İSTİFA ettim, edeceğim...Yok vazgeçtim. Sanırım siyasi arenamızın özetidir bu.
Adayarısında bir “istifa edecem ha!” yaklaşımıdır gidiyor. Sağ sol farketmiyor bu tutumu benimseyen vekiller ve bakanlar arasında. Hani çocuklar istedikleri oyun oynanmadığında tehdit savurup dururlar “ben de topumu alır eve giderim ona göre!” diye haykırırlar ya, bizimkiler de o misal. Aslında topu alıp eve gitmek aklının ucundan bile geçmez, istediğini yaptırmaktır niyet.
 
Bizde de vekiller aynı. İstediği birşeyi yaptırmak gayesi ile sürekli bir “istifa, istifa” lafı çıkıyor ama ne istifa eden var ne giden. Ya kendi partilerinden somutta daha fazlasını istedikleri için bu blöfü ortaya atıyorlar ya da eleştirileri susturmak için. Ya da gerçekten istifa ediyorlarsa daha işe gelen bir “trasfer” için yapılıyor bu.
 
“İstifa ederim, bakın benden daha iyisini bulabiliyor musunuz?” ya da
 
“istifa ederim, partiyi/hükümeti zor durumda bırakırım, bana ihtiyacınız olduğunu hatırlasanız iyi edersiniz, o yüzden istediklerimi verme zamanı!” veya
 
“istifa edeceğim diyorum, birkaç şakşakçı çıksın beni ‘halkın’ ne çok istediğini hatırlatsın ki eleştiriler dinsin” “istifa ediyorum çünkü siyasi pazarlıkta öteki parti daha çok şey vadetti” cümleleri sarf edilmese de aslında bunlar, “istifa ettim” lafının ardında yatan gerçeklerdir.
 
Demokrasimizin toprak bulup köklerini genişleterek ağaca dönemeyen, saksıya sıkışmış bir fidan olduğu ortadadır.  İstifa mekanizmasının çalışmak yerine bir “pazarlık aracı”, “blöf malzemesi” ve “pohpohlanma vesilesi” yapılmasının demokrasimizi kısıtlamadaki rolü büyüktür.
 
Neden?
 
Birincisi hata yapan, toplumdan kopan veya toplumun beklentilerini yerine getiremeyen vekillerin gidip yerine yenilerinin gelmesine engel olan bir durum yaratıyor bu istifa etmezlik hali.
 
Bizde vekillik ve politikacılık evladiyelik.
 
İkincisi, parti içi çekişmeler politikanın bir parçasıdır. Partilerin içinde kimlerin öne çıkacağı, kimlerin aday olacağı, bakan olacağı, vekil olacağı kaçınılmaz olarak rekabeti getirir. Bu rekabette asıl ve ideal olan halkın olurunu alacak, halkla ilişkilenebilmeyi daha iyi başaranların partide “koltuk” kazanmasıdır. Halk önünde düşüşe geçen bir vekil veya bakanın yerini bir başkasına “kaptırmamak” için mecliste partinin koltuk sayısını değiştirme tehdidiyleistifa startejisini kullanması demokratik seçme seçilme esasları yerine bu vekillerin devam edebilmesi adına parti hiyerarşilerini halkın iradesinin önüne geçirmektedir. Ya da tersi noktadan, vekil partisinin halka söz verdikleri doğrultusunda çalışmadığını düşünerek kopma eğilimindeyse, kişisel çıkarları görülerek, halkın bu partiden uzaklaşmasının önüne geçmektedir. Halbuki halk, partinin gerektiği şekilde çalışmadığını bu vekillerin duruşundan öğrenmek hakkına sahiptir. Kısaca vekillere kişisel çıkarlar sunulduğunda halk vekilin ayrılması üzerinden sözünden dönen hükümetler ve partilerle hesaplaşma şansını yitirmektedir. Halkın sözcüsü artık partideki çıkar gruplarının parçası olmuştur çünkü.
 
Peki ya eleştiri duydu mu istifa edeceğini ortaya atıp, destek arayan, ne çok sevildiğini ortaya sermeye çalışan yada eleştirileri susturmak için giderim ve partiye zarar veririm üzerinden istifa lafını eden seçilmişlere ne demeli? Hele sonrasında gerçekten istifa etmesi gereken bir durum oluştuğunda, mesela savunacağını söylediği bir politikayı savunamayan, geçirmesi gereken bir yasayı öneremeyen birinin istifa lafını hiç varolmamış gibi unutmasıhadisesi demokrasiye nasıl zarar vermektedir? Orada da verilen sözlerin tutulmaması gerçeği yaşandığında seçilmişlerin “halka karşı sorumlu olmama, sadece partilerine sorumlu olma” tavrına bürünmesi, görevi yapamasa bile vekil, bakan olarak kalmasının gayet normal olduğu ve politikacıların aslında “pek de fazla iş yapan, verdiği sözleri yerine getiren” kişiler olmasına gerek olmadığı toplum hafızasına yerleştirilmektedir.
 
Transferler ise politikayı bir “işletme” mantığına dönüştürüyor. Halka hesap vermek, halkın oy verdiği noktadan başka yana çıkarlar doğrultusunda kaymak zaten demokrasiyi temellerinden yıkıma uğratıyor. Kaypaklığın, sadakatsizliğin, iradeye saygısızlığın vücut bulma hali bu transferlerde karşımıza çıkıyor.
 
İSTİFA…etmiyorum! demenizden yorulduk. Politikadan ayrılmayacaksanız şu istifa lafını etmeyiverin. O zaman samimiyetsizliğiniz, kendiniz için politikada varoluşunuz, topluma saygısızlığınız, “kendinden ve davranışlarından sorumsuzdur” mesajınız bu kadar açık seçik insanlara gitmemiş olur.
 
Yok mu şu adayarısı, yarımın yarısı hükümette İSTİFA EDİYORUM! diyebilecek, başaramadığında politikadan ayrılacak, sorumluluk kabul edecek  bir demokrat? Müsterih olun, siz istifa ederseniz biz kabul ederiz. Çünkü partilerinizi idare edenler istifanın kabul edilmeyen, ikna yöntemi ile değiştirilebilecek olan bir yol olmadığını bilmiyorlarsa da halk biliyor. İstifa tango gibi iki taraflı değildir. İstifa tek kişilik bir oyundur. Gerçekten istifa ederseniz, biter.