Devlet özelliklede dünyada tanınma sorunu yaşayan bir devlet halkına ve ülkesinde bulunan diğer ülke halklarına her alanda tüm kurumları ile birlikte hizmetin en mükemmelini vermeli.

Vermeli ki tanınmasa ve birileri istemese bile birçokları tarafından Devlet gibi takdir görsün.

…………………………

Akşam dışardan çağrılan tavuk kızların midesine dokununca Lefkeden apar topar yola koyulduk.

Saat 2 civarı GaziMağusadaydık. Önce Doğu Akdeniz sağlık ocağına gittik.

Açıkçası neredeyse Güzelyurt ilçesi kadar nüfusa sahip olan 20 bin öğrencisi ve Tıp fakülteside bulunan bir kurumun sağlık ocağının öğrencilerine yalnız mesai saatleri içerisinde hizmet verebileceğini düşünemedim.

Orada beklediğimizi bulamayına Devlet Hastahanesine geçtik.

Acilde sıraya girdik.

Yaklaşık 20 dk. bekledik.

Bu arada başağrısı ile gelen bir genç daha fazla beklemeye dayanamayarak ayrıldı.

Yabancı öğrenci olduğu belli olan bu öğrencimiz ülkesine gittiğinde anlatır her halde kendisine ne kadar hızlı ve yerinde bir sağlık hizmeti verdiğimizi diye aklımdan geçirdim.

Daha sonra titreyerek gelen ve kalp sorunuda olan genç bir kıza .Git evine yat üşüttün dediler.

Ateşimi olsun ölçmeyecekmisiniz denince görevli Doktorun ara bölmeden kendisine uzattığı termometreyi görünce .Sağlıkta hastaya verilen değer ve çağ atlamak bu olsa gerek dedim.

Şivesinden Türkiyeli olduğunu anladığım bu genç kızımız için ülkem adına ne kadar kötü bir örnek diye düşünmeden edemedim.

Bunlar 15-20 dk içerisinde şahit olduklarım.

Beklemenin sinirleri yıpratmaktan daha fazla bir işe yaramayacağını düşünerek

Kızı alıp hemen oradan ayrıldık.

İnternetten özel Hastahane aradık.

Bereket versin ki 24 saat hizmet veren Mağusa Tıp Merkezi varmış.Gittik.

Bizi hemen içeri aldılar.Kayıtlar yapıldı.Tansiyon ateş ölçüldü.

Kan tahlili için örnekler alındı.

Tek kişilik odaya alındık.

Serum bağlandı.

Yenilen tavuktan olduğu söylenen enfeksiyonun bunu yaptığını doktordan öğrendik.

Viral bir enfeksiyonun kendiliğinden düzelebilmesine rağmen bu çeşit bakteriyel veya paraziter gibi bir enfeksiyonu temizlemek için antibiyotiklere ihtiyacımız varmış.

Zaten kıza ishali keser diye al dediğimiz lomotilinde bu yüzden işe yaramadığını o an anladık.

İyiki gitmişiz . Yoksa su kaybı sonucu böbrek yetmezliği gelişebilirdi.Ve tabii daha bir sürü komplikasyon.

Antibiyotik tedavisine başlandı.Sabah serum bitince doktorumuzun kontrolü sonrası Hastahaneden ayrıldık.

Ödememizide yaparak tabii.

İnsan böyle bir durumda para vs sormuyor tabii.Ne kadar isteniyorsa veriyorsunuz.Önemli olan sağlığın düzelmesi.

Fakat ardından ister istemez neden 25 yıl sigorta yatırdığınız aklınıza düşüyor.

Devletin vatandaşına sunması gereken Anayasal hak olan sağlık hizmeti falan filan.

………………………

Bu arada izninizle konumuzla ilgili olduğuna inandığım bir duygudan bahsedeceğim

Utanma.

Ben utanan insana güvenirim.Utanan insanın başını önüne eğen, kızaran, mahcup çehresini görünce, içimde bir sıcaklık, gönlümde bir meyil peydah olur.

Zira utanmanın, insanın içinde değer yahut en azından önem verdiği bir şeylerin varlığını işaret ettiğini düşünürüm.

Kibir denilen en büyük günahın en doğal panzehiridir.Yalanın, iftiranın önündeki son engeldir.

Bir şeyi utanarak anlarsan, bir daha kolay kolay unutamazsın. İnsanın yaptığı hatayı nispeten masum da kılar.Özür dilemenin, idrak ederek kabullenmenin eşiğidir.

Çünkü utanç, öncelikle bir şeye, bir duruma karşı kendini yetersiz, başarısız, hatalı, mahçup hissetmekle ilgilidir.

Eh, yüksek siyaset söylevinin sırmaları içinde bunu kabul etmek, politikadan öte meziyetler, “kürsü laubaliği”nden öte hakiki samimiyetler gerektirir.

O nedenle siyaset ekranlarında en zor rastlanacak tek yüz, belki de utanan, yanakları kızaran, mahçup olan bir yüzdür.

Utanmaya ihtiyacımız var.Utanma duygusunu yitirmediğimizi her fırsatta ispatlamaya da...

……………………..

Tekrar konumuza gelelim ve Sağlık hakkının ne anlama geldiğine bakalım isterseniz.

Biz henüz ne anlama geldiğini tam olarak idrak etmesekte “sağlık hakkı, uluslar arası hukukla korunan temel bir insan hakkı.

“Sağlık hakkı”, sağlıklı bireyler ve toplum hedefine ulaşabilmek için gerekli tesislere ve şartlara ulaşma, bunları kullanma hakkıdırda ayni zamanda.

“Sağlık hakkı”, diğer insan haklarında söz konusu olduğu gibi, hükümetlere üç düzeyde sorumluluk yükler: saygı duyma, koruma ve yerine getirme.

“Sağlık hakkı” öncelikle devlete, daha sonra da sağlık çalışanlarına ve toplumun diğer kesimlerine, hatta uluslararası topluma sorumluluklar yükler.

Özellikle meclis koltuklarını dolduran değerli arkadaşlarmızın bundan kaçının haberdar olduğu konusundaki ümidim oldukça az.

Bu hak ülkelerde sağlık sisteminin ve sağlık hizmetlerinin sunumunun iyileştirilmesi içinde çok etkili bir araçtır aslında.

Sağlık kuruluşları için kalite standartları geliştirmek, kaliteyi arttırmak için çalışmalar yapmak sadece insanlara daha iyi tıbbi hizmet sunma sorunu değil uluslararası hukukta yaptırımları olan bir insan hakları sorunudur.Ve, daha refah , mutlu ve takdir gören bir devlet için yerine getirilmesi gerekende budur aslında.

Bunun için utanmalıyız.İhtiyacımız olan bu .Sağlık sisteminden şikayet eden ve devletinden çağdaş sağlık hizmeti alamayan her bir birey adına utanmalıyız.

Kısaca ;Sayın Bakanımız İzlem Gürçağ ne düşünüyor bilemiyorum ama ben yaşadıklarım karşısında üzüldüm,kızdım, hayal kırıklığına uğradım ve UTANDIM.Çocuğu varmı bilemiyorum ama kendisininde benimle ayni duyguları hissedeceğini umuyorum.