İçinden geçtiğimiz günlerde halkın yapıcı bir biçimde seçilmişlerinden en doğru şekilde krizi yürütmelerini talep etmesi gerekmektedir. Ortak akıl olmadan böyle bir kriz atlatılamaz. Krizlerde hatalar olur ama kaçınılabilecek hataların olmaması sorumluluğu seçilmişlerindir. O iddia ile seçiliyorlar.

Mehmet Harmancı’nın ekibinde çalışan bir gönüllünün ailesinin COVİD-19 taşıyıcısı olduğu haberi çıkınca, virüsün yayılması ile ilgili endişeler arttı.

LTB Başkanı Harmancı’nın balonlarla kalplerle açıklanan “sonuç negatif!” kutlamaları için daha erken. Daha gidilecek çok yol var. Bu bağlamında Harmancı’nın konuyu romantize eden açıklamasını irdelemek zorunluluğu devam etmektedir. Bu irdelemenin sebebi gerekli hiçbir açıklamanın hala yapılmamış olmasıdır. LTB Kıbrıslı Türkler’in uluslararası tanınırlığı olan nadir siyasi kurumlarından biridir; doğru yönetilmesi, çökmemesi ve ileriki süreçlerde ayakta durabilmesi çok önemlidir. Bu nedenle sorgulamaların devam etmesi gerekmektedir.

Bu satırları yazarken, meslek gereği sosyal politika ve politik sosyoloji ile yakından bağı olan, 3 ayrı kıtada, 4 ayrı ülkede, 11 ayrı şehirde yaşayarak şehirciliğin vatandaşa ulaşımını tecrübe etmiş ve gözlemlemiş biri olarak, Harmancı’nın sonucun negatif olduğu açıklamasını değerlendirdim. Hem bir uzman gözüyle hem bir vatandaş olarak.

Harmancı açıklamasına kendisi de dahil belediye çalışanlarının risk gurubunda olduğunu söyleyerek başlıyor. Emekçi her zaman risk grubundadır diyerek, kendisinin de onların yanında olduğunu vurguluyor. Eğer dışkı kuyularına iniyor, saat okuyor, eczane ilaçlıyor ve paket dağıtıyorsa, hem kendisinin hem de bütün bu işleri yapan değerli emekçilerin tamamının gerekli korunaklı kıyafetleri giydiğinden emin olması gerekiyor. Bizlerle sosyal medyada emekçilerin hangi koşullarda çalıştığı pek paylaşılmıyor. Standart prosedürler için gerekenler yapılıyor mu yapılmıyor mu konuşulmuyor. Dahası, burada iki ayrı gruptan söz edildiğini görmek zorundayız. Bir, belediyenin çalışanları, iki çoğu partili gönüllüler. Çalışanlar zaten yüksek risk altında görev yaptıklarından özellikle çok sıkı korunmaları gerekmektedir. Bunun için gerekli prosedürler harfiyen uygulanmalıdır. Buradaki mesele çalışanların risk grubu olmasının ötesinde, gönüllü adı altında, gerekli bilgilendirmelere ve çalışma koşullarına hazır olmayan bireyleri bu işin içine çekerek hem bu gönüllülere hem ulaşılacak olan insanlara yaratılan risktir. Harmancı bu konuya bir açıklık kazandırmamıştır. “Ben gönüllüyüm” diyen insanları rast gele işlere koşmanın maliyetini ve bundan vaz geçilip geçilmeyeceğini açıklamada göremiyorsunuz. Hangi standartlarla ne prosedürler takip edilerek gönüllülük hayata geçirilmiştir, yaşanandan ne ders çıkarılmıştır ve neler yapılacaktır. Harmancı’nın derhal bunu açıklaması gerekmektedir.

“Selfi” eleştirileri ikinci en önemli konu olarak karşımıza çıkıyor açıklamada. “Selfi” basın evde olduğu için ve çalışan arkadaşları onore etmek için çekiliyor diyor. Selfi’nin Türkçesi “özçekimdir”. Ben de çalışanların onore edilmesi, teşvik edilmesi ve motive olmalarından yanayım. O yüzden özçekimle en görünür kişinin belediye başkanının kendisi olmasındansa kameranın arkasından emekçileri görünür kılmayı denemesi onore ve motive etme çabalarının kat sayısını artıracaktır. Hatta belki seçmen sayısını bile.

Araya sıkıştırılmış olan en büyük mevzu sonra geliyor. “Elbette ikinci testler de olabilir belki bu virüs bize de gelecek bir gün ama hiç bir virüs bazı insanların kalbinden hiç çıkmayacak kötülük virüsü kadar etkili olamayacak” diye yazıyor Harmancı. Klasik bir iyilerle kötülerin mücadelesi ikilikliği ve basitlemesi içinde, kendisini sorumluluk ve hesap verilebilirliğe çağıran herkesi bir anda “kötü” ilan ediyor. Ama daha kötüsü bilim insanlarının sürekli söyledikleri “virüsün herkese bulaşması değil yayılma hızı kritiktir” konusunu tamamen çiğniyor. “Zaten bulaşacağız” diyerek meseleyi basite indirgiyor ve sorumluluğunun gereği olarak “bunu yavaşlatmak için her türlü acemilikten kaçınılması gerektiği” meselesini halkın irdelemesinin önünü almaya çalışıyor. Filim izler gibi heyecan ve korku ile bekleyenler rahatlıyor, riskin hala devam ettiğinin üstü örtülüyor, hiçbir şekilde dünden bugüne yapılan hataların nasıl telafi edileceği, nasıl değiştirileceği, standart uygulamaların nasıl yeniden gözden geçirileceği ile ilgili bir söz söylenmiyor.

