Akdeniz coğrafyasının insanlarınız.

Özümüzde iyilik var.

İmecenin en güzel örneklerini sessiz sedasız başaran genlere sahibiz.

Sağ elin verdiğini sol el görmesin diye öğretti atalarımız.

Gelin görün ki, kapitalizm biraz değiştirdi iyilik yapma ve yaptığımız iyiliklerle örnek olma yöntemlerimizi.

Geçtiğimiz gün, bu ilanı gördüm.

Öncelikle hemen belirteyim. Hedefimde işletme yok, amacım işletmeyi incitmek değil.

Ele almak istediğim konu, iyiliğin sunum şekli.

china bazaar

china bazaar


İlanı ben de gördüysem, bir vatandaş olarak bunu eleştirme hakkım var.

Evet, değerli okurlar.

Yılbaşı yaklaşıyor.

Sevdiklerimize ve ihtiyaç sahiplerine, yeni yıl vesilesi ile hediyeler alıyoruz. Yeni yıla umutlu ve mutlu girmek için en sıcak iletişim köprülerinden biri hediyeleşmek.

Ülkemizin tanınan bir işletmesi, engelli vatandaşlarımıza karşı duyduğu hassasiyeti, yeni yıl heyecanı ile birleştirerek, bir bağış şölenine çevirmek istemiş. İhtiyaç sahiplerine tekerlekli sandalye hediye edeceğine dair bir ilan vermek istemiş.

Bu yaklaşım kesinlikle alkışı hak ediyor.

Ancak ilanı okuyunca, keşke biraz daha itinalı organize edilerek sunumu yapılsaydı demeden geçemiyorum.

İlanına ‘’tüm ihtiyaç sahiplerine’’ diyerek başlıyor.

Başvuru için süre sınırı konuluyor.

Ama ilanın en altına indiğimizde, ilandaki en küçük puntolara sahip bir not dikkatimizi çekiyor.

Notta, kontenjanın sınırlı sayıda olduğu ve ihtiyaç durumlarının araştırılacağı vurgulanıyor.

Madem tekerlekli sandalyeler belli bir sayıda verilecek, neden ilana ‘’tüm ihtiyaç sahiplerine’’ diye başlanıyor? Belirlenen sayı doğrudan belirtilse, örneğin, ‘’ihtiyaç sahibi 10 kişiye’’ denilse, daha şık olmaz mıydı?

Diğer taraftan, başvuranların ihtiyaç durumları araştırılacak denilmiş. Peki, gerçekten ihtiyaç sahibi olanların sayısı, hediye edilmesi planlanan tekerlekli sandalye sayısından fazla ise ne olacak? Bu durumda, ihtiyaç sahibi olduğu halde hediyesini alamayanlar olacak. Böyle bir durumda, alamayanlar daha çok travmatize olmayacaklar mı? Üstelik, ihtiyaç sahibi olup olmadıklarını kim, hangi kriterlere göre belirleyecek?

Değerli okurlar;

‘’İşletme sahibi bir iyilik yapmak istiyor, sen de eleştiriyorsun’’ diyebilirsiniz.

Ancak, benim gibi düşünenleri bildiğim için, iyiliğin toplumun huzurunda nasıl yapılması ve yapılmaması gerektiğini, kalemim döndükçe izah etmeye çalışıyorum.

Kaldı ki, ülkemizde, iyilik konusu eleştirilecekse, kendi meslek grubumu da bu sepete rahatlıkla koyabilirim.

Özellikle de, Facebook ve Instagram hesaplarından, ameliyattan henüz çıkmış, per perişan olmuş hastalarının yanında, baş parmağı ile her şey yolunda işareti yaparak, ameliyatın detaylarını anlatıp geçmiş olsun deme bahanesi ile reklamını yapmaya çalışan; sosyal ortamda fotoğraf çektirdiği hastası ile, ‘’xxxx ameliyatını yaptığım xxxx ‘ın sağlıklı olduğunu görmek beni mutlu ediyor’’ gibilerinden acemice reklam yapanlar ise gözümüzden kaçmıyor tabii ki.

Neticede, herkes iyilik yapıyor.

İyilikleri yapmak kadar, yapılan iyiliklerin sunum şekillerinin de önemli olduğuna inanıyorum.

En ideali sunulmaması sanki.

Ama eğer bir iyiliğin topluma sunulmasındaki amaç, birlik ve beraberliği pekiştirmek, yardımlaşmaya ve iyiliğe teşvik etmek ise, bunun yöntemine de iyi çalışmak gerekiyor.

Aksi durumda, sanki birazcık reklam kokuyor gibi oluyor…

Dr. H. İlker İpekdal

İletişim: 0542-8529899