Dünkü yazımda Karpaz gerçeğine bağlı olarak duygu ve düşüncelerimi aktarmış ve çarpık ve talan mantığı ile devam eden yol yapımı konusunda tarafların sağduyu ile hareket etmesi gerekliliğini vurgulayarak halkın provoke olmamasını gerektiğini söylemiştim.

Söyledik ama bu sağduyu bazı arkadaşlarca gösterilmesine rağmen başta Hükümet yetkilileri olmak üzere Dipkarpaz Belediye Başkanı köylülerin bir kısmını öyle bir dolduruşa getirmişler ki yıllarca bu ülkede aslında halk arasında yarattıkları ayrımcılıktan nemalananlar ellerini sinsice ovuşturarak eylemcilerle bazı köylüleri düşmanca bir anlayışla karşı karşıya getirmekten neredeyse zevk aldılar.

Belediye Başkanı camiden halkı galeyana getirerek kışkırtmaya varacak çok çirkin ifadeler kullanmış ve neredeyse haddini aşan bir tavırla kendini bölge valisi gibi görerek hem polis teşkilatının hem de hükümet yetkililerinin üstünde bir yetki sahipliği sergilemiştir. Bu ne aymazlık, bu ne kendini bilmezliktir Allah aşkına ? İşte Belediye Başkanı olmuş ama………….
Karpaz bölgesinde de halk arasında bölgecilik yapmasıyla tanınan bu zat-ı fesatçı bölgede yaşayan halk mozağinden de gayet rahatsız olup sürekli bu yönde yaptığı çarpık işlerle ve kararlarla da tanınıyor zaten.

Öte yandan Polis Teşkilatı’nın ana amacı olan ve görev, yetki ve sorumluluğuna yönelik halkın huzurunu sağlama yönündeki hareketlerinde son yıllarda bazı kaymalar ve amaç dışı eylemler olmaktadır ki güvenilirlik konusundaki sıkıntı da endişe boyutuna ulaşmaktadır.

Öncelikle Polis Teşkilatı görevini gelip geçici Hükümetlerin taleplerine göre değil, görev ve sorumlulukları yasalarca belirlenmiş olan Polis Teşkilatı Yasası bağlamında icra ve ifa eder. Hiçbir zümre ve/veya kişiye müsamaha yapmaz ve ayrım yapmaksızın halkın huzuruna yönelik görevini icra eder.

Polis’in görevi sadece hız radarlarına yakalananların ceza parasını tahsil etmek, haksızlığa uğrayıp hakkını arayan vatandaşlara zaman zaman copla vurmak, Türkiye’den gelen devlet erkanına trafik terörü estirerek mihmandarlık yapmak, koruma araçlarında James Bondvari gezmek ve farklı eylemlerde fotoğraf ve kamera çekimi yapmaktan ibaret olmadığı gerçeğinden hareketle asli görevleri konusunda daha hassas davranmaları ve en önemlisi iyi polis değil adil polis olma yönünde görevlerini ifa etmeleri arzusu bakidir.

Bu aşamada söylenmesi gereken bir konu da ısrarla bu ülkede halk arasında Türkiyeli Kıbrıslı ayrımı yapmak isteyen ve bunu her fırsatta bir yarayı kirli ve pis tırnakları ile kaşımaktan kanatarak mikrop kapmasını sağlayan yoz ve cahillerin provokasyonlarının zemin bulmaması için el ve güç birliğine ihtiyaç duyulduğudur. Bazılarına tuhaf gelse de bu ayrımcılık her UBP hükümeti döneminde nedense tırmandırılmakta ve yukarıda da bahsettiğim gibi bu saçma ve çıkar amaçlı ayrımcılıktan siyasi olarak nemalanılmaktadır.

Tüm bunlardan çıkartılacak sonuç Kıbrıs’ın Kuzeyinde krizlerin önlenmesinde “sağduyunun öldüğüdür”. Can Dündar’ın da dediği gibi “bugün bize, yeni baskılara meydan vermeyecek, ama meydanları vermeyen baskıcılara da meydan okuyacak bir “solduyu” lazım”