Paylaşım mutfağında çalışan, emek verenlerin “biz çalışmazsak 210 kişi aç kalır” dediğini söylüyor. Açıklamanın en keskin noktası son paragrafta geliyor:

“Elbette hala siyasi sorumluluğumu inkâr etmiyorum ama olmayan para ile şimdi ilaç almam lazım, hayatını riske ederek çalışan emekçi arkadaşlarımı ay başı ödemem lazım, canıyla çalışan arkadaşlarımı motive etmem gerek, tüm bunlar geçince yine konuşacağız.”

Burada dikkatinizi çekmesi gereken kelimeler “olmayan para ile” ifadesidir. Belki de memleketimin bu virüsle baş etmesinin ilk andan beri zorluğu şu temel sorundan başlıyor: Üleşim sorunundan. Harmancı “ülkesini aşkla seven, eve bile gitmeyen, aşkla çalışan bir halk adamı” olarak tanımlanıyor sosyal medyada yandaşları tarafından. 210 “açı” doyuran, emek veren insanların üzerinden neden emek edenlerin yüzünü hiç görmediğimiz, adını hiç duymadığımız tek bir adamın gölgesinde, onlara teşekkür edilirmiş gibi yaparken yine tek bir kişiye minnet verildiğini anlamak çok zor. Ama belki de üleşim problemlerine baktığımızda aslında çok da zor değil anlaması. Emeğin takdirini üleşmek bile eşitsiz bu resimde.

Bizim bin civarı NGO culuktan, “iyilikçilikten” (evet böyle bir kavram da çıktı) beslenen ve zengini çok seven bir grubumuz var Adayarısı’nda. Gereken eleştirel gözlerle sistemi iyiye götürmek yerine “parasız” olduğunu iddia ettiğimiz dünyada tanınan kurumumuz Lefkoşa Belediyesidir. Onun başındaki turizmci iş insanının üleşimdeki payına bakmayı reddediyoruz. Harmancı beş yıl belediye başkanlığından sonra ilk açıkladığı mal varlığı ile ikinci açıkladığı mal varlığına 43 bin sterlin (300 bin TL üzerinde) bir gelir ekledi (bu sadece beyanına yansıyan kısmıdır). Siz beş yıl çalıştıktan sonra 43 bin sterlin ek geliriniz oldu mu geçiminizi sağladıktan sonra? Yani Haramancı’nın selfilerinde arka planda bırakılan ama belediyenin ve halkın bütün yükünü omuzlarında taşıyan emekçilerin kaç tanesi beş yılda bir ev alacak maddi imkana erişebiliyor?

Harmancının Northern Travel diye bir şirketin %10’una sahip olduğunu beyan etti ama bu %10’u sermaye/kar karşılığının ne kadar olduğunu hiçbir zaman ortaya koymadı. Ancak bu şirketin en az 1,416,708.75 euro (bir milyon dörtyüz onaltı bin yediyüz sekiz Euro) aldığı gazetelere yansımıştı. Dahil olduğu şirket bu parayı en çok turisti getirdiği için almış. Yani turisti getirirken aldıkları gelirin üzerine, bir de getirdikleri ve büyük handa vs harcama yaptıkları için “katkı” almış. Gazedda’ya göre “Ülkemizde özellikle emekçi kesimlerden yapılan ve bütçeyi düze çıkartmak amacı taşıyan kesintileri tartışırken, Bakanlar Kurulu’nun turizmi geliştirme ve tanıtım için Northern Travel şirketine toplam 1.416.708.75 Euro tanıtım katkısı yaptığı öğrenildi (https://gazeddakibris.com/iste-tasarruf-northern-travele-1-416-708-75-euro-tesvik/). Ankaradeğillefkosa ise “Burası kktc: Emekçinin Elini Taşın Altında Ezen Hükümetten Sermayeye Teşvik (https://www.ankaradegillefkosa.org/burasi-kktc-emekcinin-elini-tasin-altinda-ezen-hukumetten-sermayeye-tesvik/) başlığından haberi veriyordu.

Marx, zenginler emekçinin artı değerini kapitalist onların cebinden almazsa “iyilik yapanlara” da “bağış” yapanlara da hiç ihtiyacımız olmaz der.

“Harmancı”nın paylaşım mutfağından 210 kişi “aç” kalmasın diye çalışılıyor ama benim güzeller güzeli memleketimde 210’dan çok daha fazla temel insan ihtiyaçları eksik bıraktırılmış insan vardır. “Aç var” derseniz, sorumluluğu kişilere yüklersiniz, onları yardım edilmeye muhtaç objelere dönüştürürsünüz. “Temel insan ihtiyaçları eksik bıraktırılmış” derseniz, sorumluluk sistemin içinde yönetenlerin ve bu yönetenleri alkışlayanların üzerinde olur.

Harmancı acemiliğinden dolayı gönülleler de dahil herkesi, kendisini ve çevresindekileri attığı riskten dolayı hesap vermek zorundadır. Bizim zengini çok seven bir ufak zümremiz var. İçlerinden biri “negatif çıkan” sonucu sanki riskler bitmiş gibi, şöyle bir sloganla duyuruyordu: “İşte Harmancı!”. Ben de bir slogan atayım:

“İşte üleşim!”