Belediyeler Reformu’ndan sonra güncellenen 51/95 sayılı Belediyeler Yasası’na göre belediyeler faturalar için zam kararları almaya başladı.

Basına yansıyan haberlere göre 11 belediye hizmet resmi kaleminde yapacağı zam miktarını netleştirdi.

Belediye meclisleri ortalama asgari ücretin yüzde 17’si tutarında bir zam kararı almışlar.

Anlayacağınız herşey gibi su fiyatlarına da okkalı zamlar yolda.; Ancak devletin hâlâ tonunu 2,3 TL’ye satmasından dolayı birçok belediyenin kararları beklemede.

Bu arada belirtmekte fayda var … Başkent Lefkoşa, hizmet resmine asgari ücretin yüzde 25’i kadar zam kararı alıp uygulamaya koymuş .; Tatlısu ise mevcut fiyatlarla devam edeceğini duyurdu.

Yeni su fiyatı konusunda da Lefkoşa ton başına 18 TL ile en yüksek fiyatı verirken, Tatlısu 10 tona kadar ton başına 3,5 TL’lik bir fiyat ile devam edecekmiş.

………………

Suyun önemi hepimizin malumu;Canlı yaşamı için en önemli element.

Özel mülkiyetin ortaya çıkışından, dinsel inançlardan, aile, devlet ve benzeri kurumlardan, günümüzde güvence altına alınmış bütün hak kategorilerinden, hatta insandan bile önce var olan bir element.

Dolayısıyla hukuken “doğal haklardan” bahsedilecekse, belki de en doğal hakkın, su hakkı olduğu söylenebilir.

İnsani kullanım için yeterli miktar ve kalitede su, devlet tarafından ücretsiz ve öncelikli olarak tedarik edilmeli aslında.

Asgari insani ihtiyacı aşan miktardaki su kullanımı ile ticari, tarımsal ve endüstriyel su kullanımında ücretlendirme uygulanabilir. Ancak ücretlendirme politikasında, toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçi ve diğer dezavantajlı gruplarda gözetilmeli.

Hızlı nüfus artışı, iklim göçleri, bölgesel çatışmaların yanında küresel iklim krizinin etkilerinin yoğun şekilde hissedildiği dünyamızda suya erişmek daha stratejik bir hale gelmektedir.

Bundan dolayı Birleşmiş Milletler örgütü 2010 yılında suyun temel insan hakkı olduğunu deklare etmiştir.

Herkes için güvenli, temiz, erişilebilir su sağlamak devletlerin asli görevleri arasında sayılmıştır.

Buna karşılık son belediyeler yasasında yapılan değişikliklerde suyun bir insanlık hakkı olduğuna dair yani su hakkı ile ilgili bir ibare ne yazık ki yok.Ben görmedim. Bunun yerine tahsis vardır, fiyatlandırma vardır. Su,yasada ekonomik bir kaynak olarak değerlendirilmektedir.

Su kanunu tüm havzaların bütüncül bir yaklaşımla değerlendirildiği ve su planlamasının sürdürülebilirlik temelinde yapıldığı Entegre Su Kaynakları Yönetimi şeklinde olmalıdır diye düşünüyorum.

Su kaynaklarından ekonomik ve sosyal getirinin elde edilebilmesi için havzadaki su, toprak ve bunlarla ilgili kaynakların korunması, yönetilmesi ve geliştirilmesi gereklidir.

Entegre Su Kaynakları Yönetimi, Aralık 2000 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi’nin desteklediği bir yaklaşımdır ayrıca.

Entegre Su Kaynakları Yönetimi planlamasının esası su kaynakları kullanımının ve birbirleriyle etkileşiminin birlikte değerlendirilmesidir.

Bu yolla su kaynakları kullanımının sosyal, ekonomik ve çevresel amaçlara uygun biçimde planlanmasının sağlanmasıdır.Sürdürülebilir bir su yönetimi ve kalkınma için bu bir zorunluluktur.

Biz henüz bunun farkında değiliz yada siyasi kişisel gayleler bunun önünde fakat İnsan için hayati bir önem taşıyan, bir gereksinim ve hak olduğu kabul edilen suyun insanlara temiz, uygun ve bedelsiz olarak temin edilmesi ve onlara ulaştırılması sosyal bir sorumluluktan öte aynı zamanda bir insanlık görevidir.

Bu görevin yerine getirilmesinde ortaya çıkan ve giderek bir meta ticaretine indirgenen bir anlayış asla kabul edilemez.

Su hakkı temel insan hakları metinlerinde zımni olarak yer almaktadır. Aslında bu durum su hakkının diğer haklarla olan yakın ilişkisinin veya bu hakların bir unsuru olarak görülebilmesinin bir sonucudur.

Öyle ki su olmadan yaşamak, sağlıklı olmak, konut sahibi olmak ve çevrenin devamlılığını sağlamakta mümkün değildir.

Dünyada kişi başına günlük ortalama kentsel su tüketimi WHO standartlarında 150 litre olarak kabul edilmektedir. Bir kişinin 150 lt ve Dört kişilik bir ailenin günde ortalama 600 litre su tükettiği düşünüldüğünde ortalama aylık su tüketimi de 18.6 metreküp oluyor. Buna yaklaşık 20 ton diyebiliriz.

Dünya Sağlık Örgütü'ne göre bir insan temel ihtiyaçları için günde en az 20 litre su harcamalı. Şuda bir başka bilimsel gerçek ki hijyen koşullarının sağlanabilmesi için bir kişinin günde 50 lt suya ihtiyacı bulunmaktadır.4 kişilik bir aile için hijyen koşulları düşünüldüğünde bu rakam 200 lt.Aylık yaklaşık 6.5 tona tekabül ediyor.

Eğer siz vatandaşınıza yalnız hijyen koşullarının sağlanması yeterli diyorsanız 6.5 ton .Yok ben AB ve WHO standartlarını esas alıyorum vatandaşıma bu standartları hak görüyorum diyorsanız 18.6 ton ücretten muaf tutlmalısınız.

İnsan hakkı diyoruz ya o bakımdan.

Kısaca su hakkı yaşam hakkının, konut hakkının, sağlık hakkının ve çevre hakkının olmazsa olmaz bir parçası durumundadır.

Hükümetler ve Belediyeler suya zam kararı alırken bunu çalışanların maaşını ödeyecek bir gelir kaynağı olarak düşünmemelidir.

Konuyu yukarıda belirtmiş olduklarım çerçevesinde netleştirip uygulamaya koymaları insan haklarına sözde değil samimiyetle önem verdiklerinin bir göstergesi olacaktır.