İçinden geçtiğimiz süreç maalesef doğru yönetilen bir süreç değildir. Burada en büyük etken ikili bir koalisyon olması, cumhurbaşkanının ve hükümetin arasında bir uyumun olmaması, hükümet ortakları arasında gerekli uyumun bulunmaması, ne yapılacağına dair merkezi bir yaklaşım belirlenememesi ile merkezden yerele gereken koordinasyonların sağlanmamasıdır.

Cumhurbaşkanı’nın anayasadan doğan yetkilerini kullanarak, daha pro-aktif bir yaklaşımla süreci tek merkezde toplanması gerekirdi. Ancak, Akıncı şu anda hükümetin kendisini es geçtiğini, dinlemediğini ifade ederek, topu hükümete atmakta, bu mazeretin üzerine yatmaktadır. Bu ifadede, bir doğruluk payı da olabilir. Ancak Akıncı istese veya yetkinliği olsa, bütün toplum ve örgütlenmeleri tek bir merkezden hareket etmenin gerekliliğinde mobilize edebilirdi. Ancak bunu yapabilmesi için sahada olması gerekliydi. Bunu yapabilmesi için ne yapılması gerektiği ile ilgili elinde somut stratejilerin olması gerekliydi. Geçtiğimiz on günlük süre içerisinde, stratejiler belirlemek yerine, “Bu yapılmalıdır, şu yapılmalıdır, ben sadece danışman olacak bir komite kurdum” bağlamında açıklamalar yapmaktadır. Hatta bu sürecin başlangıcında, elinde veriler ve bilgi akış olması gereken bir cumhurbaşkanı gibi davranmak yerine, coronavirüsünü küçümseyen, halkı sağlıkla ilgili endişeler yerine, hastanenin yandığı bir arkaplanda, kapıların kapanması konusuna yönlendiren, herhangi bir strateji belirlemek yerine “Rumlar’la komite üzerinden konuşmak için adım attım” propagandasını yaparak seçime hazırlanan, seçim endeksli bir politikacı görünümü vermiştir. Eğer gerçekten en başından, kapı polemiğine girmek yerine, bir salgın hastalıkla ilgili yapılması gerekenlere odaklansaydı, bugün elinde kesin hatları olan stratejileri ortaya koyardı. Tam tersine büyük bir hayal kırıklığı yaratacak şekilde, ilk icraatı Cumhurbaşkanlığı’nın kapılarını kapatmak, çalışanlarını evine yollamak, kendini de evine kapayarak güvenceye almak oldu.

Birey olarak düşündüğümüzde, yaş itibari ile risk grubunda olan Sayın Cumhurbaşkanımızın sağlığı elbette önemlidir. Maalesef burada “birey” Akıncı söz konusu olamaz. Toplumuna kriz anında yön verecek bir cumhurbaşkanı ihtiyacı vatandaş için ilk sıradadır. İşte bu yüzdendir ki bu açık mektup sayın Erhürman ve sayın Özersay’a hitaben yazılmıştır. Maalesef hükümetin büyük ortağı şu anda gelinen aşamada herhangi bir şekilde gereken yolu çizememektedir. Tatar’ın pek de ciddi görülmeyen tavırları, virüsün bizi es geçeceğine dair açıklamaları, verilen kararların uygulanmadığına yönelik halktan gelen geri dönüşümler, hükümetin etkin ve hızlı karar üretmekte ve daha önemlisi, aldığı kararları uygulama konusunda yetersiz kaldığını göstermektedir.

Tufan Erhürman ve Kudret Özersay bu toplumun önüne sadece dinamik siyasi figürleri olarak değil, aynı zamanda hukuktan, sosyal bilimden anlayan, planlama yapabilen insanlar olarak çıkmışlardır. Akademik geçmişleri, kitleleri yönlendirmek, anlaşılır ve temiz koordinatlar vermek, yapılacak işin ne olduğunu açıklayabilmek üzere yetişmiş insanlar olduğu anlamına gelmektedir. İkisinin de ülkesi için çalışan insanlar olması bugün ayrı ayrı çalışmalarını yeterli ve geçerli kılmamaktadır.

