmeye kalkışırlar.

Bakınız DİKO’ya faşizmin etiğini ödün vermeden uyguluyor hemen, ‘Kıbrıs Helenizminin çıkarları’nı ve ‘Kıbrıs tarihi’ni savunmak adına hükümetten 4 bakanını çekiyor. Bizim faşistler gibi dün çattığının yarın elini öpmüyor, imzala denince koltuğunda oturmak için basmıyor imzayı…

Hal böyle iken çözüm taraftarları işi gücü bırakıp sözde ‘faşist’ fiiliyatta bir cacık olamamış adamları ve kadınları ‘faşistlik’le suçluyor ya güler misin ağlar mısın… Yahu bırakınız da yesinler birbirlerini, Meclis’te boş koltuklara bakıp bakıp aynı nakaratları söyleyip dursunlar diyoruz amma bunları hala ciddi ciddi ‘faşist’ yerine koyanlar çıkıyor.

Onların faşizmi bir telefonla, bir otur yerine ile anında mat… Hepsini toplasan bir DİKO bakanı etmez ki bunlar…

Bırakın ki, vekili başka tepedeki başka konuşsun ve düşsünler birbirlerine… Yok ama çözüm güçleri dün söylediğini çiğneyip yutanları ciddiye almakta ısrar ediyor. Ellerine verilen bu kozla şaha kalkan bazıları, büyük faşist endamıyla, sanki babaları değil de CTP müzakereleri yürütüyormuşcasına başlıyorlar bildik saldırılarına…

Çözüm görüşmelerini yürüten liderlerine Meclis’ten sesleneceklerine, çözüm taraftarlarına kancayı takmaya çalışıyorlar nihayetinde. Oltaya gelen hazırcevaplar sağ olsun, sonunda ne babayı konuşan var ne de attığı imzayı…