Kıbrıs coğrafyasında aslında tüm Türk´lük , Müslümanlık ve insanlık adına verilen tarihsel mücadele ne yazık ki , günümüze kadar geçen süreç içerisinde doğru ve tam manasıyla anlatılamamış olmak yanında tarihe de doğru , dürüst bir şekilde düşülememiştir.

24 Temmuz 1923 yılında imzalanan Lozan Barış Antlaşmasının , 19 , 20 ve 21 maddelerinde de görüleceği üzere Kıbrıs Türk´ü  kendi kaderine terkedilmek durumunda bırakılmasına ek olarak Türkiye Cumhuriyeti´nin ada ile olan tüm hukuksal haklarından da vazgeçilmiştir.

Hal böyle iken bile Kıbrıslı Türkler Anavatanları olan Türkiye Cumhuriyeti´ne hiç küsüp , gücenmemiştir.

Öylesine ki , Atatürk´ün  Türkiye´de uygulamaya çalıştığı devrim ve ilkeleri , hiçbir zorlama ve baskı olmadan yaşam biçimine dönüştürmeyi günümüze değin başara gelmişlerdir.

Bu adanın Türk kalabilmesi için öyle mücadeleler verilmiş ki saygının en büyüğünü hak eden derecededir.

Değerli okurlarım ,

Köşe yazıma binaen izninizle bu konu ile ilgili birkaç örnek vermek istiyorum.

1964 yılında gerçekleştirilen Şanlı Erenköy Direnişine katılan yüzlerce öğrencinin büyük bir bölümü vatansever solculardan oluştuğunu kim inkar edebilir ki ?

Onun yanında ,

27 Aralık 1970 tarihinde kurulan ve  bu coğrafyada bugüne değin kurulmuş olan siyasi partilerin içerisinde anımsadığım kadarıyla ismimde de  türk olan tek siyasi parti olan ,Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin kurucusu ve ilk Genel Başkanı (1970-76) olan Ahmet Mithat Berberoğlu,nun

 1954 yılında Kıbrıs Türk davasını tanıtmak maksadıyle evvela Londra’ya oradan da Birleşmiş Milletler Teşkilatında Kıbrıs davası ile ilgili görüşmelerde bulunmak için New York’a gönderilen üç kişilik ilk Kıbrıs Türk heyetine üye olarak katılmıştır.

Berberoğlu ,1955 yılında Londra’da toplanan üçlü konferansı (Tripartite Conference) izlemek maksadıyla üç kişilik bir Kıbrıs Heyetinin üyesi olarak Londra’ya gitmiştir.

1973 yılı şubat ayında  gerçek ( leşmesine izin verilmeyen ) leşen  Cumhurbaşkan Muavinliği seçimlerine, CTP adayı olarak katılan  rahmetlik ,Ahmet Mithat Berberoğlu, başarılı bir seçim kampanyası sürdürürken, yapılan baskılar, yasa dışı uygulamalar ve evinde göz hapsine alınması karşısında,  oy verme gününden 48 saat önce 16 Şubat 1973’de adaylığını geri çekti ve aynı gün öğleye doğru diğer aday (Rauf Raif Denktaş) Cumhurbaşkan Muavini ilan edildi.

1990 yılında ülkedeki tüm muhalefetin birleşerek UBP adayı rahmetlik Rauf Denktaş´ın karşısına çıkartılan aday olan rahmetlik Ziya Rızkı´nın da başına gelenler de  Berberoğlu´na yapılanların farklı bir versiyonundan başka bir şey değildi.

Kıymetli okurlarım ,

Bu tür örnekleri daha da çoğaltabiliriz

Bu adadaki Türk ve Müslümanlık mührünün silinmemesi için ,gençliklerini , hayatlarını hiçe sayarak yıllar boyu mücadele vererek hem . BEY yönetimine , hem Rum - Yunan ikilisi dışında ,İngiliz hegomonyasına karşı direnerek  tam , 37 YIL sonra Türkiye Cumhuriyeti´nin tekrardan buradaki hukuki varlığının tekrarını sağlayan yegane yaratıcıları olan tüm  yurtseverleri saygı ile selamlamak tüm herkesin görevidir diye düşünmekteyim.

Sonuç itibarı ile ;

Yıllardır örselenmiş halkımızın ,

 özellikle de sağ iktidarların yaratmış olduğu , Gör – Beni  , Göreyim – Seni  anlayışlı dağıtma ve üleşme ganimeti anlayışlı yönetimlerin getirdiği nokta  tam bir uçurumun zirvesidir.

İyi ve adil yönetilememe bir yana ,

irade yoksunluğu tam bir tussunami şiddetinde demokrasi tahribatı  yaratmaya devam etmektedir.

Kıbrıs Türkü adeta TEK YÖNE girip ,  tümden toslaması için bırakılmış durumdadır .

Tüm bu Makus Talihi tersine çevirebilecek tek seçenek kalmış gibi gözükmektedir.

Tufan Erhürman öncülüğünde,

Ülkedeki Sol  ve tüm duyarlı kitleler , yeni oluşan nüfus yapısını da dikkate alarak ,kendini tekrardan tanımlayıp , tüm toplum katmanlarına yönelik yeni açılımlarla kendini konumlandırmalı ,

Yada ,

Tüm mücadelelerin ruhuna ,

FATİHA diyerek son duasını yapmalıdır.

Hamlet´in dediği gibi karar sizin , karar hepimizin

OLMAK , YADA OLMAMAK

BÜTÜN MESELE BU …