Şimdilerde her ne kadar da toplumun genelini kandıramasalar da iktidar ettiklerini sananlar hedeflerinin bu ülke insanını “istikrarlı” şekilde refaha kavuşturmak olduğunu söylerken aslında bu söylemlerine günün 24 saati kendileri de inanmıyor.
 
Bu ülkenin 1974 sonrasında şekillenmesinde uzun süreler iktidarda kalarak sosyo-ekonomik ve kültürel gelişememesinde en etkin kötü rolü Nuri Alço karakteri ile oynayarak şekillendirmeye çalışanlar, şimdilerde Cüneyt Arkın’ın “Dünyayı Kurtaran Adam” karakterine bürünmesi kuzu postuna bürünmüş kurttan farklı bir içeriğe sahip değildirler.
 
Dün sabah ulusal bir kanalımızda Gözde Hanım’ın programına konuk olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Şerife Ünverdi’yi dinlerken bir ara kendimden geçip ifade edilen derin entelektüel “birikintiden” boğulma noktasına kadar geldim !  
 
Son birkaç aydır toplumun büyük bir kesiminde nerdeyse infiale neden olan kurultay endeksli istihdamlar konusunda Gözde hanımın sorularına toplumla neredeyse dalga geçercesine verilen cevaplar çok ilginçti aslında. “55 yaş, istihdam için çok da yaşlı değildir. İstihdam için genç bir yaştır; ben de 57 yaşındayım" dedi ve ben orada koptum.
 
Siyasi bir partinin ideolojik olarak tutarlılık sahibi olması beklenirken bir yaptığı diğer yaptığı ile ilkesel olarak tutarlı değilse, halkla dalga geçip yalan söylüyor demektir. Hafıza konusunda hep Kıbrıslı Türklerin “balık hafızalı” olduğu söylense de ben yine de geçmişi tüm ayrıntıları ile hatırlayanlar olduğundan da eminim. Şöyle ki;
 
Seksenli yıllardan itibaren gerek Türkiye Cumhuriyeti’nin gerekse ülkedeki beceriksiz ve cibiliyetsiz yöneticilerin derenin hep kütük getireceği rahatlığı ve rehaveti içerisindeki tutumları aslında bugün yaşadığımız siyasi ve sosyal etik anlayışının yozlaşma sürecine ivme kazandıran en önemli unsurlardır.
 
Hep bana anlamsız gelen ve gerek kamuda gerekse özel sektördeki iş gücü ve devlet cari giderleri açısından intiharla birebir benzeşen uygulamaların ülke gençlerinin geleceklerinin çalınmasına denk geldiğine inanıyorum. 
 
Bu ülkede 80’lere kadar kamuda çalışmaya başlayan ve geçmişte mücahitlik yapan kamu görevlilerinin yılları 2 ile çarpılarak kamudaki görev süreleri ile birleştirilip 30’lu yaşlarda emekli olmaları sağlanmıştır !!! BU NE SAÇMA SAPAN BİR DÜŞÜNCENİN ÜRÜNÜDÜR YAHU? Ve bu genç emekliler daha sonra özelde de işe girerek hem diğer işsiz ve kamuya girecek kadar torpilsiz olanların haklarını da ihlal ederek sosyal sigortalardan da emekli olma hakkı kazanarak piyango vurmuş gibi yıllarca duble maaş almışlardır. Hatta 3 yerden maaş alanlar da olmuştur.
 
Şimdi bu kokuşmuş sistemi yaratanlar mı suçlu, bu halk mı suçlu, yoksa buna seyirci kalanlar mı suçlu? Sanırım tümüyle bu sistemin oluşmasına katkısı olan herkes bu suça ORTAK.
 
Daha neler mi yapıldı? Kısaca şöyle;
 
-          1974’ten sonra kuzeye geçen ve bankalarda parası olan vatandaşlarımızın Kıbrıs Liraları en düşük kur olan 35 ile çarpılarak Türk Lirası cinsinden pul edildi.
-          1974’ten 1994 yılına kadar Güney Kıbrıs’tan Kuzey Kıbrıs’a bedava verilen elektrik ilgili hükümetler tarafından ücretlendirilerek halktan parası toplandı fakat ülkenin elektrik alt yapısına bir kuruş yatırım yapılmadı.
-          Seçim kazanma uğruna kamuda çalışanlara peşin maaş ödemeler yapıldı.
-          Karpaz ve Girne bölgesindeki sahiller sözde yatırımcılara peşkeş çekildi ve bu sahillere bir kuruş yatırım yapmayanlar tarafından milyonlarca sterling karşılığında başkalarına satıldı. Havadan milyonlar cebe indi.
-          Güneyde bir karış toprak bırakmayanlara Kıbrıs’ın kuzeyindeki en güzel yerler sözde “eşdeğer” puan karşılığı peşkeş çekildi. Ellerinde milyonlarca puan olan insanlarımız ağzı açık bu olanları izledi.
-          Ülkede İskan mafyası oluşturularak eşdeğer mal verilenlerden komisyonlar alındı.
-          İlgili partili olmayanlara ne özelde ne de kamuda yaşam hakkı sağlanmadı ve göç etmeleri sağlandı.
-          Sanayi Holding ve onlarca üretim lokomotifi kapatılarak insanlar üretimden kopartıldı.
-          Sosyal sigorta yatırımlarını yıllarca en düşük primlerden yatıranlara emekliliklerine doğru son 2-3 yılda en yüksek prim yatırmaları sağlanarak en üst maaş skalasından emekli olmaları sağlandı. Dengeler alt üst edildi.
-          Lefkoşa Girne yolunun çift şeritli gidiş dönüş yol yapımı için Suudi Arabistan finansmanı iç edilerek tek şeritli yol yapıldı. Tabi bu yol yıllar sonra TC finansmanı ile çift şeritli oldu.
-          Uluslar arası hukuk anlayışından uzak bir anlayışla güneyden kuzeye göç edenlere rum evleri, arazileri, tarlaları tahsis edileceğine koçan edildi. Alan aldı , satan sattı; kördüğüm oldu. Bugün Kıbrıs’ta çözüm bulma umutlarında kilit rol oynayan kördüğümlerden biri de bu.
-          Dış Ticaret nefesimiz olan Mağusa limanı kuru bir inat yüzünden ihraç yapmaktan mahrum edildi. 1990’lı yılların ortasına doğru ithal edilen mallarda “PORT OF FAMAGUSTA” mühürü kaldırılarak “PORT OF TRNC” mühürü getirilerek ambargoya katkı sağlandı. Yine kuru inattan açılan davayı savunmaya avukat bile gönderilmedi.
Bu liste saymakla bitmez; işte bu yaşananlar ve bunları bize yaşatan zihniyet hala işbaşında memleketi refaha kavuşturmaktan bahsediyor. Hangi refah, hangi istikrar? Trajikomik bir yaşamı bize reva görenler hak ettikleri gibi anılacaklar elbet….