Muhalefetin dışarıdan nelerin yapılması gerektiğini söylemesi bir insan kaynağı kaybıdır, sürecin etkin şekilde ortaklaşa yürütülememesi demektir. Bu iki insana düşen görev, toplumu temsil eden her grubu sistemli bir şekilde mobilize etmeleridir. Bunun hukuki zemininin nasıl olabileceğini Tufan Erhürman’ın yönlendirmesi gerekmektedir. Çünkü önümüzde duran bir sorun da, bu krize atlatılırsa, kanunsuz bir sürü işin yapılabileceği ortamların yaratılması gibi bir tehlikedir. Bu sebeple, hukuku, devlet yönetmenin yasal dayanaklar içinde hareket etmesinin neden önemli olduğunu iyi bilen yetişmiş bu ülke insanlarının, kafa kafaya verip yasal bir zemin çerçevesinde bu krizi yönetmek için bir arada hareket etmeleri gerekmektedir. Bu, muhalefetin “biz size dışarıdan söylemiştik, böyle olmaması gerektiği konusunda uyarmıştık” derken, hükümetten olanların da “ biz öylesi bir kriz ortamında canla başla çalıştık ülke imkanlarının elverdiği ölçüde elimizden gelenin en iyisini yaptık” söylemine sarılamayacakları bir durumdur. Biz halk olarak, durum çığrından çıkarsa iki söyleme de kulak vermeyeceğiz. Sizi seçenlerin kayıpları çok büyük olduğunda, artık partizanlığın gideni geri getiremeyeceğini anladıklarında, onlar da böylesi bir söylemle sizi desteklemeyecektir. Bu sebeple, derhal toplumun her kesimini, sistemli şekilde örgütleyerek, mecliste temsiliyeti bulunan, (bu zaten Cumhurbaşkanlığı seçimine adayı çıkmış her kişi demektir), her partinin başı çekenlerinin içinde bulunacağı bir kriz yönetimi kurgulamanızı gerektirmektedir. İnsan kaynaklarımız şu an, saçma sapan şeylerle zaman doldurmaktadır. Meclis’te halkı temsilen bulunan vekillerin yazdıkları sosyal medya mesajları bile, gerçekten böyle bir krizde aktif olarak çalışmak yerine, nasıl boşa vakit harcadıklarını göstermektedir. Vekiller, belediye başkanı, parti danışmanları, sosyal medyadan slogan atabiliyorsa, partisinin ne işler yaptı üzerinden propaganda da yapabiliyorsa, farklı gruplar birbiri ile kapışabiliyorsa, hiçbir yere gitmeyecek olan öneriler üzerinden tebrik teşekkür alabiliyorsa, memleketi temsil edenler, memlekete hizmet için orada olanlar boşu boşuna zaman kaybediyor demektir. Bunun bize gösterdiği şey, memlekette siyaseti yönetenlerin, kriz anlarını yönetmesi gerekenlerin, kendilerine belki de ihtiyaç olunan tek anda hiçbir şey yapmadığıdır. Bunun sebebi ise gerekli merkezden yönlendirmeleri almamalarıdır. Sizlere düşen görev, milletvekillerinizi tek tek seçmenlerine ulaşıp, var olan, hayata geçirilen önlemleri, yöntemleri bildirmelerini ve ihtiyaçları kayda geçirmelerini sağlamaktır. Her birinizin belediyesi veya seçimlerde desteklediği bir belediye başkanı vardır. Neler yapılması gerektiğini, nasıl yapılması gerektiğini bunlar aracılığı ile ortaya koymanız gerekmektedir.

Bir araya gelip tek bir merkezden bu krizi yönetmek için gereken adımları atmayabilirsiniz ve sonucunda seçtiğiniz yöntem şu olabilir: “muhalefet için konuşmak kolay onlar hiçbir şey yapmadılar dışardan tavsiye verdiler, çağrılarımıza yanıt vermediler”, muhalafet için de “hükümet bizi içine almadı, tavsiyelerimizi dinlemedi, süreç çok yanlış işledi”. Bu yöntemi belirlerseniz bileceğiz ki, sistemli olarak hep birlikte çalışarak başarmak azminiz zayıftır, zor ve beklenmedik kriz durumlarında yönetme kabiliyetiniz eksiktir, kriz anlarında liderlik almak ve toplumumuzu selamete taşımak iradeniz ve beceriniz yoktur.

Ben sizlerde kabiliyetin de, liderliğin de olduğunu ve bu topluma yönelik sorumluluk ve sevginizin de olduğunu düşünüyorum, buna gönülden inanıyorum. Ancak iyi dilekler temenniler zamanı geçmiştir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini ertelediğiniz gibi, bu noktadan itibaren birlikte hareket ettiğinizi ortaya çıkaracak yöntemler benimsemeniz şarttır. Bütün toplumun umudu da, talebi de bu yöndedir. Gecikecek bir anımız bile kalmamıştır. Üzerinize düşen bu yükümlülüğü yerine getireceğiniz gün aslında dündü. Yine de birleşerek politika üretmeniz hala halkın umut ettiği ve beklediği tek şeydir. Ülkemizin içerisinde bulunduğu durum, sorumluluğun da, mücadelenin de paylaşılması gereğidir. Halk olarak sizden talebimiz bunu kamuoyu önünde gerçekleştirmenizdir. Bu konuda dörtlü koalisyon döneminden kalan bir pratiğiniz de zaten mevcuttur. Halk olarak bunu harekete geçmenizi bekliyoruz.

Umut Özkaleli, vatandaş.