6 Şubat Depremi yaşanılan kayıplarla bir taraftan yüreğimizi sızlatırken diğer taraftanda inşaatlardaki kalitenin sorgulanmasını getirmiştir.

Bu anlamda ülkemizde en çok telaşın GaziMağusada olduğunu söyleyebilirim.

Çünkü bu depremde GaziMağusanın kayıpları vardır ve birçok canını toprağa vermiştir.

Ülkemizinde bir deprem kuşağı üzerinde olduğunu ve etrafımızda olan depremelerdende etkilenebileceğimiz düşünüldüğünde bu telaşlarında haklı olduklarını söyleyebilirim.

Özellikle okul aile birliklerinin çocuklarının eğitim gördüğü binaların bir depreme dayanıksız olduğu düşüncesi ile okula göndermek istememeleri çok doğal bir eylem olarak görüyorum.

Çünkü ülkemizdeki birçok okul binası eski ve zaman içerisinde ne yazık ki gereken güçlendirme yapılmadığından olası bir depremde tehlike içerecek bir durumdadır.

Depremin vurduğu Maraş, Hatay, Adıyamandaki inşaat kalitesi yada daha doğrusu kalitesizliği çok şükür ki bizim ülkemizde yok.Bu konuda bina sahipleri çimentodan demirden çalarak tasarruf eden bir yapıya sahip değil.

Bu içimizi rahatlatsada inşaatlarda devletin etkin denetiminin eksik olması ne yazık ki bizim ülkemiz için bina güvenliği açısından bir tehdit.

Denetim eksikliği derken yalnız bir binanın yapım aşamasından bitişine kadar geçen süreyi kastedmiyorum.Bina içerisinde yaşam sürdüğü sürece yapılması gereken denetimdende bahsediyorum.

Bu denetimlerinde en başta yerel yönetimlere ait olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü belde sınırları içerisinde inşaat izni veren ve bunun için para tahsil eden kurumlar onlar.Para alanında aldığı paranın gereklerini yerine getirmesi kadar doğal bir durum yok.

Bildiğiniz gibi, deprem olduğu günden bu yana, televizyonlarda, sosyal medyada, basında depreme karşı nasıl önlem alınması gerektiği hep tartışılmaktadır. Bu tartışmalarda gördüğümüz gibi, bina inşaat sürecinin, zemin açısından boyutu, projelendirme boyutu, malzeme özellikleri ve daha birçok kurallar açısından yönetmelikler boyutu gibi birçok boyutları bulunmaktadır. Uzmanlar günlerdir bu boyutlarda kurallara uyulduğu ve hata yapılmadığı zaman depremlerin bu şekilde tehlikeli olmayacağını vurgulamaktadırlar.

Birçok iş süreçlerinde olduğu gibi inşaat sürecinde de, ‘toplam kalite yönetimi felsefesi’, kurallara uymayı sağlamak ve hataları en aza indirmek için çok değerli bir araçtır.

Toplam kalite yönetimi, yapılmakta olan bir işin tüm süreçlerinde kaliteyi gözeten bir anlayış, adeta bir felsefedir. Toplam kalite yönetimi anlayışında kalite, sadece ürünle ilgili bir kavram değildir. Aynı zamanda o ürün ortaya çıkıncaya kadarki bütün süreçlerde, bütün yapılan işlerde, bu işi yapanlar arasındaki ilişkilerde, bu işin yönetiminde, bu işin planlanmasında hep kaliteyi gözeten bir anlayıştır.

Toplam Kalite Yönetimi anlayışına göre hareket eden inşaat şirketleri çalışanlarını olduğu gibi müşterilerini de gözetirler. Yaptıkları inşaatın malzemelerini seçerken uygun kalitede olmalarını sağlarlar. Bütün yönetmeliklere ve kurallara uyarak o binayı kullanacak olan müşterilerinin hayatlarını tehlikeye atabilecek bütün tehditleri ortadan kaldırırlar.

Böyle şirketler için dürüstlük ve etik değerler para kazanmaktan çok çok daha önemlidir.

İnşaat sektöründede sağlık sektöründe olduğu gibi sıfır hata hedeflenmelidir. Çünkü insanlar bu sektörün ürettiği binalarda birkaç saatliğine değil yıllar boyu yaşamaktadırlar. Buralarda yapılan hatalar özellikle fay hatlarının bulunduğu yerlerde binlerce insanın hayatına mal olabilmektedir. Bu nedenle inşaat sektörü sağlık sektörü gibi kuralların çok sıkı uygulandığı, süreç çalışanlarının ve yöneticilerinin çok duyarlı ve titiz hareket ettiği bir sektör olmalıdır.

Kıbrıs adasında deprem üreten aktif fay hatları mevcuttur.Bu fay hatları son 800 yıldır Kıbrıs adasında çeşitli büyüklüklerde depremler üretmiştir.

Betonarme binaların olmadığı dönemlerde can ve mal kayıplarıda olmuştur.

Kıbrıs adamızda çimentodan demirden çalındığı için depremin yıkıcı sonuçları olabileceğini sanmıyorum. Fakat binadaki demirin kuralına uygun konup konmadığının kontrol edilmemesinden doğacak kötü sonuçlar olabileceğini düşünüyorum.Çünkü inşaatlarımızda bu unsurun eksikliğinden dolayı Toplam kalite yönetiminin gerçekleşmesinde eksiklikler bulunmaktadır.

İnşaatlardaki toplam kalite yönetiminin düzgün işlemesinde en önemi paydaşların başında yerel yönetimler gelmektedir.Çünkü onların verdikleri onay ile binalar inşa edilmektedir.Bu inşaatların kuralına uygun yapılmasındanda en başta onlar sorumludur.

Bu anlamda Lefkoşa Belediyesinin son günlerde mevcut binaların depreme karşı sağlamlık ve dayanıklılık denetimlerin yapılması için başlattığı çalışmalarının tüm belediyelerimizce örnek alınması gerektiğini düşünüyorum.

Bunun içinde bir an önce ülkemizde yalnızca GaziMağusada ,Lefkoşada değil tüm ilçelerde yapı inşaatlarına izin veren yerel yönetimlerin yapı kontrollerinide gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Bu denetiminde yukarda dediğim gibi içerisinde yaşam sürüyorsa zaman içerisinde belirli aralıklarla devam etmesi gerektiğinide özellikle vurgulamayı gerekli gördüğüm bir başka unsur.

Çünkü deprem bir gerçek ve hepimizin tanık olduğu gibi önlem alınmazsa sonuçları gerçekten hem maddi hem manevi yıkıcı olabiliyor.